“Un prophète / A Prophet”, senaryosunu da Thomas Bidegain, Abdel Raouf Dafri ve Nicolas Peufaillit ile birlikte yazan Jacques Audiard’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 16 Mayıs 2009’da 2 BAFTA ödüllü Jacques Audiard’ın Büyük Jüri Ödülünü de kazandığı Cannes Film Festivalinde yapılan ve 26 Ağustos 2009 tarihinde Fransa’da vizyona giren filmin, 7.9/10 (94.890 oy) ve 4.1/5 (10.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8.3/10 (162 yorum) ve 90/100 (31 yorum) olan Rotten Tomatoes ve ”Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları oldukça etkileyici…
Ama biz yine de; 13 milyon dolar gibi mütevazı bir bütçeyle çekilen ve 17.9 milyon dolar gibi beklenenden çok daha düşük bir hasılat rakamına ulaşmış olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak inceleyecek ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, “Yabancı Dilde Yılın En İyi Filmi” kategorisinde hem Academy hem de Golden Globes ödülleri gecesinde Fransa adına yarışan ve birinde Arjantin adına yarışan “El secreto de sus ojos / The Secret in Their Eyes” (2009) filmine diğerinde de Almanya adına yarışan Haneke’nin “Das weiße Band - Eine deutsche Kindergeschichte / The White Ribbon” (2009) filmine kaybeden filmimizin ayrıntılı incelemesine geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, henüz yolun başındaki Tahar Rahim ile Alain Resnais, István Szabó, Julian Schnabel, Steven Spielberg, Bertrand Tavernier ve Volker Schlöndorff gibi yönetmenlerin filmlerinde de oynamış olan tiyatro kökenli yılların oyuncusu Niels Arestrup’ın birlikte sergiledikleri sıra dışı performans sayesinde, uzun sayılabilecek 155 dakikalık süresine rağmen seyrine doyum olmayan filmlerden biri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Bu iki oyuncudan birinin, polise saldırmaktan 6 yıl hapse mahkûm olan 19 yaşındaki Cezayir asıllı toy ama sert delikanlı Malik El Djebena’yi diğeri de Korsika mafyasının liderlerinden César Luciani’yi canlandırdıkları filmde, tarafların birlikte ve birbirlerine karşı olarak gerçekleştirecekleri bir sonraki hamlenin ne olacağını kestirmek hiçte kolay değil…
Yani her an her şeyin olabildiği bu filmde, “Böyle olacağı baştan belliydi zaten” denilecek tarzda pek fazla bir şey olmadığı gibi çok basmakalıp (cliché) bir hapishane hikâyesi de mevcut değil…
Zira Jacques Audiard’ın bizzat kendisinin vurguladığı gibi bu filmde, diğer filmlerde olmayan bir şey yapılarak Fransa’da yaşayan Araplardan bir ikon yaratılmaya çalışılmış ve (spoiler olmaması için burada ayrıntısına girmeyeceğimiz) ilginç bir olay sonrasında da Malik gibi Müslüman olan Brahim Lattrache tarafında ona “Prophète / Prophet” yani “Peygamber” biçiminde hitap edilmiş…
Ki, aslında böylelikle filmin adının da, bir sahnedeki kehaneti nedeniyle Malik’e takılmış olan isimden geldiğini de öğrenmiş oluyoruz…
Eğer şu ana kadar spoiler vermeden anlattıklarımız ilginizi çekti ve Malik’in kehanetin ne olduğunu da merak ettiyseniz, sıkılma ihtimalinizin kesinlikle bulunmadığı bu filmi oturup sonuna kadar izlemeniz gerekecek…
Bize göre filmi ilgi çekici kılan faktörlerden bir başkası da, bu filmde diğer hapishane filmlerinde olduğu gibi ceberut hapishane yönetimi ve gardiyanların mahkûmlar üzerindeki baskılarına odaklanmak yerine, Korsikalıların Arapların düşünme tarzına ilişkin olarak yaptıkları tanımlamada olduğu biçimde kimi gülümseten unsurlarda içeren mahkûm grupları arasındaki ilişkiye odaklanılması…
Ki, yukarıda da o yüzden ortada basmakalıp (cliché) bir hapishane hikâyesi yok demiştik…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; iyi film izlemeyi tarz haline getirmiş sinemasever dostlara bu film aracılığıyla, “Sinema denilen şeyin pahalı Hollywood prodüksiyonlarından ibaret olmadığını bir kez daha hatırlatmış olalım” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu nitelikli Fransız filmi için önerimiz de, eğer halen izlemediyseniz “mutlaka bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler