Hesabım
    Söz ve Müzik
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Söz ve Müzik

    <b>Söz ve Müzik</b>: Hugh Grant

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Son yıllarda başımıza gelen en eğlenceli şeylerden biri 80’lerin geri dönüşü olsa gerek. Zaman mekan tanımadan 80’leri anmak için düzenlenen çeşitli partiler, tekrar moda olan taytlar, düğme küpeler derken 80’li yılların geri dönüşü, bugün garip, çocuksu bir şölen havası yaratıyor neredeyse.

    Bununla beraber 80’leri bugüne taşırken bunu gerçekten de o zamana nostaljik bir eğilim duyduğumuz için mi yapıyoruz yoksa esas amacımız o dönemde popüler olan kişiler veya nesnelerle dalga geçmek mi, pek belli değil esasında. Hal böyle olunca dalga geçmekle özlemek arasında gidip gelen bu arada kalmışlık duygusunun bir filme yansıtılması kaçınılmazdı herhalde. Zaten son birkaç yıldır yaşadığımız 80’lere geri dönüş modasını, arkamızda bugünleri anlatan bir film bırakmadan atlatmamız da yazık olurdu.

    80’li yıllarda parlayan yıldızı sonraki yıllarda sönen bir pop şarkıcısının, tanımadığı bir kadınla yepyeni bir şarkı yazmaya soyunmasını anlatan Söz ve Müzik, ilk bakışta Rob Reiner’ın Alex ve Emma’sının bir başka versiyonu gibi gözüktüğü için daha izlemeden insanın hevesini kırabilir.

    Özellikle de yönetmeni ve senaristi Marc Lawrence’ın senaryosunu yazdığı veya yönetmenliğini yaptığı diğer romantik komedi filmlerinin hayranı değilseniz, kendinizi daha seyretmeden filmin sıkıcı olacağına ikna edebilirsiniz. Fakat anlaşılan Sandra Bullock filmlerinin daimi yönetmeni olarak tanıdığımız Marc Lawrence, içinde Sandra Bullock olmayan bir projeye kalkıştığında oldukça eğlenceli ve samimi bir yapıma imza atabiliyormuş.

    Lawrence’ın yeni filmi Söz ve Müzik, daha başlar başlamaz 80’li yıllarda çekilmiş hissi veren gülünç bir video kliple seyirciyi birkaç dakika boyunca aralıksız güldürmeyi başarıyor. İlerleyen dakikalarda da, renkli esprileri ve enteresan karakterleri ile güldürü performansını uzun bir süre kaybetmeyen filmin sürükleyici olmasının en belirgin nedeni, kadrosunda yer alan bütün oyuncuların canlandırdıkları karakterlere başarıyla uyum sağlayabilmeleri. Bana kalırsa eski pop yıldızı Alex Fletcher’ı canlandırması için tercih edilen Hugh Grant, gerçekten de bu role inanılmaz yakışmış.

    Grant’in sevimli yüz ifadesine rağmen oyunculuğunda her zaman mesafeli ve içine kapanık bir hava var. Bu mesafeli duruşunu destekleyen robotik beden dili, canlandırdığı Alex Fletcher karakterinin zamanla yitip gitmiş hareketliliğini, ketumluğunu, çıktığı gösterilerde sergilediği dans figürlerindeki zoraki kıvraklığını üstün bir performans sergilemesine gerek kalmadan komik bir dille ifade etmesini sağlamış.

    Sanıyorum ki, Sophie karakterini canlandırırken ekstra bir efor sarf etmeyen Drew Barrymore’un her zamanki oyun kabiliyetini ortaya serip, güzel güzel gülümsemesi de temiz bir iş çıkarmasına yetmiş. Sophie’nin ablası rolündeki Kristen Johnston’ın ve Alex’in menajeri rolündeki Brad Garrett’in renkli performansları da filmin güldürü potansiyelini oldukça besleyen öğeler.

    Öte yandan, Söz ve Müzik’in içinde barındırdığı bütün iyi malzemeleri ilk yarısında tükettiği ve ikinci yarısında seyircinin ilgisini zinde tutabilmek için pek de çaba sarf etmediği söylenebilir. İlk yarısında filmi ayakta tutan espirili ve eğlenceli anların, film ile seyirci arasında sıkı bir bağ kurulmasına yardımcı oldukları ve hikayenin geri kalanında da seyircinin anlatılanlardan tamamıyla kopmasını engelledikleri doğru. Ancak sinema salonunu terk ettikten sonra filmde olan bitenlere uzaktan bakma fırsatını yakaladığınızda, filmin ikinci yarısının ’oldu da bittiye’ getirilen ikili ilişkilerle ve sonuçsuz kalan küçük olay örgüleriyle dolu olduğunu fark etmemeniz imkansız.

    İkinci yarısının düşük temposuna rağmen, benim fikrime göre Söz ve Müzik, son zamanlarda çekilen birçok baştan sağma romantik komedi filmi içerisinde farklılaşan bir film. En sevecen tarafı ise, ciddi sözler söyleme niyetiyle yola çıkmadan yalnızca izleyenleri eğlendirmek için çaba harcayan bir çalışma olması. Belki de çoğu romantik komedi filmi gibi sadece ikili ilişkiler konusunda ahkam kesmeye çalışmadığı, karakterlerinin duygusal problemlerinin fazla üstüne gitmediği için seyirciye hissettirmeden bir takım ciddi sözler söylemeyi de başarıyor.

    Özünde, iki kişi arasında yaşanacak romantik bir ilişkinin nasıl başladığına değinen film, pop müzik kültürünün geçmişten günümüze ne kadar değiştiği konusunda ilginç saptamalarda bulunuyor. Günümüz müzik yıldızlarına resmen birer Tanrı gözüyle bakıldığının, pop konserlerinin artık birer dini ritüeli andırdığının altını çizen film, bugünün müzik camiasının küçük yaştaki çocuklara nasıl örnek olduğu konusunda da belli belirsiz eleştirel bir tavır takınıyor. Müzik dünyası hakkında yaptığı saptamaları didaktik bir anlatımın içine yerleştirmediği için de söylemek istediği sözlerin seyirci tarafından sempatiyle algılanmasını sağlarken, izleyicileri filmde vurgulanan konular üzerine düşünmeye de davet ediyor.

    Söz ve Müzik, Adam Schlesinger’in 80’leri aratmayan müziklerini kendi başına seslendiren Hugh Grant’in eğlenceli performansı ve dans şovları için bile izlenmeye değer.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top