Amatör Ruhlu Bağımsız
Yazar: Ayşegül KesirliHemen hemen her gün maruz kaldığımız görsel imaj bombardımanında, göz göze geldiğimiz bir filmin Hollywood yapımı olup olmadığını sadece afişine bakarak anlayabilecek duruma geldik. Hollywood'un arkasında büyük bir pazarlama stratejisi taşıdığını belli eden klasikleşmiş çizgileri, varla yok hissi veren görünmez montajı, görünüşleriyle insanın gerçeklik duygusunu altüst eden oyuncuları, bizlere sıradan bir Hollywood filmi ile karşı karşıya olduğumuzun sinyallerini hemen veriyor.
İşin garip tarafı, artık Hollywood'un kalıpları içine giremeyip, onaylanmayan Amerikan yapımı bir bağımsız filmi de tıpkı bir Hollywood filmi gibi sadece afişine bakarak tanıyabiliyoruz. Afişin bir köşesine sıkıştırılmış "Sundance Film Festivali" yazısı bizlere derhal bir bağımsız filmle karşı karşıya olduğumuzu hissettiriyor en başta. Yönetmenin sadece kendi kurallarını yaratıp, kendi sanatını icra etmek amacıyla çektiği bağımsız filmler de izleyici veya ödül kaygısına düşüp, belirli bir kalıbın içine mi sürükleniyorlar acaba? Bağımsız filmler sıra dışı birer sanat filmi olmak adına, benzer montaj oyunları ve tek tip öykülerle bağımsızlıklarını kaybedip, kendi belirledikleri sınırların içine mi hapsoluyorlar yoksa?
Hayatındaki Azizleri Keşfetme Kılavuzu, yönetmen Dito Montiel'in otobiyografik hikayesini anlattığı bir ilk film. İlkokulun son yıllarında, her çocuğa mutlaka okuması tavsiye edilen Pal Sokağı Çocukları'nı veya Çocuk Kalbi'ni hatırlatan hüzünlü bir öyküsü var. Anlattığı dünya bahsi geçen kitaplarda olduğu kadar steril olmasa da, "çocuk kalbiyle" yazıldığını hemen hissettirecek kadar içten bir anlatıma sahip.
Film, bize daha önce izlediklerimizden farklı bir yoksul mahalle öyküsü anlatmıyor. Genel olarak farklı memleketlerden gelen göçmenlerin gündelik hayatlarındaki çatışmalardan, çeteleşmelerden ve bu karmaşada verimsizleşen, yahut içlerindeki verimi yasadışı işlere yansıtan bir gençlik halinden bahsediyor. Dito Montiel'in, filmde zaman zaman Larry Clark'ın insanı dehşete düşüren alt kültür gençliği tasvirlerine benzer bir anlatım kullandığı söylenebilirse de, yine de anlattığı hikaye Larry Clark filmlerine kıyasla oldukça hafif bir peri masalını andırıyor.
Aslına bakarsanız Hayatındaki Azizleri Keşfetme Kılavuzu, bizzat yönetmeninin kendi ismini taşıyan başkahramanı ile gerçeklik dozunu kat be kat arttırmasına veya anlatılan her olayın birebir yaşandığına dair kesin bir açıklama yapmasına rağmen, gerçekliği kanıtlanmış bir peri masalı zaten.
Dito Montiel, herhangi bir yönetmenlik tecrübesi olmamasına karşın, otobiyografik bir belgesel ile kurgusal bir hikaye arasındaki dengeyi başarıyla kurmuş bana kalırsa. Görüntüler, olması gerektiği anlarda, yeterince gerçekçi kılınmış. Yeri gelince, gösterilenlerin anlatanın kendi zihninde, kendi yorumuyla şekillenen kurgulanmış anılardan oluştuğunun altı özenle çizilmiş.
Bununla beraber, yönetmenin kendi çocukluğuna otuz yıl uzaktan bakıp, o anı biraz da gülümseyerek yorumlamasının öyküye tatlı bir yumuşaklık verdiği söylenebilir. Bu durum, filmin acıtan yanını dindirerek, ona insanı gülümseten, "her şey yine de iyi olacak" tesellisi veren masalımsı bir hava katıyor. Dito Montiel, film boyunca yaptıkları onca affedilemez harekete rağmen hayatındaki azizlerin azizliklerini ustalıkla değil ama başarıyla vurguluyor bana kalırsa.
Ustalıkla vurgulayamaması konusuna gelirsek... Son zamanlarda Amerika kökenli birçok bağımsız filmde, video kliplere özgü biçimsel özelliklerin sık sık kullanıldığına şahit oluyoruz. Montiel hikayesini anlatırken, bağımsız filmlerin artık neredeyse kalıplaşmış bu biçimsel özelliklerini kullanmadan edememiş. Hareketli görüntülerin arasına ani zaman atlamaları sıkıştırmak, film karakterlerini kameraya karşı konuşturmak veya filmde söylenen sözleri ekranın üzerine yazmak gibi bir takım "uyandırma metotları" ile bağımsız filmlere özgü bir sinema dilini yakalamaya çalışmış.
Montiel'in bütün bu yöntemleri izleyiciyi rahatsız etmeyecek şekilde, derli toplu bir düzenle ortaya koyduğu söylenebilir. Ancak bu numaraların sanki bir filmi "aykırı" hale getirebilmek için kullanılacak başka yöntemler yokmuş gibi sürekli çözüm teşkil etmesi artık beni biraz rahatsız ediyor açıkçası. Bu nedenle de Hayatındaki Azizleri Keşfetme Kılavuzu'nun görsel anlatımı ne kadar hikayeye yakışsa da benim açımdan yönetmeninin filmi çekerken profesyonellikten öte, geçici bir film çekme hevesine kapıldığı hissini veriyor. Bu durum Dito Montiel'in, giderek kalıplaşan bu görsel numaraları yeterince ustalıkla kullanamamış olmasından da kaynaklanıyor olabilir rahatlıkla. Çünkü eline kamerayı aldığında ne yapacağını çok iyi bilen bir yönetmen eminim ki bu yöntemleri seyircinin gözüne sokmadan ustalıkla filmin içine yedirebilirdi.
Hayatındaki Azizleri Keşfetme Kılavuzu, izleyicisine derdini iyi anlatan bir hikaye sunan başarılı bir film. Seyredenlere birbirinden enteresan karakterler (özellikle Frank) tanıma fırsatı sunmasının yanı sıra başarılı oyuncularıyla da anlattığı karakterleri daha da ilginç hale getiriyor. İçinde amatör bir ruh taşıyan, sevecen olduğu kadar bir o kadar da acımasız ve her filme benzemeyen bir yapım izlemek isteyenleri oldukça memnun edebilir.