Bin Bir Kültür Mahalle
Yazar: Misafir KoltuğuÜlkeler arası kültür çatışmalarını, aile alışkanlıklarını, gelenek ve görenekleri anlatmayı kendisine hedef edinmiş filmler mesaj verme kaygısıyla seyircisini boğabilir. Ya da daha tarafsız bir bakış açısıyla aradaki farklılıkların ne gibi komik durumlara yol açtığını ortaya koyar. Ve aslında dünya üzerindeki her insanın özünde iyi ve aynı olduğuna değinerek izleyenlere iki saatlik bir eğlence sunar.
Senaristlerinin arasında Fatih Akın'ın da bulunduğu Kebab Connection (2005) izleyicisini güldürmeyi tercih eden filmlerden. Yönetmen Anno Saul'ün yaklaşık sekizinci film denemesi. Ailesiyle Almanya'da doğup, büyümüş Kung Fu hayranı İbrahim'in olgunlaşma öyküsü. İbrahim'in kebap dükkanı sahibi amcası, karşı komşusu Yunanlı restoran sahibi ile kıyasıya bir rekabet içindedir. Bu rekabetten karlı çıkmak isteyen amcası İbrahim'den kendisine bir reklam filmi çekmesini ister.
Aksiyon dolu reklam filminin ardından İbrahim bütün ilgileri üzerine çeker. Dükkan müşteriyle dolar. İbrahim, tam her şey yolunda gitmeye başladı derken Alman sevgilisi Titzi'nin hamile olduğunu öğrenir. Kendisi baba olmak için hazır değildir. Fakat Titzi çocuğu istemektedir. İbrahim'in ailesi ise Alman bir kızdan torunları olacağı fikrine bir türlü alışamaz görünmektedirler.
Renkli çekimleri, hareketli montajı ve eski Kung Fu filmlerini andıran ses efektleri ile Kebab Connection içinde Quentin Tarantino'dan, Çinli yönetmen Yimou'ya, Bruce Lee'den Jet Li'ye birçok ustaya atıfta bulunuyor. Espri anlayışı ve prodüksiyonu ile kült özelliklerini taşıyan bir film haline geliyor.
Film, aynı zamanda Uzakdoğu sporlarının gerektirdiği içsel denge, olgunluk, karşılıklı saygı, sabır gibi özelliklerle ebeveynlik arasında sıkı bir bağ kuruyor. Babadan oğla verilen birçok öğütte kültürel özelliklerin öne çıkacağı beklenirken, bir Uzakdoğu dövüşçüsünün disiplini seziliyor. Ve bu da konuya evrensel bir açıdan bakmamızı sağlıyor. Aklı fikri film çekmekte olan genç bir adam olan İbrahim, ilk Alman Kung Fu filmini çekmek gibi çocukça bir heves içindeyken birden hayatın gerçekleri ile karşı karşıya kalıyor.
Ancak bütün bunlar yetmiyormuş gibi sevgilisine de bir türlü iyi bir baba olabileceğine dair güven veremiyor. Aslında İbrahim'in tek isteği Titzi'ye nasıl bir baba olabileceğini göstermek ve sevgilisine tekrar kavuşmak. Bunun için de Bruce Lee tarafından eğitilen yeni yetme bir Kung Fu'cu edasıyla derinine inildiğinde içinde konsantrasyon ve sabır gibi yetenekler gerektiren birçok testten geçmek zorunda kalıyor.
Kebab Connection, alt metnine bakıldığında başka bir ülkenin kültürü ile yoğrulma ve tüketim toplumuna dönüşme gibi problemlerle ilgili kaygıların da dile getirildiği bir film. Kebap gibi ağır ağdalı bir yemek kültürünün bir fast food'a dönüşmesi alışkanlıkların başka topraklarda nasıl değişebileceğini gösteriyor. Aynı zamanda sinemaya reklam izlemek için gidilmesi ile belki de artık günümüz gençliğinin uzun ve içerikli filmlere pek de tahammülü olmadığına dikkat çekilmek isteniyor. İbrahim, hem hayatında hem izlediği hem de çekeceği filmlerde hep aksiyon arıyor. Titzi ise aynı anda hem çocuk sahibi olmak hem de tiyatro okuluna yazılmak arzusu içinde.
Kısacası hayatı bir anda kucaklamak her şeyle biran önce karşılaşmak istiyorlar. Bu da günümüz gençliğinin belki de hem yedikleri yemeklerle, hem televizyonlarda gördükleri hayatlarla kendi yaşamlarını dahi çabucak tüketme çabalarına işaret ediyor. Fakat olay örgüsü, aynı zamanda bu düşünceyi İbrahim'in baba olmak için sahip olması gereken özelliklerle tersine çevirmek istiyor.
Film, öykülerini konu aldığı karakterler itibariyle çok kültürlü bambaşka bir ülke izlenimi veriyor. Türklerin Yunanlıların, İtalyanların ve Almanların kendi gelenek ve göreneklerini içine taşıdığı ve yepyeni bir sistem yarattığı bir topluluk. Ve bu ortak kültür içinde benim fikrime göre belirli yerlerde Yunanlılara biraz ağır davranılıyor. Kültürleri neredeyse insanları baştan çıkaran bir yasak elmaya dönüşüyor ve Yunan restoranı sinematik dilde bir yer altı simgesi haline getiriliyor.
Türkler ise nehrin öbür tarafındaki iyi niyetli ve saf bir kesim olarak gösteriliyorlar. Hareketleri ile insanların kafasında yanlış imajlar oluştursalar bile aslında içten içe sadece konuk severliklerini ve geleneklerini korumak isteyen bir topluluk olarak tanımlanıyorlar. Ancak film ilerledikçe, bu iki farklı tanımlamanın her iki kültüründe bir aynanın iki yüzü gibi birbirlerinin esası ve gölgesi olduklarını anlatmak amacıyla yapıldığının da farkına varmamak mümkün değil. Farklı toplumların birbirlerini algılayışı, nerden ve hangi bilgi birikimiyle birbirlerine baktıklarına göre değişen bir durum kısacası. Eğlenmekten öte farklı bir gözle de süzülmesi gerek bir film Kebab Connection.
Ayşegül Kesirli