Hesabım
    Tarih Öğrencileri
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Tarih Öğrencileri

    Önce Öğretmenler İzlesin!

    Yazar: Zeren Somunkıran

    En favaori okul filmlerinizin bir listesini yapmanızı istesem, pek çok insanın ilk üçüne Peter Weir imzalı Ölü Ozanlar Derneği'nin gireceğine eminim. Filmi özellikle öğrencilik yıllarında izleyenlerin, son sahnedeki o başkaldırışı kendilerinin de en azından bir kerelik olsun gerçekleştirmeyi hayal etmediklerini düşünemiyorum bile.

    Benim Ölü Ozanlar Derneği'ni seyredişim üniversite yıllarına denk geliyor. Lisedeki o sınıf olma bilincinin, paylaşımın, 'birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için' durumunun çok daha etkin olduğunu düşünürsek, filmin bende yukarıda bahsettiğim etkiyi yaratması için yaşımın biraz 'geçmiş' olduğu söylenebilir. Sanata ve sinemaya düşkün bir öğretmeni tarafından filmin seyrettirildiği şanslı öğrencilerden de değildim ne yazık ki. Bütün bunları neden mi söylüyorum? Tarih Öğrencileri filmini seyrettikten sonra tüm kalbimle ve beynimle bütün öğretmenlere ve öğrencilere bu filmi muhakkak izlemeleri gerektiğini haykırmak istedim. Heyecanımı kıran tek şey ise sinemasal olarak yüzde yüz tatmin olamamış olmamdı.

    En son söylenmesi gerekeni ilk önce söylemek istiyorum. Nicholas Hytner'ın Tarih Öğrencileri filmi sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olma fırsatını, ne yazık ki uyarlandığı tiyatro oyununa fazla bağımlı kalma güdüsünden kurtulamadığı için kaçırmış kanımca. Fakat bir sinema filmi olarak bazı eksilere sahip olsa da, sadece öğrencilikle değil, hayatın geneline dair yaptığı vurgular nedeni ile filmi es geçebilmek mümkün değil.

    Tarih Öğrencileri gerek bazı yerlerdeki espiri anlayışları, gerekse kültürel bir takım göndermeler açısından buram buram İngiliz kokuyor olsa da, bir o kadar da evrensel bir dile sahip. Filmdeki öğrencilerin Oxford'a ve Cambridge'e kabul edilebilmek için verdikleri o 'ölümüne' mücadelenin bizim ülkemizde ya da dünyanın diğer ülkelerinde de yaşanmadığını söyleyebilir miyiz? Peki ya öğrencilerin bazılarının bu okullara girebilmeyi kendileri istedikleri için değil, ebeveyinlerinin arzularını yerine getirebilmek için istemeleri...

    Tarih Öğrencileri ile ilgili olarak söylenebilecek en güzel şey, insana bilginin sorgulanmasını ögütleyen bir film olmasıdır kanımca. Statik olanı, herkes tarafından kabul göreni sorgusuz sualsiz kabul etmektense, yüzde yüz doğru addedilen bilgiye bile sorgular bir bakış açısı ile yaklaşmanın önemine ve bunun insanı ne kadar farklılaştıran ve sıradanlıktan, aynılıktan çıkaran bir özellik olduğuna değiniyor.

    Tarihi yorumlayabilmek ve olanların gelişimine daha sağlıklı bakış açıları getirebilmek için kimi zaman olaylara tam tersi açılardan yaklaşmak, anlamayı daha fazla kolaylaştırabiliyor. Üniversite sıralarında beni en çok heyecanlandıran anlardan birinin Dünya Politikası dersi hocamızın sorduğu şu soru olduğunu hatırlıyorum: İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye Amerika'nın tarafında yer almasaydı da, Sovyetler Birliği tarafından işgal edilseydi ne olurdu? Böylesi farklı bir açıdan olaya yaklaşmanın ve 'nasıl olabileceği' ile ilgili fikirler üretmenin, insanın beynini özgürleştirici keyfini çok iyi hatırlıyorum. İdeolojik yaklaşımlarınıza ve hayata bakışınıza göre vereceğiniz cevap değişebilir, zaten vereceğiniz cevabın içeriği önemli de değildir. Önemli olan böylesi farklı/bilinmeyen/ters bir açıdan olaya bakmaya çalışmaktı. Bu anlamda, Irwin'in öğrencilerine söylediği gibi herkesin bildiği şeyleri söylemektense bilinmeyen ve akla gelmeyen bir açıdan olaylara yaklaşabilmek insanı özel kılıyor ve beynindeki örümceklerin temizlenmesini sağlıyor.

    Filmin en etkileyici diyaloglarından biri de, sınıfın yakışıklı/bitirim öğrencisi Dakin ile öğretmeni Irwin arasında geçen diyalog. Öğretmen ve öğrenci arasındaki öğreten ve öğrenen rollerinin değiştiği, son derece etkili bir sahne. Biraz fazla 'bilmiş' olsa da, etkilenmemek mümkün değil. Anlatılmaz izlenir...

    İçeriğindeki tüm bu etkiye rağmen, filmi itici kılan yanlar da mevcut ne yazık ki! Dakin ve öğretmeni Irwin arasında geçen diyaloğun 'bilmişliği'nin, filmin pek çok anında kendisini hissettirdiğini söylemek gerek. Özellikle öğrencilerin çoğu zaman fazla sırıtan 'herşeyi bilen' havaları, karakterlere yakınlaşmayı engelliyor. Bu anlamda, öğretmen rolleri ile izlediğimiz Richard Griffiths, Stephen Campbell Moore ve Frances de la Tour'un çok daha samimi karakterler çizdiklerini söylemek gerek. Broadway'de büyük beğeni toplayan aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanmış olmasından ileri geldiğini düşüdüğüm tiyatral karakterler (okul müdürü) ve belki sahnede komik olabilecek ama simema perdesine yakışmayan bazı sahnelerinse filmi soğuklaştırıp etkisini zayıflattığını düşünüyorum.

    Tüm bu olumsuz yanları ile zaman zaman seyirciyi kendisinden uzaklaştırmasa, kendi adıma bu sene izlediğim en önemli filmlerden biri olarak nitelemem mümkün Tarih Öğrencileri'ni. Filmin kırdığı en önemli tabu mükemmel öğretmen/saf öğrenci ilişkisi aslında. Öğretmenlerin de kimi zaman hayata karşı öğrenciler kadar zayıf, bilgisiz, savunmasız ve cesaretsiz oldukları gerçeğini vurguluyor olması açısından, Tarih Öğrencileri belki de en çok öğretmenlerin özenle seyretmeleri gereken bir film. Bu filmi tüm benliği ile özümseyebilmiş bir öğretmenin öğrencisi olmanın ne kadar keyifli olabileceğini bir düşünsenize...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top