G.t.n.ze Ne Kadar Güveniyorsunuz!
Bütünlüğüne baktığımızda iyi bir hikayesi olmayan ve sinemanın görsel anlatımı bakımından zayıf kalmış bi organize iş var karşımızda. Ama yukarda Allah var Cem Yılmaz yine almış götürmüşbe kardeşim. Bi rol böyle mi güzel çıkartılır.
Cem Yılmaz'ın olduu sahneler çok komik. Tüm sinemayı kahkaha baabında katarsisin şahikasına çıkardığını söyleyebiliriz:
-Şimdi siz hepiniz ağzınızı açın bakiim. (golf sopasıyla vuracak)
Açın uleenn. (kadro zorla ağzını açar) Götüne güvenen varsa başka bi yerini açsın!
Diyalog üstadı olduğunu düşündüüm Yılmaz baba da bu babda iiydi. Filme o kadar da haksızlık etmemek lazım.
- Senin neyini seviyorum biliyor musun?
- Bilmiyorum! Neyimi seviyorsun abi?
- Bilmiyorum neyini seviyorum?
(iki üç plan sonra)
- Senin neyini seviyorum biliyor musun?
- Bilmiyorsun abi..
- Yooook biliyorum! Sen temizsin oolm. Biz kirliyiz
ama temizlik kiri gösterir. Bizler göstermeyiz!
Ama filmin hikayesi sağlam diildi.
Örovizyon şarkı yarışması İstanbul görüntülerine bi çuval parayı gömdükleri çok belliydi. Bahadır Baruter'in bi karikatürü var ya adamlar bu film bi milyon dolara maloldu diyorda filmin afişinde başrol oyuncusu bi çanta dolusu parayı yakıyor.. işte o hesap.
Şimdi filmin temeli olan dolandırıcılık konusuna benzer filmlerden yola çıkarak bakalım. Küçük hırsızların büyük hırsızlardan aldığı intikamı konu edinen: The Sting (1973) -Paul Newman Robert Redford- filmi.
Ben de bu filmde en azından küçük hırsız büyük hırsızdan çok zekice intikam alır diye umdum. Buna dair çok zekice bi finali olabilirdi.
Zengin kadınların dolandıran bi çeteyi anlatan Steve Martin komedisi: Kirli Çürük ve Adi .
Dolandırıcılıkla çok iyi durum komedileri yapılabileceğini gösteren bi abide gibi.
Ve benim en beğendiğim dolandırıcılık filmi: David Mamet'in House of Games (1987)
http://www.imdb.com/title/tt0093223/
Yılmaz Erdoğan'ın filminde olduğu gibi bufilmde de bi yazar dolandırılıyor.Ama ne dolandırmak. Çok zekice yazılmış bi senaryosu var Oyun Evi'nin (House of Games)
Bu filmde pinpon topuyla kapı açma türüdünü bi keşif olarak görüyorum. Bilmiyorum zekice bişii var mıydı. Hatırlamıyorum.
Yılmaz Erdoğan'ın kaderi buymuş. Onun filmi şimdi Çağan Irmağın filmiyle yarışacak. Ve mukayese edilecek.
Ben olayı biraz baştan almak ve Perihan Mağden'in bi yazısıyla kurgulamak istiyorum.
"Ahmet Hakan, Hürriyet'teki taze köşesinde, "Ben çok sıkıldım,
bunaldım; aman siz sıkılıp bunalmayın, şu deli açması Türk filmlerine sakın gitmeyin" yazayazmış.
Vay! sen misin bu Solidiatos Les Mokambos'a dil uzatan! Halen de 16 yaşındayken başrolünü oynadığı 'Küheylan' temsiliyle övünmekte olan ve bu tarz filmlerin aranılan g-string'i, pardon oyuncusu olan Mehmet Ali Erbil; açmış ağzını, yummuş gözünü."
Neyse daha sonra Kelebek eki bunları fotoğraflarla seviştirmiş. Bu kısım hele bizi hiç ilgilendirmiyor. Konuyla alakasına gelmeden önce Organize İşler filminin gösteriminden önce M.A.E'in deli saçması bi iki filminin fragmanı oynadı. Halka filmine gönderme yapıyorlar. "Etek giyeceksen etek traşı ol" gibi kötü bi espri kafaya kafaya kakılıyor. Perihan Mağden "Biraz Özen" başlığı altındaki yazısında bunlara iyi bi cevap yapıştırıyor.Bunların sanatına laf sokmayalım "kimsenin jip parasıyla da oynamalım" diyor.
Ama Ahmet Hakan bin bir ricayla barıştırılmalarına rağmen uslanmıyor ve Perihan Mağden'ide dinlemeyip Babam ve Oğlum filmi için: "Demek ki Memet Ali Erbil olmayınca güzel bi film olabiliyormuş" diye bi kelamda bulunuyor
Yılmaz Erdoğan'da Ahmet Hakan'ın bu yazısına alınmış: Perihan Mağden'in yazısından devam edelim:
"Büyük Üstat Yılmaz Erdoğan da birden Ahmet Hakan'a cevap şaklatmak ihtiyacıyla yanıp tutuşmuşlar. Büyük Beyinler'in cevabı da extra large oluyor tabii ki. 'Verelim 5 milyonunu da, konuşmasın,' buyurmuşlar. Ben epey zamandır sinemalarda 5 milyona film izlemiş değilim; belki Üstadın filmleri dampingli oynatılıyordur ve fakat o çok kazanan, 'cip ağası' konumlanmasında bir şahsiyet olarak, kaç adet film varsa Ahmet Hakan'ın hoşnut kalmadığı, çıkarıp hepsi için beşer milyon eski Türk Lirası'nı takdim edecek."
Evet ben bu filmin çıkışımda paramı alabileceğim bi makam aramadım ama çok da memnun ayrılmadım işin doğrusu.
Biraz da sebebi Çağan Irmak'ın son filminin güzelliğiydi.
Çağan'ın filmi de hiç iyi başlamıyor gerçi. O hamile hanım kızımız o kadar kötü bi oyunculuk performansı çıkarıyor ki. Filmin ilerleyen sahnelerinde hiçkokvari tekrar önümüze çıkacaklar diye çok koktum. Ama Çağan seyirciyi o kadar güzel avucuna almasını bilmiş pata küte öyle güzel dövüyor ki ne desek boş..
Bazı otoriteler tiyatroyu üç sınıfta inceler. Yazar tiyatrosu. Yönetmen tiyatrosu ve oyuncu tiyatrosu. Çağan Irmak bize bi yönetmen sineması nasıl olur gösterdi. Zamanla cesurca oynayabildi. Slowmotion'unu Yılmaz gibi klişe bi yerde kullanmadı. Yer yer Felliniye gönderme yaptı. Kullandığı ve kopyalanan filmlerin kalitesi daha iyi olabilirdi ama elinden geleni yaptı.. Ne de olsa "evim olacağına bi filmim olsun