Koralin ve Gizli Dünya
Yazar: Melis ZararsızCoraline, Koralayn diye okunuyor. Yani klasik bir İngiliz ismi olan Caroline (Karolayn) değil bu masaldaki kızın ismi. Kendisi de filmde epey takık bu yanlış anlamaya müsait duruma. Maalesef Türkçe'ye ise Koralin diye çevrilmiş. Duysa iyice üzülürdü herhalde. Filmdeki anlamlı şarkı sözleri de Türkçe'ye çevrilmemiş. Eh, olsun ne yapalım...
Filmin başlangıcında, jenerikteki isimlerin ilginç bir tasarıma sahip olduğunu farkediyorsunuz, isimler ilmek ilmek örülüyor, ya da dikiliyor adeta, sanki terzilikle ilgili birşeyler var bu filmde, dantel dokular hakim. Sonra düğme gözlü bebekler dikiliyor ve gökyüzüne fırlatılıyor, bu karanlık ve sürreal atmosfer aklımıza hemen yönetmenin The Nightmare Before Christmas'ta birlikte çalıştığı Tim Burton'ı getirse de, Neil Gaiman'ın aynı adlı romanından uyarlanan, Henry Selick'in senaryolaştırdığı ve yönettiği Coraline'a, kendi karakterini oluşturması için bir şans vererek başlıyoruz filmi izlemeye. Her ne kadar stop-motion tekniğini kullanışı, akıllara, The Nightmare Before Christmas ve Corpse Bride'ı getirse de, burada hakkı teslim edilmesi gereken, bambaşka bir dünya yaratılmış, hem senaryo, hem atmosfer açısından.
El yapımı 150 set oluşturulmuş, 250 kukla ve oyuncak kullanılmış. Rengârenk fantastik bir bahçe için plastikler, fiberoptikler, kablolar, tüpler, kozmetik süngerler, teller, pinpon topları, bambaşka işlevlerle kullanılmış. Bu bahçedeki bahar çiçekleri için 250 bin adet patlamış mısır tanesi, içi kırmızıya dışı pembeye boyanarak 70 ağacın üzerine yapıştırılmış. Coraline'ın evi için 70 marangoz çalışmış. Coraline ve diğer karakterler için 200 bin mimik, bu mimikler için de 1000 adet farklı kalıp çalışılmış. 550 adet fare de el yapımı ve farelerin tüm detayları tam dört ay sürmüş. Film aynı zamanda üç boyutlu (3D) gözlüklerle izleniyor ve tüm bu detaylar iyice gözümüze giriyor, iki anlamda da.
Filmde mavi saçlı ve mavi ojeli, meraklı genç kız Coraline, yeni taşındıkları evlerinde ailesinin ilgisizliği sonucu orayı burayı kurcalarken, başka bir dünya keşfeder. Küçük bir kapıdan içeri girer ve bu kapının ardındaki dünyada her şey çok güzeldir, yemekler, ilgi, oyunlar, renkler, her şey ama her şey abartılı derecede mutluluk vericidir (Alis Harikalar Diyarında'yı hatırlatan bu bölüm, aynı zamanda sürreal ve saykodelik görüntülere sahip) Fakat her güzelliğin bir bedeli vardır elbet, ve bu bedel de ağırdır. Evet o kadar ağırdır ve yönetmen bu kısmı o kadar kasvetli ve depresif olarak verir ki, insan bu bir çocuk filmi mi, bir çocuk bu filmi izlese hoşlanır mı yoksa ürker mi, hayalleri bir anda kabusa dönüşür mü diye düşünmeden edemez.
Yarattığı dünya ve doku bakımından benzersiz olsa da, kullandığı teknik ve vermek istediği duygu açısından gene Tim Burton'ı hatırlamaya geri dönüyoruz bu aşamada çünkü Tim Burton bir büyücüdür ve o çocuklara masallar anlatır gibi görünür halbuki yarattığı dünyalarda yetişkinleri bile ürkütür. Coraline'da yetişkinlere masallar anlatmış ve onları bile ürkütmüş oldu bu filmde. Kitabı okuyanlar, kitabın film kadar korkutucu olmadığını söylüyorlar, ee ne de olsa yazar bu kitabı 5 yaşındaki kızı için yazmış. Aslında bu bir hayal gücü meselesi, bir kitap her zaman herkesin beyninde farklı bir film oynatır, Henry Selick'in beynindeki film böyle tüyler ürpertici olmuş biraz. Biz büyükler ve artık yeni nesil korkusuz çocuklar için keyifli bir seyirlik, ayrıca elbette böyle bir emeğe sonsuz saygı.