Bence filmden ok Helen mirren göze çarpıyor.zaten konu olarak pek bir şey içermiyor ama helen mirren elzabeth I de ki kraliçelik performansının devamını getirmiş.mükemmel performans sergilemiş.Alkış.:)
Koparılan yaygaradan sonra merak ederek izlediğim hüsrana uğradığım bir film..konu yok diyalog yok siyaset yok görüntü yok oyunculuk yok..Helen Mirren bu filmiyle oscar ı hak edecek hiçbirşey yapmamış diyebilirim..o yüz ifadesine sahip bütün ingilizler aynı oyunculuğu sergileyebilirmiş..vakit kaybından başka birşey değil..
Gerçekten çok sıradan bir film.En iyi film dalında aday gösterilmesi akademinin güvenilirliğini ve yönlendirildiği iddialarını bir kez daha gündeme getiriyor. Tek güzel Helen Mirren ın oyunculuğu ki o da olmasa hiç izlemeye değmez...
Ben geçen hafta Oscar için yorumlarımda ödüllerin ne kadar objektif dağıtıldığını ve bir yönlendirme olmadığını söylemiştim. Hatta ?Yaşamdan Dakikalar? programında Hıncal Uluç ödüllerinin adeta daha önceden belirlendiğini adeta bir yönlendirme olduğunu söylediğinde pek ihtimal vermemiştim. Ancak, bu hafta izlediğim iki Oscar Aday filmi (ki biri ödül aldı) seyrettikten sonra fikirlerimin değiştiğini söyleyebilirim, özellikle ?Queen? filmi için bu çok geçerli. Bu filmi ben Hallmark Channel'lardaki ucuz bütçeli TV filmlerine benzettim. Bir kere filmdeki konu sadece Lady Di'nin ölümünden sonra ve cenaze töreni sürecine kadar ki yaşananlar (sadece bu olayı Kraliçe bazında anlatıyor, sanırım filmin ismi de oradan geliyor). Ancak, film adeta İngiltere Buckingham Sarayı'nın onayıyla yapılmış İngiliz Devlet filmi gibi, filmin atmosferi çok soğuk ve kasvetli, oyuncular Helen Mirren dahil hata yapmamak için kendilerini kasma yarışındalar (Helen Mirren iyi oyunculuk çıkartıyor ama Oscar'lık olduğu çok tartışılır). Kamera ısrarla ve inatla oyuncuları, gerçek kişilere benzesin diye, uzaktan çekiyor nadiren ?zoom? olayına şahit oluyoruz o zamanda zaten oyuncuların oynadığı karakterlere hiç mi hiç benzemediği ortaya çıkıyor. Asıl filmin ana konusu olan Lady Di'nin ölümü ve cenaze görüntüleri ise gerçek TV'den kaydedilmiş yani yarı dokümanter bir film izliyoruz adeta. Akademi, Helen Mirren ödül vermekle sadece diyet ödemiş adeta. Vasatın altında bir film.
Fazla başarılı olmasada Helen Mirren'in olağanüstü oyunculuğu filmi kurtarıyo derim ben.Yani ewet bi tv filmini geçemiyo ama benden geçer not alır...!!!7/10
İngiltere'Bir dönem ??üzerinde güneşin hiç batmayacağı??bir ülke olarak nitelenmiş,Churchill'in deyimiyle ??ezeli dostlara değil ezeli çıkarlara dayalı??emperyalist bir politik mirasın taşıyıcısı ilginç bir devlet.Buhar gücünün etkin bir şekilde kullanımıyla filizlenen ??sanayi devrimi??sürecinin en başta gözlendiği ülke.Günümüzde yazılı anayasası bulunmayan ülkelerden biri.??Magna Carta??dan günümüze ulaşan bir demokrasi ve modernite geleneğiyle,kökleri ??Windsor Hanedanına??dayanan monarşik yapıyı aynı sistem içerisinde harmanlayabilmış ilginç bir politik/hukuksal yapısı var.Sembolik bir anlam taşıyan ??kraliyet ailesi??,Buckingham Sarayının duvarlarının ötesinde ??ayrıcalıklı??konumlarına karşın siyasi sürece müdahil olamıyorlar.Zira kraliçenin oy hakkı bulunmamakta.(tabi bu nüfuz sahibi olmadıkları anlamana gelmez.) Zengin bir filmografiye sahip yönetmen Stephen Frears'ın Oscar adayı filmi ??Queen??1997 yılında Fransa'da magazin basınından kaçarken trajik bir kaza sonucu yaşamını kaybeden Prenses Diana'nın ölümü sonrası ülkede gelişen buhranlı havayı mercek altına alırken, senaryoyu iki güçlü eksene yayıyor.Birinci eksen İngiltere'de 18 yıl aradan sonra ilk kez seçim kazanan İşçi Partisi ve bu partinin başkanı Tony Blair üzerine.Modernleşme projelerini??seçim kampanyasının en temel taşlarından biri yapan Blair'in özünde muhafazakar/statükocu gelenekle hesaplaşma gibi bir derdi olmadığını ustalıkla ortaya koyuyor film.??Devrim??sözcüğünü duyduğunda irkilen,??sarayla çatışır görüntüsü altında'özünde sarayla birlikte düzenin bekçiliğine soyunan bu?? tatlısu???siyasetçisi filmde çok çarpıcı sekanslarla resmediliyor.Bu sekanslar günümüz Tony Blair’ının habercisi turnusol bir işlev görüyor adeta.Günümüzde misyonu işgal projelerinde birilerinin ??truva atı??olmakla sınırlı ’’üçüncü yol çizgisinin’’ savunucusu bir siyasi figürü Michael Sheen ustalıkla canlandırıyor.İkinci eksen ise Kraliçe 2.Elizabeth,dolayısıyla da monarşik yapı üzerine.Diana'nın ölümü başlarda Buckhingham Sarayında herhangi bir etki yapmıyor.Prens Charles'dan ayrılmış Diana onlara göre artık kraliyet ailesinin bir üyesi değil.Ölümü karşısında herhangi bir üzüntü ya da nedamet emaresi de göstermiyorlar.Sarayda bayraklar yarıya inmiyor,kraliçe ölümün üzerine halk karşısına geçip bir açıklama yapma gereği dahi duymuyor.Halkın Diana'yı ??kendi prensesi??olarak selamlaması(biraz da Tony Blair'in etkisiyle)ve bu bağlamda da öfke oklarını Buckingham Sarayına fırlatması monarşinin bu yaşayan kurumunu zor durumda bırakıyor ve kraliçe oluşan hassas ortamı iyi sezen Blair'in da uyarılarıyla ??geri adım??atmak zorunda kalıyor. Sarayın katı gelenekleriyle yetişmiş,duygularına o ??katılık??içerisinde ket vurmuş bir kraliçenin beşeri çelşkilerine de eğilen filmi ben belgesel-dram olarak niteliyorum.O günün televizyon haberleriyle destekli belgesel bir üslubun üzerine katık edilen canlı bir öykü sunuluyor bizlere. Şüphesiz Helen Mirren'dan bahsetmemek olmaz.Hellen Mirren oyunculuk bağlamında karşısındaki herkesi ezip geçiyor.Perdede ışıl ışıl parlayarak arz-ı endam eden oyuncu, oscarın en güçlü adayı olduğunu dosta düşmana kabul ettiriyor. ??Queen??,son derece sağlam senaryosu,akılda kalıcı sekansları(özellikle kraliçenin duygularını ortaya koyduğu geyikli sahne),akıcı montajı ve de Helen Mirren'in müthiş performansıyla senenin en iyi filmlerinden? ( Küçük bir not:Yarın Oscar töreni var.En büyük dileğim Helen Mirren'i Oscar heykelciğiyle görmek?)
mirren ve shean ınperformansları gerçektende iyi.. film sizi yormadan düzgün bi karmaşayı cesurca gözler önüne seriyor... gayet başarılı cesur bi film...
Bu filmin ve Helen Mirren'in niye bu kadar abartıldığını anlayamadım.Filmin çoğunda eski TV görüntüleri (Diana'nın ölümü sonrası medyada çıkan haberler,röportajlar vs) kullanılmış.Tony Blair ve eşi,kraliçe karikatürize edilmeye çalışılmış.Sıradan bir TV filmi düzeyinde benim için..Çok abartılıyor.
Helen Mirren'in olaganustu oyunculuguyla yakın tarihi anlatan bir film olarak izlenilmesini tavsiye ederim.. sakin, olaysiz ve yari belgesel kıvamında gecse de yaşatısıyla büyük sükse yapan Diana'nın, ölümüyle de yarattığı etkinin birçok kitaptan sonra bir filme taşınması izlemek icin guzel bir sebep olarak goruluyor. geleneklerine baglı olarak yasamayı surduren kraliçe ile, halkla icice olmayı tercih eden, kraliyetin kurallarına (haklı ya da haksız) karşı gelen Diana'nın yasantısının ölümünden sonra da çatışmaya devam etmesi çok guzel ekrana yansımış.. kraliçenin yaşam anlayışı halka hizmet olsa da, özel yaşantısını, duygularını içinde yaşaması halk tarafından kalpsiz olarak nitelendirilmesinin Helen Mirren ile sergilenmesi oscar adaylıgını haketmis gibi duruyor.. yakın tarih olarak bence izlenilmesi gereken bir film..
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.