Hesabım
    Rocky Balboa
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Rocky Balboa

    Dünya Dönse de <b>Rocky Balboa</b>’lar Ölmez

    Yazar: Bige Akdeniz

    Devam filmlerine şüphe ile bakanlar, mırın kırın edenler için özel ve güzel bir film Rocky Balboa. Filmi izlemeden önce kuşku ile bakıyordum, hatta filmin başlamasından itibaren uzun süre sahnede çocuğunu izleyen aileler gibiydim.

    Sahnedeki de büyük ve yerleşik bir efsaneyi seneler sonra mezarından çıkarıp bize sunan Sylvester Stallone’ydi. Önce yüzüne takıldım. Yaşlanmış ama plastik cerrahi ya da botox müdaheleleri ile diri tutulmaya çalışan bir yüz gibiydi. Baktıkça insanın içinde bakamama hissi uyandıran cinsten.

    Ardından buruk ama yepyeni Rocky hikayesine adapte olma zorluğu geldi. Rocky serisinin olmazsa olmazı Adrian ölmüş, eniştesi Paulie çökmüş, zafer hırsı ile coşturan Rocky yerine, karısının ardından acı çeken, hüzünlü bir adam ortaya çıkıvermişti. Bu adaptasyon zaman alıyor. Hikayenin toparlanıp nereye gittiğini anlamamız da. Belki sadist bir başlangıç yapıyor Stallone, ama değiyor da. İyi ki bu sancılı başlangıca maruz kalıyoruz; çünkü bu sayede Stallone, sağ gösterip sol vuran bir film yapmayı başarıyor.

    Adeta festivallerde görmeye alışık olduğumuz bağımsız filmler tadındaki başlangıç, Stallone’nin Rocky efsanesinin kalıntılarını toparlayamayacağı hissini veriyor. Hayatını devam etmekte zorlanan yaşlı Rocky gibi, filmin de devam edecek ivmeyi bulamayacağını düşünüyoruz. Ama öyle olmuyor. Devrilmeyen bir dev gibi filme öyle güzel bir hız kazandırıyor ki Stallone, mest oluyoruz, nostaljik duygularımız kabarıyor ve açıkçası yeniden yapımlarda zorlanan birçok ünlü Hollywood yönetmenine örnek oluveriyor.

    Nasıl mı yapıyor bunu? Aslında diğer filmlerde yaptığının aynısını yaparak. Yine kazanma hırsı ile tutuşan bir Rocky’e dönüşevererek. Yani senaryonun formülü değişmiyor. Rocky kazanmak için var. Ve bir sebep bulduğu anda dövüşmeye hazır. Tek farkı eski Rocky filmleri Amerikan rüyasını - yani 'azınlıkta olsan, zorluklardan gelsen de, çalış başarırsın' felsefesini - desteklerken, Rocky Balboa’da zafer bir iç mücadele ile eşdeğer görülüyor. İçindeki acıyı ve öfkeyi yenmek için ringe çıkıyor Rocky. Bir göçmen çocuğunun 'ben de varım' savaşı, hayatın yaptıklarına karşı bir savaşa dönüşüyor. Maksat hayat ne kadar vurursa vursun, nakavt olmamak.

    Böyle bir formül içinde rahatlamış gözüken, yani ne yaptığını iyi bilen senarist ve yönetmen Rocky, alçakgönüllü, sıcak ve samimi bir film ortaya çıkarmış. Ve içine her türlü şeyi eklemiş, hatta eklerken her birisini de beslemiş, yeşertmiş. Adrian’dan olan oğlu gibi hikayeye eklenen yeni karakterleri bu yüzden fazla garipsemiyoruz. Baba oğul ilişkisinde çatışmalar, Rocky’nin hayatında yeni bir kadına (sevgili olma potansiyeli olan) yer vermesi, Paulie’nin yeni işi ile kurduğu ilişki, yeni boksörlerin şaşalı hayatları gibi tüm yan hikayeler çok incelikli bir şekilde işlenmiş. Karakterler de bu açıdan filmde yaşayan karakterler. Rocky’nin hayat üzerine sıkı felsefi, hatta bazen komik monologları da bol bol serpiştirilmiş senaryoya ve hiç göze batmıyorlar. Stallone o kadar güzel rol kesiyor ki, yormadan dinletiyor.

    Eski Rocky’e duyduğumuz nostaljiyi de atlamamış Stallone. Yine o enfes dövüşe hazırlık çalışmasını eski mertliğini bozmadan koymuş filme. Merdivenlerden koşarak çıkarken insanın gözleri doluyor. Geçmiş film ile bağlantıyı hiç düşünmeden aynı sahneyi yerleştirerek yapıyor Stallone. Ve böylece nostaljimizi tam kalbinden vuruyor. Ringdeki dövüş sahnesi de yeni teknolojiden faydalandırılıp daha da heyecanlı bir hale getirilmiş. Süper heyecanlı.

    Eskinin ve yeninin daha güzel biraradalığı olamazdı diye düşünüyorum bu filmi izledikten sonra. Eski Rocky, yeni Rocky... Eski Philadelphia yeni Philadelphia... Eski boks sporu, yeni boks sporu... Yani dünya değişiyora saygı duyarken, efsaneleri de öldürmeyen bir film Rocky Balboa. İzlemediyseniz kaçırmayın... Çok keyif alacaksınız.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top