En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Şamil Ö.
Takipçi
171 değerlendirmeler
Takip Et!
3,0
30 Eylül 2017 tarihinde eklendi
İrili ufaklı etnik çatışmalarla ve katliamlarla adı tarihe kara zaman olarak geçmiş zamanı ve bize Doksanlı yıllardaki Balkanları anlatan Before the Rain bir dram filmi. Düşük bir bütceyle çekilen film, başarılı soundtracki ve başroldeki oyuncularının iyi performanslarıyla göze çarpıyor. Senaryonun seyirciyi tatmin etmeyişi ve ağır temposu izlenmesini zorlaştırıyor. Senaryo üzerine biraz daha düşünülmüş ve savaş şartlarında yaşayan insanların duygusal çözümlemeleri daha başarılı yapılmış olsaydı en azından sinemaseverler tarafından daha çok beğenilebilir veya Oscar'da En İyi Yabancı Film dalında aday olduğu Akademi Ödülünü kazanabilirdi.
Manchevski'nin henüz 25 yaşındayken böyle bir filme imza atması hayranlık uyandırıcı. Ele alınan konuların büyüklüğü, sertliği, risk seviyesi bir tarafa, biçimsel anlamda da yükün altından kalkmayı başararak oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Tabii görüntü yönetmeninin desteği ile. Üç farklı hikaye, ortak karakterler. "Kusursuz çember yoktur". Birinci ve üçüncü bölümler su gibi akıyor. İkinci bölüm biraz daha ayrı, ilgisiz gibi görünüyor en başta. Benim en ısınamadığım bölüm bu ikincisi oldu. Ancak filmin bütününe baktığımızda o da yerine oturuyor gibi. Sanıyorum yönetmenin bilinçli bir tercihi, daha bağlı görünen birinci ve üçüncü bölümlerin arasında bir soluklanmak, es vermek. Balkanlar coğrafyasından Londra'ya kısa süreli bir ziyaret. Ancak bu ikinci bölüm de sonuna kadar sert. Soluklanmak dediysem bunu hafiflik, ferahlık olarak algılamayın. Yalnızca bir mekan değişikliği. Müzik kullanımı, mekan kullanımı akılda kalıcı. Rade Serbedzija (bir nebze de Katrin Cartlidge) dışındaki oyuncu kadrosu pek tanınmasa da, bu durum filmin lehine işliyor. O manastırda, o köyde yaşayanların gerçek insanlar olduğu hissine daha kuvvetli kapılıyorsunuz. Balkanlar ile ilgili pek çok film var bunların hemen hepsi başarılı, etkileyici filmler. Yaşananların çarpıcılığının sinema sanatında bu şekilde yerini bulabilmesi sevindirici. "Before the Rain" her yönüyle izlenmeyi hak eden, izlenmesi gereken örneklerden biri.
Balkanları alev alev saran milliyetçilik, tarihin mirası olan etnik kimliği fark ediş ve sonrasında acılarla kendini belli eden insan manzaraları.Film "kelimeler" "yüzler" ve "fotoğraflar" adlı üç bölümde işler adlı bölümde kendimizi bir dağ başında ruhsal hayat sürdüren Ortodoks rahipler arasında buluyoruz. Sessizlik yemini etmiş olan Kiril bir gece odasında Hristiyanlardan kaçan bir Arnavut kızı Zamira'yı bulacaktır onu ele verip vermeme konusunda yaşadığı çatışma insancıl bir hareketle sessizliğine devam edip bu Müslüman kızı saklama haline bürünecektir. Yaptığı seçim Balkan coğrafyasının sert mizacında aynı hoşgörüyle karşılanmasa da bir insan başka ne yapabilir ki. İkinci bölümde yaşanan acıların uzağında, ayakları üzerinde duran bir kadının seçimi ve aşkı arayışı ele alınacak burada tanıdığımız Makedon fotoğrafçının huzur bulmak amacıyla ülkesine geri dönüşü filmin son perdesi yani "fotoğrafları" meydana getirecektir. Film büyük bir acının ortasında farklı bir anlatıma sahip, Bosna'da daha sonra Kosova'da yaşanan insanlık dramının tekrarlanma ihtimalini sorgulayan yağmurdan önce "etnik kimliğin" onlar ve bizler ayrımına dönüşümünü, bu farklılığın tahammülsüzlükle harmanlayıp ölümlere neden oluşunu yağmurdan önce yaşanan sıkıntılı havanın hissedildiği dakikalarda gözlerimizin önüne seriyor. Gördüklerimiz buz dağının su üstünde kalan kısmı kadar belirgin ve anlaşılır bu bile gözyaşlarımızı harekete geçirmekte yeterli olabiliyor peki suyun altında kalan ancak görmek isteyen insanların görebileceği acılar hakkında ne biliyoruz belkide filmde dendiği gibi "zaman asla ölmeyecek" hiçbir şey dünde kalmayacak, yaşanan acılar gün gelecek farklı yerlerde farklı kimliklerle yeniden dirilip hayat döngüsündeki yerini alacak çember yuvarlak olmasa da bu çevrimde yaşanacak olaylar yaşanmışlara benzemek için yeni yüzler ve bildik nefretler bulacaktır. Önemli festivallerde çok sayıda ödül alan bu film etkileyici müzikleriyle de dikkatlerimizi çekmeyi başarıyor.
Sadeliği, kareakterleri, mekanları ve müzikleriyle harika bir filmdi :DSavaşın ne denli gereksiz olduğunu ve yaşayanları anlatılamaz acılara gark ettiğini, mükemel bir kurguyla anlatmışlar. Filmde son-baş-orta sıralamasıyla anlatılmış hikaye ;)10 / 10
Çok iyi bir döngü var, döngüyü yani çemberi tam özümsemek için film bitince kapatmadan 1. bölümü tekrar izleyin, her bir görüntü de bu da şu imiş dersiniz, çok iyi gerçekten.Müzikler süper ve filme iyi oturmuş, Karekterlerden Arnavut kız süper oynuyor.Farklı ve tadı süper bir film, kesin izleyin.8 puan
sarmal kurgu ve 3 farklı hikayeymiş gibi gözüken bir şekilde birbirine bağlı olan hikayeler... bu filmin en büyük sömürücüleri tarantino pulp fiction ve robert rodrigez sin city :))'Zaman ölmez , çember yuvarlak değildir' yani zaman akar geçer insanlar ölür fakat zaman ölmez, başladığınız yere geri döndüğünüzde, çemberi dönüp dolaştığınızda durduğunuz yer başladığınız yer değildir siz aynı şeyleri hissedemezsiniz işte bu yüzden çember yuvarlak değildir...
3 bölümden oluşan ve 3 bölümüde birbiri ile farklı yollardan kesiştiren bir senaryo,değişik bir tad ve tuz.Özellikle son bölümün diğer bölümler ile bağlantısını çok beğendim.Bayağılıktan sıkılanlar için bir alternatif.7/10.İyi seyirler.
işte bi başyapıt. hollywood filmleri dram görsün. belki kısıtlı bütçe ve bilinmeyen oyuncularla yapılmış olabilir ama ortaya mükemmel bi sonuç çıkmış.inanılmaz bi film.
Demokrasi, insan hakları gibi evrensel unsurların ulaşamadığı toplumlardaki yaşantıdan bir kesit, insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu gösteren bir şaheser ve oryantalist enstrumanların hakim olduğu müzikleriyle bir bütün. Mutlaka izlenilmeli...
Balkan coğrafyasının tarihî toplumsal yapısına ilişkin kesitler sunan filmde seyirciyi asıl çeken, filmin görsel ve müziksel şölene dönüşmesi... ben filmi seyrederken filmin konusundan çok, konu, doğa ve müzik arasındaki uyuma yoğunlaştım. "Yağmurdan Önce"yi seyretmemiş olmak büyük eksiklik ve kayıp.
Yaşamdaki öykülerimizi hep kendi gözlüğümüzden hatırlarız çünkü böyle yaşarız. Film, tek bir noktada birleşen bir öykünün farklı açılardan irdelenmesi gibi. Bu irdelemeyi yaparkende siyasi, etnik, politik ve bireyler bazında yaşamın farklı döngülerini sunuyor. Ufkunuzu genişleten ve bir kez daha dünyada ki cahilliğin insanın en büyük kabusu olduğunu, içinizdeki yarayı acıtırcasına hatırlatan bir yapıt. Dün, bugün ve yarın kadar gerçek bir film. Şiddetle tavsiye ederim.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.