Hesabım
    Babam Romulus
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Babam Romulus

    Babam Romulus

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Richard Roxburgh'un ilk yönetmenlik denemesi olan "Babam Romulus," uzaktan bakıldığında sıcak ve samimi bir baba-oğul ilişkisini konu ediniyormuş gibi gözükse de aslında bambaşka dertleri olan bir film. II. Dünya Savaşı'nın ardından ülkelerini terk edip, Avustralya'ya yerleşen bir ailenin yeni bir hayat arayışını dile getiren film, hiç beklemediğiniz bir anda seyir değiştirip, sizi tekinsiz bir göçmenlik hikayesi ile baş başa bırakıyor.

    "Babam Romulus"un öyküsüne hakim olan bu tekinsiz anlatımı II. Dünya Savaşı sonrasında çekilen kara filmlerden ödünç aldığını iddia edebiliriz aslında. Güneş ışığının en güzel yansımalarını öyküsüne yerleştiren ve neredeyse tamamı kırsal alanda geçen film, kara film türünün gölgelerle süslü, kasvetli görselliğine sahip değil. Ancak Romulus ve ailesinin savaşın yok ettiği Avrupa kıtasından çok uzaklarda parlak bir gelecek bulmayı ümit etmeleri filmin, kara filmlere özgü 'yerini bulamamışlık' ve 'kaybolmuşluk' duygularından beslendiğini hissettiriyor.

    Zira "Double Indemnity" ve "Postacı Kapıyı İki Kere Çalar" gibi kara film klasiklerine yakından baktığımızda karakterleri suça teşvik eden en tetikleyici dürtünün eski kimliklerinden kurtulup, uzaklarda bir yerde yeni bir hayat kurma isteği olduğunu fark etmemek olanaksız. Ancak sizin de bildiğiniz gibi kara film karakterlerinin 'Amerikan Rüyası' kavramıyla özdeşleşen sıfırdan yeni bir hayata başlama hayali hep hüsranla sonuçlanıyor. Zaten 1940'lı yıllara damgasını vuran kara film türü de başlı başına 'Amerikan Rüyası'nın bir rüyadan çok bir kabusu temsil ettiğini vurgulama amacı güdüyor.

    "Babam Romulus"un kara filmlerle olan düşünsel göbek bağı Avustralya topraklarında 'Amerikan Rüyası'nı arayan göçmen karakterlerinin giderek tekinsizleşen bir kabusun içine sürüklenmelerine neden olmakta. Yönetmen Richard Roxburgh, Raimond Gaita'nın otobiyografik kitabından yola çıkarak dile getirdiği öyküyü, satır aralarına gizlediği politik mesajlarla besleyerek iyice derinleştirmekte. Böylelikle anlatılan hikaye, kuru bir anı kalıntısı ya da tek bir ailenin kişisel tarihi olmaktan uzaklaşıp, evrensel bir boyut kazanmakta.

    Diğer yandan bu noktaya kadar son derece karanlık ve kasvetli bir hikaye anlattığına inandığımız "Babam Romulus," aslında şaşırtıcı şekilde iyimser bir film. Bu özelliğini de "Kızarmış Yeşil Domatesler" ve "Shine" filmlerinden hatırladığımız görüntü yönetmeni Geoffrey Simpson'a borçlu. Simpson'ın aydınlık sinematografisi sayesinde filmin en acıklı anları bile izleyiciler üzerinde iç karartıcı bir etki bırakmıyor. Terrence Malick'in unutulmaz filmi "Days of Heaven"ı anımsatan ışık ve kadraj kullanımı ise "Babam Romulus"un her sahnesini sakin ve pürüzsüz bir fotoğrafa dönüştürüyor.

    Bununla birlikte hem görsel yetkinliği hem de zeki saptamalarıyla izleyiciyi kendisine çeken filmin, ilk yarısından sonra çatırdamaya başladığını üzülerek belirtmek gerek. Anlaşılan o ki yazar Raimond Gaita'nın sağlam karakterlerini ve kuvvetli kurgusunu içeren senaryo, bir süre sonra anlatılan öyküyü bir film süresine indirgemenin telaşına düşmüş. Romulus ve Raimond'un başından geçen her olaydan kısa bir süre de olsa bahsetmek isteyip, kitaba sadık kalmaya uğraşan film, sık sık zaman atlamalarıyla bölünmüş. Bu durum hikayenin akıcılığına ve sürükleyiciliğine büyük ölçüde ket vurmuş.

    Dahası birkaç yıllık atlamalar içerisinde karakterlerin fiziksel olarak neredeyse hiç değişmemeleri, "Babam Romulus"un en büyük problemleri arasında. Filmde Raimond'u canlandıran on iki yaşındaki genç oyuncu Kodi Smit-McPhee hikayenin başladığı tarihte on dördünde olması gereken Raimond için zaten fiziksel olarak yeterince küçük. Bunun üzerine aradan üç, dört yıl geçtikten sonra gelişme çağındaki Raimond'un en azından boy atması beklenirken aynı fiziksel yapıda kalması filmin inandırıcılığını oldukça sarsmakta.

    Ancak fiziksel yetersizliğine rağmen Kodi Smit-McPhee, hiç şüphesiz "Babam Romulus"un yıldızı. Eric Bana ve Franka Potente'nin başarılı performanslar sergiledikleri filmde, genç oyuncu, karakterinin çocuksuluk ve olgunluk arasında gidip gelen karmaşık kişiliğini başarıyla yansıtıyor. Öyküde yaşanan onca hüzünlü olaya rağmen McPhee'nin gözlerinden yayılan ışık, sadece Raimond'un iyimser kişiliğini vurgulamakla kalmıyor, öykünün karamsar atmosferini de dağıtıyor. Franka Potente, Eric Bana ve Kodi Smit-McPhee üçlüsü arasındaki uyumun, filmin senaryosundaki açıkları kapatacak, hatta çoğu izleyici için görünmez hale getirecek kadar güçlü olduğunu da eklemek gerek.

    Anlayacağınız Richard Roxburgh ilk yönetmenlik denemesinde, Raimond Gaita'nın kaleminden çıkan kuvvetli ve çok yönlü bir öyküyü, sinema diline başarıyla tercüme etmekte. "Babam Romulus," senaryosundaki kimi eksikliklere rağmen, görsel gücü, başarılı oyuncu kadrosu ve evrensel bir problem üzerine odaklanan düşündürücü alt metinleriyle kaçırılmaması gereken bir film.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top