Hesabım
    Suç İmparatorluğu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Suç İmparatorluğu

    Az İhtişamlı <br><b>Suç İmparatorluğu</b>

    Yazar: Ali Ercivan

    Suç İmparatorluğu, Türkçe vizyon isminin de çağrıştırdığı gibi, bir mafya filmi. Bizde Osman Sınav'ın yaptığı türden bir film sanmayın. Doğrudan mafyanın içinde geçen, özdeşlik kurabileceğiniz herhangi bir karakterin bulunmadığı, ihanet ve intikam kavramları etrafında dönen bir film karşımızdaki.

    İlerleyen yaşına rağmen Fransız yeraltı dünyasının en güçlü isimlerinden biri olan Claude Corti, yönetmenin anladığımızdan emin olmak için fazlasıyla çabaladığı gibi, son derece acımasız biri. Gözlerini oyarak adam öldürme, beysbol sopasıyla tecavüz ve bolca beyin dağıtma sahnelerinin mevcut olduğu, dolayısıyla bir aile filmi olmaktan mümkün mertebe uzak bir yapım Suç İmparatorluğu.

    Claude yaşlandıkça, mafya içinde yeni isimler de güçlenmiştir tabii. Özellikle Kuzey Afrika kökenli bir aile içinde, Claude'a karşı baş kaldırmalar yaşanmaktadır. Acımasızlığının boyutları ne olursa olsun, bu kez karşısındakiler sinip kaderlerini kabullenecek gibi değillerdir ve aslında Claude'un çevresinde güvenebileceği fazla insan kalmamıştır. Güvenmeyi seçtiği Franck'in de, herkes gibi önce kendi çıkarlarını düşüneceğini öngöremez.

    Suç İmparatorluğu'nu izlemek için size bir sebep sunmamı isterseniz, doğrusu zorlanırım. Yüksek şiddet dozu bazılarına ilginç gelebilir belki ama inanın, hiç amacı olmayan bir film bu. Öykünün gidişatına dair bize baştan söylediği ne varsa aynen onlar oluyor. Bir şaşırtıcılığı da yok yani. Sadece bir grup mafya insanının pisliklerini ve birbirlerini arkadan vurmalarını izliyoruz. Bütün bunlardan çıkardığı bir sözü yok filmin. "Mafya içinde kimse kimseye güvenemez" diyor olabilir tabii ama zaten sahip olduğumuz bu bilgi aslında bizi hiç de ilgilendirmiyor.

    Bu umursamadığımız öykü, dikkat çekici bir biçimle de sunulmuyor. Çok dinamik olmayan, televizyon filmi estetiğine yakın duran, mesela en son sahnedeki sözde tarz yaratacak oyunların ne amaca hizmet ettiğinin de anlaşılmadığı, alelade bir iş yani.

    Böyle bir filmi izlettirebilecek tek unsur olarak oyunculuk kalıyor elimizde. Benoît Magimel ve Beatrice Dalle gibi tanıdık simalara rastlıyoruz başrollerde. Filmin merkezindeyse, Claude rolündeki Philippe Caubère oldukça başarılı. İlk yarıda kendisinden tiksinmemiz için her şey yapılan bu karakterin, ikinci yarıda nasıl sırtından bıçaklanacağını izlerken, bir şekilde kendini kurtarmasını isteyebiliyor olmamız, başarılı bir karakter yaratıldığının göstergesi herhalde. Hem de bu ikinci yarı boyunca perdede çok az gözükmesine rağmen.

    Fransız sineması, suç filmleri konusunda oldukça beceriklidir. Bu tür filmler bizde de çoğunlukla vizyon şansı bulurlar. Suç İmparatorluğu, bu damarın iyi örneklerinden biri değil ne yazık ki. Ne umursayacağımız bir amacı ne de heyecanla takip edeceğimiz bir yapısı veya biçimi var. Türkiye'deki Kurtlar Vadisi fenomeninin bağımlılarından başka kimseye hitap edebileceğini de tahmin etmiyorum. Ama onlar açısından da, filmin ahlakçı bir tavrının olmaması, eksik kalır herhalde. Bana bu filmden kalan tek şey ise, son jenerikte çalan leziz Marianne Faithfull şarkısı olacak sanırım.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top