Gençlik Formülleri...
Yazar: Ayşegül KesirliKadının Olamam'ın fragmanını izlediniz mi? Michelle Pfeiffer 49 yaşında olmasına rağmen ne kadar genç ve formda gözüküyor değil mi? Sanki 49 değil de 35 yaşında, hatta belki daha bile genç gösteriyor.
Eğer fragmanı izlediğinizde sizin de kafanızda bu tarz sorular oluşmuşsa, filmin tamamını izlemenize gerek yok belki de. Çünkü ilerleyen 90 dakika boyunca aynı tartışmanın tekrar tekrar gündeme gelmesini izleyeceksiniz.
Daha da kötüsü, Pfeiffer'ın bu kadar genç ve zinde görünmesi sanki olağanüstü bir sihirbazlık numarasıymış, inanılmaz bir marifetmiş gibi önünüze sunulacak ve bu oyunda size de sadece hayret etme görevi düşecek. Pfeiffer'ın zamanın izlerini silmek için spor salonlarında, estetik merkezlerinde geçirdiği saatlerse sanki hiç var olmamışçasına görünmez hale getirilecek ve Pfeiffer'ı sonsuza dek genç görünmeye zorlayan gösteri toplumu üzerine hiçbir ciddi eleştiri yapılmadan sadece üstü kapalı bir alay tutturulacak.
Hollywood aktrislerinin yaşları biraz ilerleyince genç aktrislerle rekabet edemeyip, sinema sektöründe iş bulamaz hale gelmeleri yıllardır tartışılan bir konu. Michelle Pfeiffer'ı Witches of Eastwick'ten sonra cadılığa geri döndüren Yıldız Tozu son zamanlarda bu konuyu en iyi tartışan filmlerden biriydi bana kalırsa.
Bildiğiniz üzere Pfeiffer, Witches of Eastwick'te rol aldığında sadece 29 yaşındaydı. Yıldız Tozu ise aradan tam yirmi yıl geçtikten sonra çekildi. Bu nedenle her iki filmde de cadılığa soyunan Pfeiffer'ın Yıldız Tozu'nda sonsuza dek genç kalabilmek için genç bir kızın kalbini yemeye uğraşması son derece manidardı. Çünkü bu çabaya filmin hikayesinin dışına çıkıp, baktığınızda yaşını başını almış Pfeiffer gibi bir aktrisin 25'lik Claire Danes'in gençliğini çalmak için uğraşıp, durduğunu görmekten başka çareniz yok.
Kadının Olamam ise Yıldız Tozu'nun aksine Michelle Pfeiffer'ın sonsuza dek genç kalma çabasını yücelten bir film. Hatta Pfeiffer, bu filmde de Yıldız Tozu'nda olduğu gibi kötü kalpli bir cadıyı canlandırsaydı eminim ki Kadının Olamam genç ve güzel görünmek uğruna başka bir kadının kalbini çiğ çiğ yemeyi mubah gösterirdi.
Kadının Olamam, Clueless ve Look Who's Talking Too filmleriyle hatırlayabileceğimiz yönetmen Amy Heckerling'in son çalışması. Filmin genel çabası kendisinden 10 yaş genç bir erkeğe aşık olan
Nitekim filmde Rosie'nin 12-13 yaşlarındaki kızı Izzie'nin absürd yaşantısı Heckerling'in ironik sinema dili sayesinde başarıyla gözler önüne seriliyor. Çocuk olmakla olmamak arasında gidip gelen Izzie'nin, yetişkinlerin beklentileri ve kaygılarıyla çevrili sıra dışı dünyası Hollywood'da çocuk olmanın ne kadar ürkütücü bir deneyim olduğunu hemen hissettiriyor. Ancak Amy Heckerling'in aynı performansı Rosie'nin yaşantısını ve iç dünyasını dile getirirken gösterdiğini söylemek zor.
Öncelikle Kadının Olamam'ın hikayesinde var olan espri potansiyeli yeterince iyi kullanılamıyor. Bu durum öykünün eleştirel yönünü besleyen alaycı havanın kaybolup, gitmesine neden oluyor ve filmin Hollywood'un gençlik takıntısı üzerine yürüttüğü tartışma desteğini kaybederek karaktersizleşiyor.
Dahası Rosie gibi dış görünüşüyle ilgili özgüven eksikliği çeken ve yaşlandığından yakınan bir karakterin Michelle Pfeiffer tarafından canlandırılması filmde garip bir çelişki yaratmakta. 49 yaşındaki Pfeiffer film boyunca kendisinden dokuz yaş genç bir karakteri canlandırmanın gururunu üzerinde taşıyor. Dahası üzerine giydiği her kıyafette ve her mimiğinde yaşına göre oldukça genç gösteren bir kadının zaferini kutluyor sanki. Bu yüzden de canlandırdığı Rosie karakterinin yaşlanma korkusu ve kendine güvensizliği komikten öte yapay kaçıyor. Bu şartlar altında filmin, Rosie'nin kişisel gelişim öyküsünü dile getirme çabası ister istemez suya düşüyor.
Buna ilaveten Kadının Olamam'da sinema sektörüne adım atmaya çabalayan yeniyetme bir aktörü canlandıran Paul Rudd'ın bu filmle kariyerine yeni bir yön vermeye çalışır gibi bir hali var. Son zamanlarda daha çok yan rollerde izlediğimiz Rudd'ın komedyen yönü ve fiziksel komediye olan yatkınlığı sanırım hiçbir filminde Kadının Olama"da olduğu kadar ön plana çıkarılmamıştı. Hal böyle olunca filmin bir sahnesinde Rosie karakterinin Paul Rudd'ın canlandırdığı Adam karakterini kastederek sorduğu "Bir sonraki Ben Stiller olmayacağı ne malum?" sorusunun ciddiyet kazandığınızı söyleyebiliriz. Paul Rudd'ın yaptığı bedensel numaralarla kendisinden beklenmeyen bir komedi performansı sergilediği açık. Ancak bana kalırsa yakın gelecekte Ben Stiller'ın tahtına göz dikmesi pek olası gözükmüyor.
İsmini White Town grubunun tek hit parçası Your Woman'dan alan Kadının Olamam, niteliksiz esprilerle donatılmış, sürükleyicilikten uzak ve anlam derinliğinden yoksun bir film. Yerli yersiz her sahnede çalmaya başlayan The Cure şarkılarının bile insanı duygulandırmayı başaramadığı bu romantik komedinin Michelle Pfeiffer'dan başka hiçbir çekici tarafı yok diyebilirim. Keşke Kadının Olamam, ismine ilham veren Your Woman parçasının siyah beyaz video klipi kadar seyretmeye değer bir yapım olsaydı.