Bir Tebessüm Yeter
Yazar: Ali ErcivanBir bankerin eşi, onun modacı kardeşi, bu modacının defilesindeki ünlü manken, mankenin gangster sevgilisi, defilenin yapıldığı otelde soygun yapacak olan bir grup hırsız ve magazin basını... Hırsız Var böyle bir grup insanın bir gece boyunca farklı kombinasyonlarla içiçe geçen hareketli öyküsünü anlatıyor. Biraz mizah ve biraz aksiyonla...
Abdi İpekçi süikastine dair Uzlaşma adlı gayet başarılı filmi hak ettiği takdiri görmedikten bu yana sinemaya ara vermiş olan yönetmen Oğuzhan Tercan, reklam piyasasındaki deneyimleriyle zanaatkar olarak becerilerini ortaya koyabileceği temiz bir popüler sinema örneği vermek istemiş. Kimi açılardan bunu başardığı da söylenebilir.
High-Definition kamerayla, yani yüksek çözünürlüklü bir dijital kamerayla çekilmiş olan film, bu yeni teknolojiyi seyirciye hiç hissettirmeden başarıyla kullanıyor. Bu bile kayda değer bir meziyet aslına bakarsanız. Filmin ortalarında yer alan araba takip sahnesi, blue-box çekimlerinin de başarılı uygulamasıyla dikkati çekiyor. Teknik becerisi bir yana, bu sahnenin gayet dinamik ve iyi çekilmiş olduğunu da söylemek gerek.
Kısacası, işçiliği gerçekten de gayet temiz bir film bu. Ama tabii her şey orada bitmiyor. Bol karakterli ve oldukça karmaşık bir yapıya sahip bir film Hırsız Var. Matematik açıdan iyi hesaplanmış, kağıt üzerinde gayet başarılı gözükmüş olduğunu tahmin edebileceğimiz bir olay örgüsü var. Fakat aynı şeyi diyaloglar için söyleyemeyiz. Karakter tanımlamalarına falan girmeyeceğim, çünkü zaten (her ne kadar aksini yapmayı amaçladıklarını iddia etseler de) karikatür tiplemelere dayanan bir film bu. Fakat parodi olmayı amaçlayan bir filmin izleyicisini güldürmeyi neredeyse hiç başaramaması, kuşkusuz bir sorun.
Sıklıkla işin kolayına kaçıp belden aşağı oynayan diyaloglar yazık ki pek zeka içermiyor ve bir tebessüm yakalamayı bile başaramıyor film boyunca. İşte bu yüzden de teknik açıdan ne kadar temiz bir iş olursa olsun, boş gözlerle perdeye bakıp hiçbir şey hissetmeden salonu terk ettiğiniz bir film olmaya da mahkum Hırsız Var. Ayrıca, Suna Pekuysal'ın karakteri gibi değerlendirmeyi vaad ettiği yan öyküleri de ihmal etmesi bir başka zayıf tarafı.
Oyunculuklara gelince, zaten karakterlerin bu denli karikatüre kaçmasının sebebi karşımıza çıkıyor. Kadronun büyük kısmı son derece büyük, abartılı oyunlar veriyor. Bunlar arasında özellikle Haluk Bilginer'e değinmek gerek. Çok iyi bir oyuncu olduğuna inandığım Bilginer'in son dönemde sinemada hep bu tür aşırılıklara yönelmiş olmasına anlam veremiyorum. Bu denli abartılı oynayacağı roller seçmesinin de tamamen kendi tercihi (hatası) olduğunu düşünmek yanlış olmaz herhalde. Bilginer'in buradaki oyunu da o denli abartılı ki, bir yerden sonra tiz ses tonu kulaklarınızı tırmalamaya başlıyor. Açıkçası, rahatsız edici...
Gülse Birsel, televizyonda olduğu gibi yine çok doğal ve sempatik bir performans verirken, Mehmet Ali Erbil olağan şovunu yapmasına fırsat vermeyen bir rol içinde, gayet ölçülü ve kendi üstüne düşeni yerine getiren temiz bir iş çıkarıyor. Birol Ünel'in Türkçe diyaloglarının tek kelimesini bile anlayamadığımız filmde, herhalde en akılda kalıcı performanslar Fatih Akın ve Ahmet Mümtaz Taylan'dan (her zaman olduğu gibi) geliyor. Gamze Özçelik'ten ise hiç bahsetmezsem, umarım bana kızmazsınız. Daha sonra pişman olacağım bir şeyler söylemek istemem...
Sonuçta, bir sabun köpüğü karşımızdaki. Teknik açıdan düzgün ama insanda hiçbir duygu uyandırmayan ve salonu terk ettikten 5 dakika sonra bütünüyle unutmuş olacağınız bir yapım. Hem biz bu insanları magazin basınında her gün takip etme fırsatına sahibiz zaten ve emin olun ki orjinalleri bu filmdeki versiyonlarından çok daha komik. Hırsız Var, zaten kendi varlıkları birer parodi olan bu insanların öyküsünü anlatıyor ve gerçek hayatın absürdlüğüyle aşık atamıyor. Hepsi bu...