Senaryosunu, öncülü olduğu "La casa de papel" (2017 - 2021) isimli dizinin yaratıcısı da olan Álex Pina'nın...
Esther Martínez Lobato, David Barrocal ve David Oliva ile birlikte kaleme aldığı "Berlin"; değişik marifetler bütününe haiz bir hırsızlık çetesinin, maceralarının anlatıldığı bir suç draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, şu ana kadar; sekiz bölümlük ilk sezonu çekilerek, 29 Aralık 2023 tarihinde de...
Netflix platformu tarafından, seyirciyle buluşturulan İspanyol yapımı bu diziye biraz daha yakından bakalım...
***
"La casa de papel"in de en gözde karakterlerinden biri olan Berlin'in (Pedro Alonso), "Benden istediğin her şey burada..." diyerek teslim ettiği bavulu alan Sofia (Verónica Gregory); kendisini beklemekte olan, bir taksiye binip oradan uzaklaşmaya hazırlanırken...
Berlin sözüne...
"Sadece iki şey; boktan bir günü, harika bir güne dönüştürebilir...
Birincisi, aşk... Ama bu sefer, konu aşk değil... Üçüncü karım (Sofia), az önce beni terk etti...
İkincisi, on milyon Avronun üzerindeki bir ganimet... Ancak konu, bu da değil... Bunu, çok daha büyük bir soygun için çalacaktık...
Bugünkü, basitti... Fakat kötü günündeysen; salağın tekini dizlerinin üzerine çöktürüp, kafasına silah doğrultabilirsin...
(Beraber yürümekte olduğu dört insanı da işaret ederek) Bu da bugüne dek, birlikte soygun yaptığım üç çeteden biri...
Ama bu ekip, benim için özel... Çünkü altın çağımda var oldular... Hastalığımdan haberimin olmadığı, Darphane'de hayatı pamuk ipliğine bağlı; bir fare gibi, mahsur kalmadığım vakitlerdi..."
Şeklinde devam edip...
***
Şöyle de...
Ekibini, bizlere tanıtır...
"Bu, Keila (Michelle Jenner)... Üstün başarıyla mezun olmuş, önemli bir elektronik mühendisi... Beyninden daha büyük olan tek şey, patolojik utangaçlığı...
Roi (Julio Peña)... Kilit açma ve hapse girme konusunda, özel bir yeteneği var... Eski hayatından nefret ediyordu ve bende, hiç tanımadığı babasını görmüştü... Ben de onda, bir köpeğin sadakatini buldum... Bu, ilk görüşte aşk gibiydi...
Damián (Tristán Ulloa)... Birden çok işi var... Mesai saatlerinde profesör; boş saatlerinde de, suç işleyen birisi... Bütün dahiler gibi onun da, bir iki tahtası eksik...
Bruce (Joel Sánchez)... On parmağında on marifet... Silahlar, büyük tonajlı vinçler, termal mancınıklar... Görseniz, bu adamın bir gram aklı yok dersiniz... Ama yanılırsınız..."
***
Der demez...
Sanki polis biçimindeki birer resmi devlet görevlisiymişçesine davranmak suretiyle...
İnsanların, oturmuş sohbet ederek yemek yedikleri...
Antonio Vals'in (Marcos Frutos) malikanesinin yemek salonuna dalarak...
"Bay Antonio Vals, burada mı? Savcılıktan emrim var, benimle gelebilir misiniz?" diyerek...
Ortaya yönelttiği soruya takiben...
***
İşlediğini iddia ettiği...
Ulusal mirası kamulaştırma, eski eser kaçakçılığı ve zimmete para geçirme türündeki suçlar nedeniyle...
Şikayet etmesi halinde...
En az dokuz yıl hapis cezası alacak olmakla tehdit ettiği Bay Vals'i...
Nadide değerdeki, eski eserleri sakladığı; adeta bir müzeyi andıran odaya götürüp...
Binlerce Avroluk, birden çok eseri koruma altına aldığı; kırılmaz cam dolaplardan birini açtırarak...
İçindeki metal kadehi, "sus payı" olarak sahiplenir...
***
Araçlarına atlayıp, geldikleri gibi gideceklerken de...
Yaptıkları soygunun, polise ihbar edilme olasılığına karşı önlem olarak...
Durup dururken...
Enayice bir kahramanlık taslayan misafirlerden birisini (Javier Collado), çok fena haşlarlarken...
Yemekteki tüm konukların, kimliklerini toplayıp ceplerine atarlar...
***
Derken...
Paris'tedirler...
Ve...
Katıldığı eylemlerdeki faaliyetlerine bakılınca...
Aslında pek öyle olmasa da...
Çeteye, pasif bir stajyer olarak; sadece yapılanları izleyerek, hırsızlığın püf noktalarını öğrenecek olduğu belirtilen Cameron'da (Begoña Vargas) katılır...
***
Ki...
Yine Berlin'in ifadesiyle...
Sınırlarda gidip, sınırlarda yaşayan... Ve o nedenle de, göbek adını adrenalin olarak tanımladığı Cameron... Bu tarzından dolayı değil de; bir akıl hastanesinde yatmış olması da dahil, çok daha acı verici...
Bir şey yüzünden kendileriyle birlikte olacaktır...
***
Neyse...
Sıra, ne için Paris'teki bu lüks otelde bulunuyor olmalarının...
Açıklanması faslına gelince de...
***
Onun hikayesi de...
On gün önce Madrid'te, Antonio Vals'in malikanesinde el koydukları 4. yüzyıl Fransız sanatına ait bir hazine olan kadehle ilgilidir...
Ve şimdi...
Tüm Avrupa'yı şaşırtacak büyüklükteki bir soygunun, ön araştırmasını yapacaklardır...
***
Zira Berlin...
40 bin Avro'luk, söz konusu kadehin değerini...
44 milyon Avro'ya çıkartmanın peşindedir ve işte bu planın detayları, masaya yatırılarak tartışılacak...
***
Ardından da
Uygulanmaya konulacaktır...
***
Berlin'in, soyup soğana çevirmeyi kafasına takmış olduğu...
Bir müzayede evinin sahibi olan François Polignac (Julien Paschal) ile onun, yatağa atma hayalleri kurduğu karısı Camille'in de (Samantha Siqueiros) mevzuya dahil olacakları dizinin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; aksiyon meraklılarını da yeterince tatmin edeceğinden emin olduğumuz, yedi buçuk bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,