Hesabım
    Only Murders in the Building
    Üye Eleştirileri
    Basın Eleştirileri
    Ortalama puan
    3,2
    4 Puanlama
    Only Murders in the Building hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.034 değerlendirmeler Takip Et!

    Dizi eleştirileri
    3,5
    8 Eylül 2023 tarihinde eklendi
    Yaratıcılığını, başroldeki oyunculardan Steve Martin ile John Hoffman'ın üstlendikleri ve yönetmen koltuğunda da, on bir farklı ismin oturmak da olduğu "Only Murders in the Building"; onar bölümden oluşan ve her bir sezonu boyunca da, gizemini sonuna kadar koruyan...

    Mizahi unsurlar ile süslenmiş, bir suç draması olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz, Hulu platformunca şu ana kadar; 2021, 2022 ve 2023 yılları içinde izleyicisiyle buluşturulan üç sezonluk bu TV dizisinin, ilk sezonunun öyküsüne biraz daha yakından bakarken...

    En azından...

    Ana karakterleri de, yakından tanımış olalım...

    ***

    New York Polis Departmanı'na bağlı, elleri silahlı bir ESU (Acil Hizmet Birimi) takımı...

    Giriş kapısındaki resepsiyonunda, Lester (Teddy Coluca) ile Ursula'nın (Vanessa Aspillaga) çalışmak da oldukları; Arconia isimli binaya giriş yapıp, kıracakları apartman dairelerinden birisinin kapısına dayandıkları esnada...

    1990'ların popüler suç draması Brazzos'un yıldızı olan yarı emekli aktör Charles-Haden Savage (Steve Martin) ile hırslı ama mali açıdan sıkıntı çeken Broadway yönetmeni Oliver Putnam (Martin Short)...

    "Aman tanrım! Aman tanrım!" diye bağrışarak, telaşlı bir biçimde...

    Asansör, polis tarafından kullanıldığı için...

    Aynı binanın merdivenlerinden, aşağıya doğru inmektedirler...

    ***

    İlgili kata geldiklerinde...

    Kendisini de yanlarına almak üzere, teyzesinin dairesinde yalnız yaşamakta olan genç sanatçı dostları Mabel Mora'ya (Selena Gomez) uğradıklarında...

    "Sandığınız gibi değil..." diyecek olan Mabel, çömelmiş...

    Kanlar içindeki bir cesedin başında, öylesine beklemektedir...

    ***

    - İki Ay Önce -

    Charles, cadde de evine doğru ilerlerken...

    "Anlamadığım bir şey var...

    İnsanlar, işlenen suçlardan dolayı; büyük şehirde yaşamaya korkuyorlar...


    Tüm suç dizisi fanlarının da bileceği gibi; asıl korkmanız gereken yerler, taşra bölgeleridir...


    Yani şunu kabullenelim artık... Hiç kimse, on dört katlı bir apartmanın arka bahçesinde; gömülü on dokuz ceset bulmamıştır...

    Çünkü...

    Buralarda her yerde, üzerinizde gözler vardır...


    Ayrıca...

    Ve New Yorkluların birbirleriyle, özel bir iletişimleri bulunmaktadır...

    Özelden kastım da, direkt bir iletişimdir...


    Neredeyse...

    Sıkı sıkı ve üst üste paketlenmiş bir haldeyiz...

    Tıpkı, Arconia'da yaşayan bizler gibi..." diyerek içinden mırıldanırken...

    ***

    Mabel...

    "New York çok ağır gelebiliyor insana... Bütün gözler sürekli üzerinde...

    Burada her yıl, iki bin kadının saldırıya uğradığı bildiriliyor...

    Yani burası, (ağırlıklı olarak suç hikayelerine odaklanılmak suretiyle, NBC'de yayınlanan haftalık reality şov) Dateline'ı ard arda izleyip; Dateline'a nasıl düşülmeyeceğini öğrenme yeri...


    Sürekli gördüğüm bir rüya var...

    Yataktayım, uyanıyorum ve karşımda bir adam dikiliyor... Taşaklarını tekmeleyip, örgü şişimi kapıyorum ve kemiklerine kadar saplıyorum...


    Bazen uyuyamadığımda...

    O herifi, canice öldürdüğümü hayal ediyorum...

    Ve...

    Kuzu gibi de uyuyorum...

    Zira işe yarıyor...


    Dediğim gibi, New York ağır gelebilir... Hoşunuza gitmiyorsa, burada yaşamayın..." diye düşünürken...

    ***

    Üçüncü baş karakterimiz Oliver'a gelince...

    O da...

    "New York Şehri, senin olayın ne?

    Bir yetimle ilgili, çok izlenen bir diziden bir replik elbette bu...


    Burada, zaman zaman hepimiz kendimizi; yerimizi bulmak için mücadele eden, bir yetim gibi hissetmiyor muyuz?


    Yakın zamanda internette, Clair Lune müziği eşliğinde harika bir dans videosu seyrettim...

    Bir adamın, merdivenin tepesine çıkıp düşmesiyle ilgili; basit bir önermesi vardı...

    Ancak adam, her seferinde yeniden ayağa kalkmanın yolunu buluyordu...


    Ve şunu düşündüm, her gün bu büyük şehirde; biz de böyle değil miyiz?


    Bu şehirde, kesin olan tek bir şey var...

    Tam her şey aynıymış gibi hissettirmeye başladığında, hiç ummadığın bir şeyle karşılaşıyorsun..." diyebilmektedir...

    ***

    Böylelikle bizler de...

    Arconia'nın, 14, 12 ve 10. katlarındaki dairelerde yaşamakta olan...

    Charles, Mabel ve Oliver'ın dünyaları ile ruh hallerini...

    Daha yakından tanımış oluyoruz...

    ***

    Neyse...

    Her üç karakterimiz de...

    Aynı asansörle, dairelerine çıkıp geceyi tamamlamaya çalışırlarken...

    Kulakları tırmalayan, alarm sireninin sesiyle...

    Diğer komşularıyla beraber, hızlıca dairelerini boşaltırlarken...

    Beyaz renkteki yağmurluğunun, başlığını da kafasına geçirmiş olan birisi...

    Aynı merdivenlerden, yukarıya doğru çıkmaktadır...

    ***

    Ki...

    Ters yönde işleyen...

    Bu garip durum, Charles'ın gözünden de kaçmaz...

    ***

    Derken...

    Charles, Oliver ve Mabel...

    Sırasıyla, Arconia'nın karşısındaki restorana geçip...

    Charles'ın oturmakta olduğu masayı beraberce paylaşırlar...

    ***

    Yemeklerini bitirip...

    Yeniden önünde, polislerin de yığılı olduğu binaya dönüp...

    Nelerin olup bittiğini Lester'a sorduklarında...

    İntihar etmiş olduğu tahmin edilen 9. kattaki birinin, cesedinin bulunduğunu öğrenecekler...

    ***

    Üstelik...

    O yüzden de...

    İçeriye alınmayacaklardır...

    ***

    İyice meraklanan üçlü, cesedin boylu boyunca yerde uzanmakta olduğu kapısı açık vaziyetteki daireye vararak girdiklerinde...

    Kafasından silahla vurulmuş olanın...

    Daha bir saat önce...

    Aynı asansörü kullandıkları, Tim Kono (Julian Cihi) olduğunun ayırdına varacaklardır...

    ***

    Her ne kadar Mabel...

    Kono'nun intihar edecek tipteki birine benzemediğini düşünse de...

    Dedektif Williams (Da'Vine Joy Randolph)...

    Ellerinde barut kalıntısı olmasına ilaveten finansal durumu da pek parlak görünmeyen Kono'nun bilgisayarında, "buradan gidiyorum" yazılı bir not bulduklarını da söyleyerek...

    İntihar olayını, tamamen teyit edecektir...

    ***

    Fakat...

    Dedektifin bu açıklamasını ikna edici bulmayan ve gözlerine uyku girmeyen Charles, Mabel ve Oliver...

    Pijamalı halleriyle...

    Kono'nun asansörde, elinde taşıdığı çöp torbasını bulmak amacıyla...

    Binanın çöplüğüne inecekler ve Oliver tüm araştırma sürecini, bir yönetmen olmanın da verdiği heyecanla...

    Podcast'i ile kayıt altına almaya karar verecektir...

    ***

    İkinci sezonda Bunny Folger (Jayne Houdyshell), üçüncü sezonda da Ben Glenroy (Paul Rudd) için üç kafadarlarca yürütülecek...

    Benzeri tarzdaki derin bir "amatör dedektiflik" araştırmasının devamında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındırması kaçınılmaz olan ve kaçırmamanızı önereceğimiz, şimdilik toplam otuz bölümlük bir dizi bekliyor olacak...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

    25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    Back to Top