Senaryosunu, Michael Kastelein, Beau DeMayo, Rebecca Kirsch, Matthew Orton, Peter Cameron ve Sabir Pirzada ile serinin yaratıcısı Jeremy Slater'ın yazdıkları ve Mohamed Diab, Justin Benson ve Aaron Moorhead'in yönetmen koltuğunda oturdukları "Moon Knight"; aksiyon dozu yüksek, psikolojik bir gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinin yanı sıra, zorluk derecesi yüksek sahnelerinde; koordinatörlüklerini James Bomalick, Lilla Nemeth, Domonkos Pardanyi, Olivier Schneider ve dövüş koreorafilerini de organize eden Olivier Schneider'ın üstlendikleri dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak, Marvel Stüdyolarında çekilen altı bölümlük bu Disney+ platformu dizisine biraz daha yakından bakalım...
***
Bölüm 1 - "The Goldfish Problem":
Tıbben çoğul kişilik hastalığı anlamına da gelen "Dissosiyatif Kimlik Bozukluğundan" mustarip olan Steven Grant (Oscar Isaac); sabah uyanır uyanmaz, akvaryumdaki balığı Gus'ın yemini vermesinin yanı sıra telefonla annesini de öylesine bir arayıverir...
Ardından da, neredeyse ayakta uyumakta olduğu bir belediye otobüsüyle; Antik Mısır eserlerinin sergilenmekte olduğu British Museum'daki, hediyelik eşya satıcısı olarak çalıştığı işinin başına gider...
Binaya girdiğinde, sanki bir tur rehberiymiş gibi davranan Steven; yöneticisi Donna'nın (Lucy Thackeray) uyarısı üzerine, üstünde çocuklara satılacak ıvır zıvır eşyaların bulunduğu tezgahın arkasına geçtiğinde kendisine, tur rehberlerinden Dylan'da (Saffron Hocking) ertesi günkü randevularını anımsatır...
***
Problemi sebebiyle, akşamları kendini ayağından, yattığı karyolanın başlığına bağlayan Steven; ertesi sabah, yeşillikler içindeki bir köyün yakınında uyanır ve bir ses ona, kontrolü Marc Spector'a (Oscar Isaac) bırak derken silahlı iki adam da peşine düşmüştür...
***
Korkudan kaçarak köye inen Steven orada, kendisine "Paralı Asker" diye hitap ederek cebindeki altından imal edilmiş Böceği isteyen, Mısır tanrılarından Ammit'in fanatik müritlerinin lideri olan Arthur Harrow (Ethan Hawke) ile yüz yüze gelir...
Ama içindeki bir ses, "Ona verme" demektedir Steven'a...
Ve...
Tüm fiziki güç kullanımlarına karşın Böcek, Steven'da kalır...
***
Uzatmayalım...
An itibarıyla Stevev, bir kek ve pasta kamyoneti ile peşindeki silahlı insanlardan umarsızca kaçmaktadır...
***
Derken...
Çok geçmez Steven, kabus dolu bu rüyadan birden uyanıverir...
Üstelik daha bir gün önce sadece tek yüzgeci olan engelli balığı Gus'ın, şimdi öteki yüzgeci de yerine gelmişken...
Bunun üzerine balığı satın aldığı dükkana koşturduğun da Steven, zaman kavramının da kendisi açısından değiştiğini fark eder...
Zira Cuma sandığı o gün aslında Pazar'dır...
***
Yetmez...
Steven; kendisine Marc Spector diye hitap eden Layla El-Faouly (May Calamawy) isimli bir kadın ile evindeki bir bölmeye gizlice, bir deponun anahtarı ile birlikte bırakılmış olan bir cep telefonu aracılığıyla konuşmaktadır...
Sonrasında da; beşinci kattaki dairesinde ve kaçmak amacıyla kendini içine attığı asansörde, anlam veremediği bir takım gariplikler yaşar Steven...
Fakat aniden de kendini, otobüs ile işe giderken bulur...
Üstelik müzeye kadar kendisini takip eden Arthur Harrow'da; peşinde olduğu, tanrı Ammit'e ait olan o böceği Steven'ın elinden alarak insanlığı kurtarmak fikrinden de asla vaz geçmemiştir...
Yalnız Steven'ın, satılacak eşyaları düzenlemek gayesiyle mesaiye kalarak müzede geçirdiği gece, bir Mısır çakalı sayesinde tuvaletlerin bulunduğu bölümde yaşayacağı korku dolu anlar bambaşka olacaktır...
***
Bölüm 2 - "Summon the Suit":
Ertesi sabah müzedeki işine geldiğinde Steven, güvenlik görevlisi J.B.'nin (Alexander Cobb) tuvaletlerin giriş bölgesini bant çekerek kapatmaktadır...
Çünkü tuvaletler de çok ciddi bir hasar meydana gelmiştir...
Bu duydukları karşısında; bir gece önce bir Mısır çakalı sayesinde başına gelenleri, kamera görüntüleri ile J.B.'ye anlatmaya çalışsa da Steven, görünürde kendisinden başka hiç kimse bulunmamaktadır...
İşte bütün bunlar, Steven'ın işinden kovulmasına yetmiş de artmıştır bile...
***
Artık gündüzünü de boşaltmış olan Steven, evine bırakılmış anahtarın uyacağı depoyu aramaktadır...
Pek çok eşyanın yanı sıra bir çantanın içinde silah, yüklü miktarda para ve Marc Spector adına düzenlenmiş bir ABD pasaportunun da yer aldığı söz konusu depoyu bulur da...
Hatta pusula görevini üstlenen o meşhur Mısır böceği de aynı çantadadır...
Elbette müzenin tuvaletinde yaşanan karmaşada kendisini çakalın elinden kurtaran; savunmasızları koruyarak haksızlıkları önleyen Antik Mısır Ay tanrısı Khonshu'nun, hizmetkar şövalyesi ve avatarı olan kendi suretindeki, daha da doğrusu hastalığından kaynaklanan ikinci kişiliği Marc Spector'da oradadır...
Ve o, Steven'a; işi tamamlayıncaya kadar bu depo da uyumasını önermektedir...
Ki, böylelikle aslında Steven'ın da; bedeninin kontrolünü, kendisinden daha kuvvetli olan Marc'a teslim etmesi gereken bir avtar olduğunu kavramış oluyoruz...
***
Ancak bütün bunları çok saçma bulan ve çantayı yetkililere iade edeceğini belirten Steven, depodan çıkarak kaçmaya başlar...
Kurtulduğunda da, ilk rastladığı insan; kendisine Marc adıyla seslenerek, boşanma aşamasındaki karısı olduğunu ifade eden Layla'dır...
Dakika 14...
Geride sizleri, bir yandakini aynı bedeni paylaşan Marc ve Steven karakterleri ile Layla'nın oluşturduğu iki farklı Antik Mısır tanrısının taraftarları, kendi aralarında bir ölüm kalım savaşı verirlerken, Mısırlı besteci Hesham Nazih'in müziklerinin damgasını vuracağı, "ters köşe" bir sürprizi de bünyesinde barındıran; bu bölümün 36 dakikalık kısmı ile "The Friendly Type", "The Tomb", "Asylum" ve "Gods and Monsters" isimli heyecanın eksilmeden süreceği dört bölüm daha bekliyor olacak...
Eminiz türün meraklıları, aynen "Indiana Jones" ve "The Mummy / Mumya" serilerinde olduğu kadarki bir ilgiyle izleyeceklerdir bu mini diziyi de...
Keyifli seyirler,