Senaryosu Henry James’in “The Turn of the Screw” (1898) isimli kısa gotik hayalet hikayesinden uyarlanarak kurgulanan “The Haunting of Bly Manor”, korku sinemasının önemli simalarından Mike Flanagan’ın en son projesi…
Fakat bu kez Flanagan, yönetmen olarak karakterlerin “dön baba dön” misali aynı anılarda tekrar tekrar turladığı bol flashback içeren ve “kısık ateş” bir hikâye biçiminde ilerleyen dokuz bölümlük dizinin sadece ilk bölümünde devreye girerken geri kalanında, Ciarán Foy, Liam Gavin, Ben Howling, Yolanda Ramke, Axelle Carolyn ve E.L. Katz’a da şans vermiş…
Halbuki “The Haunting of Hill House” da (2018) Flanagan, on bölümlük dizinin çekim işini tek başına üstlenmişti…
Peki, bu kez de öyle yapmaması kötü mü olmuş?
Hayır…
Gelin başlayalım isterseniz…
Yalnız hemen daha yorumumuzun en başındayken söyleyelim, kapsamlı olarak ele alacağımız ilk bölümün dışında “spoiler” vererek henüz izlemeyenlerin ağızlarının tadını kaçırmamak adına diğer bölümlerde önemli bulduğumuz hususlara şöyle bir işaret etmekle yetineceğiz…
BÖLÜM 1 ("The Great Good Place"):
Yıl 2007 ve Kuzey Kaliforniya’daki düğün öncesi açık havada verilen yemek davetine katılan bir kadın (Carla Gugino), akşam evin içinde şarap içilirken odada bulunanlara bir “hayalet” hikayesi anlatmaya başlar…
Londra 1987…
Yani yirmi yıl öncesindeyiz…
Amerikalı genç öğretmen Danielle Clayton (Victoria Pedretti), iki küçük yeğeni için gazetelere verdiği ilanlar aracılığıyla mürebbiye arayan amca Lord Henry Wingrave (Henry Thomas) ile iş görüşmesi yapmak üzere onun ofisine gitmektedir…
Yatılı olarak yürütülecek olan bu görevin açılımı, Essex’deki Bly Malikanesinde yaşamakta olan Miles (Benjamin Evan Ainsworth) ile kardeşi Flora’nın (Amelie Bea Smith) disiplinlerinin yanı sıra öğrenimlerinin de sürdürülmesidir…
Söz konusu çocuklar bir süre önce anneleri Charlotte (Alex Essoe) ile babaları Dominic’i (Matthew Holness), Hindistan’da geçirdikleri bir kazada kaybetmişlerdir…
Ama bu ilk iş görüşmesinden hemen bir sonuç çıkmaz…
Köşedeki barda yeniden karşılaşan Dani ile Henry, alkolünde verdiği rahatlık ile eteklerindeki taşları dökmeye devam ederlerken, bir önceki mürebbiye Rebecca Jessel’in (Tahirah Sharif) intihar ederek ölmesi nedeniyle kimsenin Bly’da çalışmak istemediğini de öğreniveririz…
Bu ikinci kendiliğinden gelişen mülakat da Henry tamamen ikna olduğu için iş artık Dani’nin dir…
Ve derken…
Kendisini “aynaların üzerini örttüğü” odasının bulunduğu otelin önünden, köydeki annesi ile birlikte yaşayan ve yemek eğitimini Fransa’da almış olan aşçı Owen Sharma (Rahul Kohli) otomobil ile alıp Bly’a götürür…
Dani önce Flora sonra Miles ve ardından da evde yatılı kalmakta olan kâhya Hannah Grose (T'Nia Miller) ile tanışır…
Köydeki evinde yaşayan bahçıvan Jamie’de mevzuya sessizce dahil olur…
Asıl ilginç olan ise Dani’nin, 200 bin sterlin ile ortadan kaybolduğu söylenen Peter Quint’i (Oliver Jackson-Cohen) malikanenin burcunda görmesidir…
Bu arada Dani huzurlu bulduğu Bly’a bayılırken Flora onu, gece odasından çıkmaması huşunda uyarır ve hatta söz de alır…
Alır da bir türlü uyku tutmayan Dani mutfağa iner…
Bunun üzerine çocuklar ile Dani arasında küçük bir tatsızlık yaşanır…
Gerçek failini dizinin final bölümünde öğreneceğimiz evin içindeki çamurlu ayak izleri de olayın tuzu ile biberi olur…
Zira ihale şimdilik Miles ile Flora’da kalmıştır…
BÖLÜM 2 ("The Pupil"):
Altı ay öncesindeyiz…
Bu bölümde, Miles’ın Flora’dan kopartılarak gönderildiği yatılı okuldaki peşi peşine gelen vukuatlarının ardından apar topar kovuluşuna tanıklık ediyoruz…
Bütün bunları Miles, uyum sorunu yaşayan bir haşarı olduğu için mi yapmıştı?
Aslında yanıtı kardeşinden Miles’a gelen mektupta gizliydi…
Bu arada aramaları kimin yaptığı bilinmeyen gizemli telefonlar da hız kesmeden devam etmektedir…
BÖLÜM 3 ("The Two Faces, Part One"):
Bu kez bir yıl öncesine giderek, Dani ve Miles ın pencerede siluetini gördükleri Peter’ın yanı sıra Rebecca’yı da daha yakından tanıyoruz…
Bu bölümdeki en can alıcı husus, “homofobikleri” kızdırmak pahasına Dani ile Jamie arasındaki yakınlaşma olacaktır…
BÖLÜM 4 ("The Way It Came"):
Dani’nin “aynalara” olan takıntısının ortaya çıktığı bölüm…
BÖLÜM 5 ("The Altar of the Dead"):
Hannah, Owen, Peter, Rebecca ile malikanenin sahipleri Charlotte ve Dominic Wingrave’lerin konuya tamamen dahil oldukları bölüm…
BÖLÜM 6 ("The Jolly Corner"):
Bu bölümde her gece kendi ile yüzleşen Henry’nin “büyük sırrı” ile malikaneye sürekli olarak gelen ve yanıtsız kalan telefonların ardındaki gizem de çözülüyor…
BÖLÜM 7 ("The Two Faces, Part Two"):
Peter ve Rebecca ile “çok daha yakından” müşerref olduğumuz bölüm…
BÖLÜM 8 ("The Romance of Certain Old Clothes"):
Göldeki kadının kimliğini ile malikanedeki lanetin açık edildiği bu bölümde, 17. Yüzyıla giderek Viola (Flanagan’ın karısı ve vazgeçilmez oyuncularından olan Kate Siegel), Perdita (Katie Parker), Arthur (Martin McCreadie) ve Isabel’in (Zoë Noelle Baker – Dakota Guppy) hikayelerini dinliyoruz…
BÖLÜM 9 ("The Beast in the Jungle"):
“Herkesin kabusların biterek her şeyin yoluna girdiğini düşündüğü Amerika’da geçen Bly’sız ve güle oynaya izlenilen gerilimsiz bir bölüm” olduğunu söylemek isterdik…
Ancak Humphrey Bogart ve Audrey Hepburn’lü Billy Wilder klasiği “Sabrina” ya (1954) saygı duruşu da yapılan “The Haunting of Bly Manor”un, gerçekte sonuçsuz kalarak neredeyse hepsi hüsranla sonuçlanan aşkların öykülerinin mi anlatıldığı yoksa hayaletlerin ortalıkta koşuşturduğu bir Netflix dizisi olup olmadığına bizzat sizler karar vereceksiniz…
Bitirmeden “The Haunting of Hill House” (2018) için yazdığımız yorumda da vurguladığımız gibi Flanagan’ın en önemli özelliklerinden biri olan gerek oyuncu ve gerekse de teknik kadroda alıştığı insanlardan vazgeçmemesi alışkanlığının bu dizide de devam ettiği şeklinde olacak…
Ki bizce iyi de yapıyor…
Yoksa başka türlü nasıl dinlerdik Newton Biraderlerin müziklerini…
Keyifli seyirler…