Eric Rochant'ın...
Fransız yapımı "Le Bureau des Légendes" (2015) isimli casusluk dizisinden uyarlanan senaryosunu da kaleme almanın yanı sıra...
Yaratıcılığını da...
Jez ve John-Henry Butterworth biraderlerin üstlendiği "The Agency"; mevcut oyuncularının kalitesi sayesinde kuyruğu dik tutabilen...
Politik bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
İkinci sezona gerekli izin verilir mi bilemeyiz...
Ama şimdilik...
Tek sezonda 10 bölüm olarak çekilerek yayınlanan bu diziye biraz daha yakından bakalım...
***
- İngiltere -
Beklenmedik bir şekilde...
Görevli olduğu Etiyopya'dan...
Londra istasyonuna geri çağrılan...
***
Ve dönerken...
Sami Zahir'e (Jodie Turner-Smith) binbir türlü yalanlar söyleyen...
Kod adı "Martian" olan gizli CIA ajanı Brandon Colby (Michael Fassbender)...
Uçaktan inip...
Kendisini bekleyen araca binerek yola koyulur...
***
Ertesi sabah...
Konakladığı kırsaldaki evden alınan Martian...
Bu kez...
Kent merkezindeki...
Dayalı döşeli bir apartman dairesine götürülür...
***
Ve olaylar da...
Olanca hızıyla gelişmeye devam ederken...
Henüz ilk sezonun ilk bölümünde 17. dakikaya gelmişken...
***
Son derece büyük bir amatörlükle...
Sanki dizinin dördüncü veya beşinci sezonundaymışız ve izleyen herkes de...
Kadrosunda yer verilen bütün karakterleri çok yakından tanıyor...
Ve de mevzuya...
Zaten ziyadesiyle hakimlermişçesine davranılan bu diziyi...
***
Gerek tadının kaçacağının şimdiden anlaşılması...
Gerekse de...
Her ne kadar izlenilmesini kesinlikle önermesek de...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Burada noktalarız...
***
Zaman kaybından öte...
Pek de fazla bir şey ifade etmeyen dizinin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; neredeyse biz...
Yaşanacakların hiç birisine değinmediğimiz için...
10 bölüm daha bekliyor diyebiliyoruz...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,