İstanbullu Gelin dizisinin 1.sezonu ve 2. sezonun ilk 10 bölümünü izledim.Her bölümü ortalama 2,5 saat süren dizinin ilk sezonu 16 bölüm sürüyor. İkinci sezon 53. bölümle sezon finali yapıyor. Her hafta bu kadar uzun süreli bir dizinin senaryosunu yazabilmek büyük bir maharet gerçekten. Dizinin zorlama 3.sezonu bu kadar yorulan ve hikye yaratmakta zorluk çeken senaristler için ister istemez kolaylıklara kaçmakla sonuçlanabiliyor. Diziyi izlememeye karar vermemin sebebi ise aslında 3. sezonda fragmanlardan öğrendiğim sahte yeni kriz haberleri olmadı. Dizi 2. sezonun ilk 10 bölümünde zaten renginin kaçmaya başladığını iyice duyuruyor. Aslında ilk sezonun 15 ve 16. bölümleri kalemin yorulmaya başladığını zaten belli ediyordu.
Dizi bu topraklarda yaşayan herkes için ilgi çekici olabilecek, sıradışı bir özelliği olmayan ama iyi anlatılmış bir hikaye sunuyor: çok zengin bir iş adamına aşık olan Süreyya, evlenerek Bursa'ya gidiyor, Bursa'nın en zengin ve köklü ailelerinden birisi olan Boran ailesine gelin oluyor; ancak kaynanamız inanılmaz aristokrat ve despot tavırlarıyla geline hayatı hakikaten zindan edecektir ve onun konaktan gideceği günün tarihini bile söylemiştir geline!
Dizinin ilk sezonu toplam 16 bölüm. İlk 14 bölümde senaristler çok etkileyici bir hikye kuruyor. Benzerlerini izlemiş olabileceğimiz ama aynı etkileyiciliği yakalamış oldukları şüpheli konak dizilerinde görmediğimiz birşey var bu dizide: her şeyden önce karakterler dolu dolu, dramatik yapı ölçülü ve his olarak kesinlikle canlı, dikkat çekici bir çizgi yakalanıyor. Her karakter dikkatle, özenle çizilmiş olduğu için herkesin hikayesinin kendi dramını taşıdığı bu çizgiler karmaşığı bir arada çok etkileyici kompozisyonlar oluşturuyor. Konağın hanımı ve efendisi olarak Esma hanımın karakteri ile konağın bir mekan olarak kuşatıcılığı o kadar iç içe ve başarılı şekilde kurgulanıyor ki, bunu başka bir dizi bu ülkede başarabildi mi bilmiyorum. Aynı şekilde hikayenin yan dalları olarak diziye dahil edilen ve senaryo başarısı olarak asla sırıtmayan begüm, emir ve ayrıca en dikkat çekici fay hattı gibi düşünebileceğimiz adem karakterleri ve onların hikayeleri de aynı şekilde çok ölçülü, çok doğru öykülemelerle ana hikayeyi hem zenginleştiriyor hem de onu devam ettirerek hikayeyi hep ve daima konak çevresinde, esma karakterinin etrafında ama nihai hedef bu konak ve onun aurası olarak (ona sahip olmak, ona dahil olmak vb) sürüp gidiyor. Senaryo bizi en önemli sırlar olarak begüm'ün gerçek kimliği, adem'in gerçek kimliği gibi yüzleşmelere hazırlarken ilk sezonunun son iki bölümünde dramatik etki yaratabilecek her şeyin üstünkörü geçiştirildiğini görüyoruz, işin kötüsü bu iki bölümde pop müzik kullanımıyla video klip estetiğinin seçildiğini görüyoruz. Bu yaklaşım 14 bölüm boyunca oluşturulan bütün dramatik etkiyi boşa çıkarıyor. Son derece yanlış bir seçim olmuş.
İkinci sezonun ilk 10 bölümü ise, yazma beceresinin farkında olan, bunun olumlu sonuçlarına alışmış senaristlerin, yönetmenin yeni seçimleriyle dolu. Sonuç kötü değil, sadece şişirilmiş şeylerle dolu . Diziyi izlemem için ısrar eden arkadaşların özellikle Adem'in psikiyatristle olan sahneleri, esma ve süreyya'nın yüzleşme ve gerginlikleri aşmaları , adem'in herşeyi ve konağı elde edişi gibi meselelerin çok etkileyici olduğunu söylemişti. Ancak her şeyde görülen zorlama tavırlar; fikret'in zorlama ihaneti, adem'in zorlama gerilimleri vb her şey bana aynı şeyi düşündürüyor: bir şeyin hakikatini anlatarak o hissi geçirebilmek ve o deneyimi yaşatmak ya da bu konuda empati yaptırabilmek varken senaristler, yönetmen sahte duygusallıklar, pozlar, yapay dramlar yaratarak seyircisini nitelikli duygusal dozajlarla samimiyetsiz bir ilişkiye doğru itiyor, çünkü bu gerginlikler ilgi çekiyor, diziyi izlenir kılıyor, ve muhakkak ki rating ve başarı getiriyor. Ancak aynı şeyler rolünü iyi yapan ve maharetini bu anlamda konuşturanların yaptığı şeyin samimi olduğu anlamına gelmiyor. Bunun en güzel örneği kesinlikle Fikret karakteri. Oyunculuğu ve hikayesinin geldiği nokta her şeyi açıklıyor.
İstanbullu Gelin'i izlemeyi düşünenlere ilk sezonun ilk 14 bölümünü öneriyorum. Geri kalanını izlerseniz, iyi anlatılmış ama cilalı yapaylıklarla mış gibi yaparak sahte gerilimler kuran, iyi zaman geçirten bir dizi izlemiş olacaksınız.