Diziler üzerindeki genel kanaatim şudur ki, daha uzun vaktimizi verdiğimizden içerisindeki teknik detaylardan çok içerisinde bulduğumuz anlamlar ile, kendimizden parçalar ile izliyoruz. “The Good Place” benim için bunu en iyi başaranlardan bir tanesiydi. Dizinin en başından anladığınız üzere, “Ahiret” kavramı üzerinde durulmuş. Dünyadaki hayat sona erince karşımıza çıkan dünyayı kendilerince tasvir etmişler. Öncelikle ön yargınız oluşmaması adına söylemeliyim ki din üzerine kurulu bir senaryosu yok.
Aslına bakarsanız ahiret kavramı üzerinden bize dünyayı anlatmışlar. Ahiret bir ayna görevi görüyor ve yapım bize dünyayı anlatıyor. Durum komedisi tarzını felsefi bir zemin üzerine kurmuşlar. 4 Sezonu tamamlarken içerisinden birçok anlam çıkarıyor, gülerken çokça düşünüyor, yer yer duygulanıyorsunuz. Böylesine işleyişi basit görülen bir dizinin yer yer size bir tiradı, felsefi teoriyi, varoluş sancısını hatırlatıyor olması enteresan bir his içerisine girmenize neden olacak. Oyunculuklar da şahane. Anne with an “E”den sonra bu kadar huzur dolu bir dizi süreci geçirmemiştim. Sizi dinlendirecek, aranızda bağ oluşturacak, yer yer de duygulandıracak bir dizi arıyorsanız şiddetle tavsiye ediyorum.
Ayrıca değinmek istiyorum ki İşleyiş biçimleri taban tabana zıt olsa da birkaç tasvir bana Ali Atay’ın “Sen Aydınlatırsın Geceyi” adlı filmini hatırlattı. Ona da bir göz atmanızı tavsiye ederim.