Laptop'ınızın kamerasını hemen bantlayın...!
Amerikan sinemasının çoğunlukla kendini tekrar ettiği, konu sıkıntısı çektiği, nerdeyse tamamen görsel efektlere yaslandığı, süper kahramanlardan medet umduğu bir gerçek.. Peki ya Amerikan Televizyonu? Hatta Netflix? Sinemanın tam aksine, müthişler.. Yaratıcı, sürprizli, cesaretli, mükemmel yazılmış senaryolar izliyoruz.
2015’in en beklenmedik çıkışı Şubat ayında, bir belgesel/miniseri’den geldi.. “The Jinx - The life and deaths of Robert Durst”... Eşi dahil olmak üzere, bir sürü cinayetin şüphelisi emlak imparatoru, milyarder Robert Durst’un 6 bölümlük, nefes kesen hikayesi.. (Thanks to my dear friend, documentary maker, Caterina Mongio
Hikaye anlatımının nefis bir örneği olan bu belgesel/drama televizyonculuğunu gittiği yönün de güzel bir işareti.
İki hafta önce 10 bölümü birden yayınlanan Netflix dizisi “Making a Murderer” bunun bir göstergesi. Tecavüz suçuyla 18 sene hapis yattıktan sonra DNA testiyle suçsuzluğu ortaya çıkan "Steven Avery”nin inanılmaz hikayesi… Hiçbir kurgu yok, gerçek kayıtlarla anlatılan bir belgesel. (IMDb puanı 9,4
Netflix bu diziyle bir ilki gerçekleştirerek promosyon için ilk bölümünü Youtube’dan yayınladı.
Çıtanın bu kadar yükseldiği bu alanda başka bir şey olmaz derken Mr Robot geliverdi. Pilot bölümüyle öyle bir giriş yaptı ki, her hafta beklemeyle geçmez diyerek bir beklerim, ‘Binge” izlerim, tam izlerim dedim.. ve Cumartesi gecesi, nefes alamadan ve uyumadan 10 bölümü de izledim..
Matrix, 1'den sonra bozdu diyenlere, Fight Club’ın niye dizisi yapılmıyor diyenlere, “Sixth Sense”den sonra bizi şaşırtan filmi başa sarmamıza yol açacak hikaye izlemedik diyenlere, American Psyco hayranlarına, Dexter tutkunlarına bir armağan; Mr Robot.
Mr Robot, Internet güvenlik şirketinde çalışan, a-sosyal, hacker Elliot’un, dünyayı değiştirmek için giriştiği sisteme karşı mücadeleyi anlatıyor.
Dizinin içeriği hakkında, spoiler vermemek için çok fazla yazmayacağım..
Yakın zamanda izlediğim Aaron Swartz’ın (Huzur İçinde Yatsın) hikayesinin sayesinde hackerların hepsinin virüs yayan psikopatlar değil, içlerinde sisteme karşı durabilen gerçek kahramanlar, dünyayı daha eşit ve özgür bir yer haline getirmeye çalışan aktivistler olduğunu görmüştüm.
Mr. Robot, normalde ilgilenmeyeceğimiz, a-sosyal bir bilgisayar uzmanıyla seyirci arasında en başından itibaren güçlü bir bağ kuruyor... ve bunu ustalıkla ve zekice yapıyor…
Öyle bir ilk bölüm yapmışlar ki, anında sizi içine alıyor ve sürekli şimdi ne olacak diye izliyorsunuz, Tipik süper kahraman kavramıyla alakası olmayan "Elliot Alderson" izleyiciyi zekice yazılmış, gizemli bir yolculuğa çıkarıyor.
Her bölüm sonunda bizi bir sürü soruyla baş başa bırakıyor. Dizinin beğendiğim en önemli özelliği de dengeli ve hiç aksamayan ritmi. Bir de alıştığımız, Amerikan’ın ne kadar müthiş bir teknolojik güç olduğunu gösteren, acayip zoomlar, anında tespit edilen lokasyonlar vb, abartılı bilgisayar numaraları olmamasına, ayrıca 10 puan.
Bazen zorlama da olsa sistem sorgulamaları içinde en dikkatimi çeken, aslen Mısır’lı olan dizinin yaratıcısı ve yazarı Sam Esmail'in, Arap Baharı’nı özetlercesine yazdığı, günümüz için son derece geçerli olan tiradı oldu; “Devrim diye bir şey yoktur, hiçbir devrim gerçek anlamda bir devrim olmayacaktır; ancak göstermelik ve güç sahiplerinin istediği anlamda yapay devrimler gerçekleşebilir, bundan ötesi mümkün değildir.”
Yazar, nerdeyse tüm filmlere bir selam çakmış, bunu dizinin her yerine de hiç gizlemeden yerleştirmiş. Ayakkabılarındaki kanla ayakkabıcıya giden Angela’nın Prada istemesi, içlerinde beni en çok gülümseten oldu. Dizinin bonusu da; Güllüoğlu Baklavacısı ve Ali Babacan ...
Diziyi izledikten sonra laptop’ımın kamerasını bantladığımı da itiraf etmeliyim.
Mr. Robot herkesin seveceği bir dizi olmayabilir. Biz de teknoloji delisi olmayabiliriz, ama Mr Robot kesinlikle şans verilmesi gereken bir dizi.
Uzun zamandır özlediğimiz Christian Slater "Mr Robot" tan bir alıntıyla bitirelim;
Dünya gerçekten tehlikeli bir yer; ama kötülerin yüzünden değil, bu kötülükleri görüp hiç birşey yapmayanlar yüzünden..!