True Detective, ilk 3 bölümüyle herhalde bir başyapıt olabileceğini ortaya koydu. Bu 3 bölümde özellikle Rust Cohle karakteri aracılığıyla inanılmaz etkileyici, insana ve varoluşa son derece karanlık, nihilist bir bakış getiriliyor. İnsanın anlam arayışlarını basit, komik, anlamsız buluyor Cohle; dini küçümsüyor. Kendimizi anlam arayarak kandırmaya çalıştığımızı söylüyor. Ve bütün bunlar şu bir iki basit cümledeki gibi değil, muhteşem bir oyunculukla ve metinle yapılıyor. İnsanın yaşamı anlamlı kılmak için uydurduğu, yücelttiği şeylerden birinin doğaya tapınır gibi insan/çocuk öldürmek olduğu gibi bir noktaya götürülüyoruz ve bunu sapkınların, hasta insanların yaptığı gibi bir düşünceyle değil, bir bütün olarak insanlığın zaten böyle olduğu iddiasıyla bakmaya çağrılıyoruz dizideki cinayetlere... elbette bu söylediklerim dizinin geri kalanı bu tarzı sürdürseydi böyle olacaktı. Onun yerine dizi tehlikeli sulardan aile kavramının, normalliğin yüceltildiği bir noktaya geri çekiliyor. dizide 2 ayrı bölüm olduğunu düşünebiliriz. İlk üç bölümde son derece yaratıcı bir metinle karşı karşıyayız. Oyunculuklar bile daha farklı. 4. bölümden itibaren hikâye rengini ve sivriliğini kaybederek daha muhafazakâr bir yola giriyor. Dizinin hikâyesini kurduğu yer ve yol bittiği yerden kesinlikle daha farklı. Bunun böyle olmasının bir sebebi yapımcıların senaristin uyarılması olabilir. Cinayetin varoluşu anlamlı kılmak için yapılan bir tür ayin olabileceği düşüncesinin yerine medeniyetten uzak, sapık, ensest ilişkiler yaşayan hasta insanların hastalıklı davranışları olduğunu söylemek, senaryoyu düşününce yalan söylemekten başka bir şey değil. Marty'nin hastanede yaşadığı şeyi de burada düşünmemiz gerek: Marty'nin 2 erkekle arabada "basılan" kızı dizinin sonunda cicili bicili giysileriyle babasının yanına geliyor. Marty'den boşanan annesi de orada. Böylece aile yeniden kuruluyor, aileye iman tazeleniyor; Cohle da yeniden imanı keşfediyor: ışık var ve karanlığı yeniyor "galiba".
True Detective'i gene de izlemenizi öneriyorum. İlk üç bölümünü yanı sıra Conaughey'nin oyunculuğu, 4. bölümün son on dakikasındaki baskın sahneleri için de izlenmeyi hak ediyor.