evet, konumuz üç bölümlük zaten bu ingilizlerden dizi denince korkacaksın arkadaş. 100 yıllık sherlock holmes’u bile, öyle böyle yine üçer bölümlük dizilerle gözümüze sokmadılar mı? hiç ama hiç bu kadar etkileyici olacağını tahmin etmemiştim her bölümünde farklı bir über yaratıcı senaryonun işlendiği muazzam dizi. ultra teknolojik olaylardan bahsedilen bölümlerinde bile olayın bilim-kurgu kısmına, teknik boyutlarına girmeden, olası insan psikolojisini ve insan ilişkilerini vurucu bir şekilde anlatan 3 sezonluk şaheser.
bu tarz bir diziyi yazmak için sadece geleceğe yönelik teknolojik bir öngörü yeterli olmaz. black mirror'ı diğer masalsı sci-fi dizilerinden filmlerinden ayıran en temel şey, sosyolojik ve toplumsal bilgiyide içinde bulundurması. insanların özündeki rekabetçiliği, bireyciliği gösterebilmeleri. 1. sezon 2. bölümünde zenci arkadaşımızın hayatın saçmalığını, insanların bu saçmalığa gözü kapalı inanmasından doğan bıkkınlığını dile getirmiştir, ancak bu gerçekçi dile getirişi bile sistem kendi avantajına kullanmayı bilmiş ve adamın ''içten'' konuşmasını, kendi ''yapay''lığına alet ettirmiş, çıkarı için kullanmıştır. gerçek hayatta da böyle değil mi? kafamda hayatın umutsuzluğuna dair en önemli sorunlardan birine resmen parmak basmış adamlar. günümüz gazetecilerin, sistemde olan yanlışları, kendileri de o yanlışlara hizmet ettikleri için ( cnn programcıları, spikerler, gazeteciler, genel olarak ana akım medya) dünyada ki sıkıntıyı farklı bir yöne kaydırmaları, dünyada ki savaşların temel nedeni olan kapitalist düşünceyi, açlığın, fakirliğin hatta ve hatta tecavüzlerin ( bu konu genel olarak toplum tarafından yetersizliğe, saygın olamamaya itilmiş insanların, değersizleşmesi ve o ortamlarda birbirlerini etkilemeleri) asıl nedenini konuşamıyorlar. birer aydın olarak karanlık'a hizmet ediyorlar. bu bölümde de onu gördüm. çıkarcılığa karşı olmanın ana nedeni ahlakçı, doğrucu bir insan tipi olmaktan çok, kendi çıkarın için çıkarcı insanları hedef almak olduğunu gösteriyor.
3. bölümde apayrı bir bölümdü, yine birey analizlerinin ve gelecek yorumunun harmanlandığı çok güzel bir bölümdü. hiç öyle romantizme kaptırmadan, yapay insan hareketlerine yer vermeden gerçekci bir şekilde bir insanın ne denli yalan söyleyebileceğini gösterdi. çok güzel insanın beyin limitlerini zorlayan çok aşırı dozda post-modern bulduğum dizi. resmen izledikten sonra dimağımda metalik bir şuur algısı yaratıyor. mekanik/elektronik/mekatronik/genetik gibi disiplinlerin hepsi istisnasız bir biçimde kusursuzca kurgulanmış insanoğlunun, teknolojiyi ne kadar geliştirirse geliştirsin mevzu bahis içgüdüleri olunca bir anda ilkel zamanlarındaki haline döndüğünü, evrim geçirenin bilgi ve bu bilgiye dayanan teknoloji olduğunu ve insanın aslında pekte bir evrim geçirmediğini, insanı, insana değişik bir perspektif sunarak anlatan son zamanlar da izlediğim en futuristik ve en başarılı dizi..izleyin izlettirin 10 üzerinden 10