Hesabım
    Boş Ev
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Boş Ev

    Görünmez Sığlık

    Yazar: Ali Ercivan

    Kim Ki-Duk, önceki yıl tüm dünya festivallerinin gözdelerinden biri olan filmi İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış. ve İlkbahar filmiyle tanıdığımız Güney Kore'li bir yönetmen. Birçok Uzakdoğu'lu yönetmen gibi onun da kökeni bir şekilde Avrupa ile ilişkili. Fransa'da Güzel Sanatlar eğitimi görmüş olan yönetmen, aslında 1996 yılından beri oldukça çalışkan bir sinemacıymış. Fakat şu son iki yıl içerisinde ismini tüm dünyaya duyurmayı başladı. Boş Ev (Bin-Jip), ona geçen sene Venedik Film Festivali'nde En İyi Yönetmen ödülünü de getirmiş olan, son işlerinden biri.

    Boş evlere gizlice girip, sahipleri dönmeden önce de o evleri boşaltan bir genç var filmin merkezinde. Evlere girme amacı hırsızlık veya kalacak yeri olmaması değil. Öyle ki, girdiği evlerde bulunan bozuk eşyaları tamir ediyor veya kirli çamaşırları yıkıyor. Kullandığı motosiklete bakılırsa, maddi durumu pekala iyi. Bir noktada bize verilen bilgiye göre, aynı zamanda üniversite mezunu. Karakterin tek amacı, saklanmak. Peşinde birileri olduğundan değil, sadece görünmez olmak için.

    Girdiği evlerden birinde karşısına çıkan genç bir kadınla birbirlerine aşık olduklarında, öykünün gidişatı da belli oluyor. Filmin düşsel ve masalsı havasına uygun düşer şekilde, gencimiz, kadını kötü kocasından kurtarıp motosikletinin arkasına atıyor ve kaçırıyor. İki aşık, birlikte başka boş evlere girerek yaşamlarını sürdürmeye başlıyorlar. Ta ki, ihtiyatsız davranıp polisin eline düşüne kadar ("ihtiyatsızlık" yerine "salaklık" kelimesini kullansak da olur pekala; filmin senaryo boşluklarından en ciddisi bu kısımda mevcut).

    Bu ilgi çekici öykünün önemli bir detayı da, iki ana karakterin film boyunca hiç konuşmamaları. Bu tabii görsel bir dili de zorunlu kılıyor. Kim Ki-Duk'un bu anlamda göz okşayıcı bir iş çıkardığı da söylenebilir. Ama görsel çözümlerinin birçok zaman kolaycı olduğunu da söylemek gerek. Ayrıca, iki ana karakterin konuşmaması adına bulunan çözümler kimi zaman gülünç olabiliyor. Şiddet göstermemek adına, bir ev sahibi ana karakterimizi döverken, adamın boksör olduğunun altını çizen bir fotografı göstermek gibi çözümler, daha ziyade klasik sinemanın kullanacağı türde kaba görsel ifade biçimleri. Burada kaba derken kastım, şeylerin altını kalın bir şekilde çizmek, her şeyi altı yaşında bir çocuğun da anlayabileceği bir basitlikle sunmak, yani düz ve dolambaçsız olmak.

    Bütün bunlar, sinema adına yanlış şeyler değil elbette. Basitlik her zaman en iyi çözümdür sinemada. Ama

    Hapiste geçirdiği süre içinde artık bedeninin sınırlarından da sıyrıldığı bir noktaya gelen gencin, neden kimi insanları bir nevi intikam duygusuyla yeniden ziyaret edip cezalandırdığı veya bazılarının mahremiyet duygularıyla oynadığı da bir soru işareti. Mahremiyet meselesi baştan beri üzerinde oynanan bir kavram olsa da, final kısımlarında yapılan bundan daha fazlası. İnsanlara bu tür mesajlar vermek, karakterin vardığını varsaydığımız manevi düzeye pek yakışmıyor kanımca.

    Boş Ev çok daha farklı bir film olmasına rağmen, tıpkı İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış. ve İlkbahar'ın sorunlarını taşıyor. Bu sorunların temelinde sığlık var. Film, ne kendi kültürü içerisinde mekan-insan ilişkisine veya modern kent yaşamına ne de mistik temalarına dair derinlikli bir sunum sağlayabiliyor. Bu yüzden de anlattığı öykü "Eee?" sorusundan daha fazlasını uyandırmıyor insanın aklında. Hoş, dokunaklı bir aşk hikayesi, ama ya amacı? Söylemeye çalıştığı ne? Gerçeklik kavramından daha fazlasına dair bir sözü olmalı bu filmin. Ama bunu yeterince açmayı başaramıyor. Ve neticede yüzeysel bir duygusallıktan, karton karakterlerden fazlasını sunamıyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top