<b>300 Spartalı</b>: Niyet Belli!
Yazar: Serdar KökçeoğluFrank Miller'ın "fantastik üstü tarihi" grafik romanı 300, Ölülerin Şafağı'nı güncelleyen Zack Snyder'ın yorumuyla beyazperdede. Sonuç? Grafik romanın yazılışından (çizilişinden) bugüne dünya düşündüğümüzden daha çok değişmiş. 300 Spartalı'nın hareketli çizgi roman sayfaları arasında dolaşırken, Irak'tan gelen haberleri, Amerika ve İran arasındaki gerilimi düşünmemek çok zor. Aslında, şu dönemde dünyanın böyle filmlere ihtiyacı yok diyerek kısa kesmek bile mümkün.
300 Spartalı'nın arkasında son dönemin en popüler hayalperestlerinden biri var. Sadece Batman için yazdığı The Dark Knight Returns ve Batman: Year One bile Frank Miller'ı çizgi roman dünyasının en yaratıcı ve entelektüel sanatçıları arasına koymaya yetse de, Miller zaman içinde evren kuruculuğa soyundu ve kendi kahramanlarını yaratmaya başladı. Nasıl Sin City ile sokakların gerçek öyküleri ve kara beyazperde filmlerinin atmosferini birleştirerek orijinal bir dünya yarattıysa, 300 ile de ünlü bir savaştan yola çıkarak fantastik bir dünya ortaya koydu.
Şüphesiz, Miller'ın yazdığı ve çizdiği savaş, bildiğimiz Termofil savaşı. Taraflar aynı. Savaşın gidişatı da üç aşağı beş yukarı farklı değil. Fakat Miller'ın eserini sıradan bir adaptasyon olmaktan çıkaran iki farklı nokta var. İlki, Miller elindeki öyküyü fantastik öğelerle süslemiş. En basitinden, Spartalıların güzelliğiyle tezat oluşturan canavarlar (canavarımsılar) bile öyküye eklenmiş. Öte yandan Miller, tarihi gerçeklere bağlı kalması gereken noktalarda bile kendi yorumunu ortaya koyuyor ve savaşın kimi özelliklerini abartırken, tarafları klasik bir iyi-kötü çizgisine çekiyor.
300'ü farklılaştıran unsurlardan ilki, öyküyü fantastik kurguya yaklaştırırken, ikincisi eseri bir parça tartışmalı kılıyor. Karşımızdaki savaşçı topluluklar hayali olmadığı için ister istemez Miller'ın eski kültürlere yaklaşımı dikkat çekiyor. Mesela Spartalıların kusursuzluğu çok fazla göze batmazken, Perslerin cahil, acımasız ve kalleş bir şekilde sunulması okuyucuyu rahatsız ediyor.
Tabii, en nihayetinde bu bir çizgi roman demek ve Miller'ın olağanüstü sanatının ve şiirsel metinlerinin tadını çıkarmak mümkün. Miller'ın yaptığı aslında batı uygarlığının bu savaşı algılama ve sunma biçimlerini devam ettirmekten ibaret. Bu öykünün doğası gereği savaş karşıtı olması mümkün değil zaten. 300'ü bütün çizgi roman ve grafik roman sanatları içinde bir yere koymamız gerekirse, fantastik öyküler ile gerçekçi savaş adaptasyonlarının arasına yerleştirebiliriz. Ama kesinlikle müthiş bir karışım değil ve Miller'ın da en iyisi olmadığına şüphe yok.
İşte, 300'ün bazı günahları en azından zaman aşımı sebebiyle bağışlansa da, aynı şekilde 300 Spartalı için af çıkarmak çok mümkün değil. Bir kere senaryoya da katkıda bulunan yönetmen Zack Snyder, Miller'ın kitabına şaşırtıcı derecede sadık kalmış. Öykünün akışı filmde büyük ölçüde korunurken, kitapta öne çıkan sahneler neredeyse aynı resimlerle canlandırılmış. Kuyuya atma bölümü, kurtla karşılaşma ve etkileyici tepeden yuvarlanma bölümleri filmde de aynı kitaptaki gibi etkileyici.
Filmin süper kahramanı Gerard Butler da, Wizard dergisinin son sayısındaki röportajında, Miller'ın kitabında gördüğü Kral Leonidas'ı aynen giyindiğini açıklamış. Kısaca, çizgi roman uyarlamalarının en sadık olanıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Üstelik görsel açıdan Günah Şehri'ni bile aşan bir beceri söz konusu. Ve dolayısıyla, az önce bahsettiğimiz rahatsız edici hususlar burada da karşımıza çıkıyor. Ve kitaptan farklı olarak, karşımızda bütün dünyada heyecan yaratmış ve yapım yılı 2007 olan bir film var. Şimdi artık oklarımızı gökyüzüne yollamaya başlayabiliriz.
300 Spartalı'yı Bush'un Irak Savaşı'yla karşılaştırmamak çok mümkün değil. Yunan sinema eleştirmenlerinin filmle alay etmesi ve İran'ın tavrıyla da gündemde yer bulan film, açık bir şekilde batı cephesine moral ve cesaret aşılamaya çalışıyor. Bunun için de Spartalıların erkek güzeli kusursuzluğuna karşı Persler daha korkak, daha zayıf, daha kadınsı bir şekilde sunuluyor. Doğrusu böyle bir yaklaşım şu günlerde dünyanın en son ihtiyaç duyduğu şey!
Sinema tarihinde herhalde ölümü ve yenilgiyi bu kadar güçlü bir şekilde arzulayan başka bir ordu daha yoktur. Her bir Spartalı batı uygarlığının kurulmasında üstlendiği rolün farkındaymış gibi bizi savaşlarına inandırmaya çalışıyor. Fakat madalyonun bir de öteki yüzü var. Ölüme karşı yaşamı savunan, büyüden ve mistisizmden yana olan Perslerin de bir çekiciliği yok mu? 300 Spartalı'nın tüy gibi açılan çizgi roman sayfaları arasında kaybolurken, Perslerin renkli ve eğlenceli ordusu, Spartalı mekanik oyuncaklardan daha çekici gelmiyor mu? Karşı tarafa geçmek de, 300 Spartalı filmine tavır almanın bir yolu olabilir mi?