Hesabım
    Ben, Robot
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Ben, Robot

    Robofobik Will Smith Teknolojiye Karşı

    Yazar: Ali Ercivan

    The Crow ve Dark City gibi hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip filmlerin yönetmeni Alex Proyas, daha küçük ölçekli bir öykü anlattığı ama biçimci yanından da vazgeçemediği keyifli filmi Garage Days'in ardından yeniden Hollywood'a dönüş yaptığı Ben Robot (I, Robot) ile nihayet Türkiye sinemalarına da ulaştı. Bilim kurgu türünün son dönemdeki başyapıtları arasında sayabileceğimiz Dark City'nin ardından Isaac Asimov'un öykülerinden yola çıkan bu projenin arkasında da Proyas'ın bulunduğunu ilk öğrendiğimizde beklentilerimiz oldukça artmıştı.

    Asimov'un bilim kurgu edebiyatına yön veren 'üç robot yasası', insanlara hizmet etmek üzere robotların tasarlandığı bir geleceği anlatan bu filmin de çıkış noktasını oluşturuyor. İlk kurala göre, bir robot bir insana asla zarar veremez ya da bir insanın zarar görmesine seyirci kalamaz. İkinci kural, bir robotun bir insanın emirlerine uymak zorunda olduğunu belirliyor. Tabii, birinci kuralla çelişmediği sürece. Üçüncü kural ise, ilk iki kuralla çelişmediği sürece bir robotun kendinin zarar görmesine de izin veremeyeceğini belirliyor. Ancak, Asimov'un kendisi bu kurallara yıllar içinde bir yenisini eklemiş ve diğer üç kuraldan önce gelen "sıfırıncı kural"la bir robotun insanlığa zarar veremeyeceği veya insanlığın zarar görmesine seyirci kalamayacağını da belirlemiştir. Ben Robot filmi, bu kural üzerinden getirdiği bir yorumla, Asimov'un öykülerinden bir aksiyon filmi çıkarıyor.

    Asimov, bilimkurgu edebiyatı (ve sineması) ya da özellikle söz konusu öykülerin hayranları için Proyas'ın filminin büyük bir hayalkırıklığı olacağını kestirmek zor değil. Çünkü karşımızdaki, üç robot yasasına getirdiği yorum da tartışmaya açık bir aksiyon filmi ve hatta ırkçılık kavramı üzerine bilim kurgu felsefesinden daha fazla kafa yoruyor.

    Will Smith, filmden yüksek beklentileri olanların canını sıkacak ölçüde kendisinin perdedeki artık klişeleşmiş imajını tekrarladığı rolünde; üç robot yasasına rağmen, bir cinayet davasının şüphelisi olarak ısrarla bir robotu gören, geçmişe özlemi ağır basan ve açıkça robot türüne karşı önyargılı bir polisi canlandırıyor. Fakat, azınlıklara ya da farklı olana karşı ortaya çıkan her türlü fobide görüldüğü üzere, önyargının kökeninde kişinin kendisine ve/veya geçmişine yönelik bir tepki saklı. Bu rol için siyah bir oyuncunun seçilmiş olması bile filmin ortaya seyirciyi ırkçılık teması üzerine düşünmeye sevk edecek bazı sorular atmaya çalıştığının göstergesi. Belki yeterince ileri gidemiyor, yüzeysel ve kolaycı çözümlere başvuruyor gibi görünebilir ama yine de bu yan temalar Ben, Robot'u en azından içi boş bir aksiyon filmi olmaktan kurtarıyor.

    Ancak filmin içini esas amacından uzak temalarla doldurmaya çalıştığını da söylemek mümkün. Ne de olsa bu bir bilim kurgu filmi ve her ne kadar jenerikte sadece "esinlenmiş" olduğu belirtilse de Asimov'un öyküleri esas çıkış noktasını oluşturuyor. Bu da kesinlikle ciddi bir sorumluluğu beraberinde getiriyor; sadece Asimov hayranlarına değil, yazarın kendisine karşı da bir sorumluluk. Alex Proyas'ın filmi, yazık ki sorunları zeka yerine silahla çözmeye çalışarak bu mirası aksiyona feda ediyor. Ve Asimov'un özüne aykırı bir yolda, neredeyse gelişmeye, teknolojiye karşı, ilkelci bir tavrın sınırlarını zorluyor.

    Filmin teknik başarısına rağmen, robot tasarımlarının Björk'ün All Is Full Of Love adlı şarkısına Chris Cunningham tarafından çekilmiş klipteki tasarımları fena halde andırıyor olması da, yaratıcı eksikliğe bir başka örnek olarak dikkat çekiyor.

    Fakat kabul etmek lazım ki, Asimov'un öykülerini bilmeyen (ve belki umursamayan) bir seyirci için Ben Robot yine de gayet keyifli bir aksiyon filmi ve -onlar beklediklerimiz olmasalar bile- bir aksiyon filmi için yine de kayda değer bazı soruları seyircinin zihnine iletmeyi deniyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top