Hesabım
    Son Durak 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Son Durak 2

    <b>Son Durak 2</b>: Yeter! Yeter! Öleceksek Ölelim...

    Yazar: Zafer İlbars

    Sinema seyircisinde devam filmlerine karşı olumsuz bir önyargı oluşmuştur. Çünkü bir filmin devamı çekiliyorsa kesin olan tek şey, birinci filmin başarısıdır ve bu başarı beraberinde riski de getirir. İlk filmin koyduğu çıtayı yükseltmek çok da kolay bir hüner değildir. Eğer film seyirciyi ikna edemezse kendi kazdığı kuyuya düşer. Bu kuyu içine düşüldükten sonra bir mezara dönüşür. Ve filmin bir daha hortlamaması için özellikle eleştirmenler ellerinden geleni yaparlar!

    Son Durak 2, bu açıdan değerlendirildiğinde kendi mezarını kazmamayı başarıyor. Aksine, ilk filmin koyduğu çıtayı daha birinci sahnesindeki vahşi cazibesiyle aşacağını muştuluyor. Genelde filmin sonunu açık etmek nefret uyandırır ama bu filmin o kadar ayrıcalıklı bir giriş sahnesi var ki anlatanın diline acı biber sürülse, yazanın ellerine kelepçe vurulsa yeridir. Zaten anlatmak pek de kolay değil, izlemek lazım! Yalnızca; ilk filmdeki başarılı uçak kazası sahnesinin, bu sahnede çok başarılı ve nefes kesen bir trafik kazası sahnesiyle yer değiştirdiğini söylemekle yetinelim...

    Tematik olarak birinci filmle karbon kopya misali benzerlik olsa da, buna rağmen görsel anlatımındaki çarpıcılıkla kendini tekrar etmemeyi başarıyor. Zira ele aldığı konuyu işleyişi ve gözler önüne serişi o kadar rahatsız edici ki, filmden çıktıktan sonra adımlarınızı her an başınıza bir şey gelecekmiş paranoyasıyla daha temkinli atmaya başlıyorsunuz. Bu tür filmlerin başarısındaki en büyük ölçüt, yaratmak istediği rahatsızlık duygusunu ne kadar yoğunlukta hissettirebildiğidir.

    Film, ölümü o kadar negatif bir biçimde estetize ediyor ki, zaten özünde olumsuzluk olan bu gerçeği tüm vahşiliğiyle gözler önüne sererek bu konudaki acizliğimizi gözler önüne seriyor. Bir gerçek var ki bazı sahneleri seyrederken midenizi kontrolünüz altına almanız gerekiyor. Tamamıyla gerçekçi olan ölüm sahneleri tahammül sınırlarınızı zorluyor ama bir yandan da yarattığı bilinçli parodi havasıyla bir nebze de olsa mizahın rahatlatıcılığıyla kendimize gelmemizi sağlıyor. Bir yandan suratımıza acımasız yumruklar atılıyor ama bir yandan da gıdıklanmaktan geri kalmıyoruz.

    İlk filmin aksine bu kez ikinci filmde psişik güçlere sahip kişi, bir kız. Onun da yaşanacakları önceden görmek gibi lanet bir ayrıcalığı var. Bu kontra deja vu özelliği, seçilmiş kişi olmanın ağırlığını da doğal olarak beraberinde getiriyor. Kızın yaşadığı her içe doğuş hissi, ölümün hamile kalması anlamına geliyor. Doğasında çağrılmadan gelmek olan ölüm, bu kez bağıra çağıra "geliyorum" diyor. Yaşananın aslında bir kedi fare oyunundan bir farkı yok. Zaten filmi orijinal kılan nüanslardan biri bu.

    Son Durak filmlerinin benzerlerinden en büyük farkı, ölümün diğer filmlerin aksine kendisine temsilci bir katil seçmemesi. Ölüm, alaycı ve ürpertici varlığıyla işini kendisi görüyor. Katil özne, bizzat ölümün kendisi. Geleceği kesin ve tartışmasız olduğu için, ölümün bilinmezliği görünen hiçbir aracının olmamasıyla ifade ediliyor. Kesilmek bilmeyen inatçı iştahıyla, birbirinden yaratıcı ve akılcı yöntemlerle listesindeki isimleri bir bir eksiltiyor.

    Azrail'in bizzat olayla aracısız olarak ilgilendiğini ve sanatçılık yeteneğini konuşturduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, listedeki herkes kendisine sırayla orjinal bir ölüm sipariş edilmiş olduğunu kabullenmesine rağmen, kaçtıkça her biri aslında ölmek için gayret göstermeye çalıştıklarının zavallı sonucuna ulaşılıyor. Kurban psikolojisi bu açmazla birlikte daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bir noktada potansiyel kurbanlardan biri tetiği kafasına dayayıp "öleceksek ölelim" çılgınlığına bile kalkışıyor. Ama işi erbabına bırakmakta her zaman fayda vardır: Azrail tek iyi arkadaşı olan kaderi işbirliğine çağırıyor, böylece sorun hallediliyor...

    Yukarıdaki kanıtların ışığında ikinci filmin ilkinden daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Zaten bu devam filmi tematik anlamda birinci filmin ortaya koyduğu tezi geliştiren, zenginleştiren ve çeşitlendiren bir yapıya sahip. İlk film anlaşılan o ki temeli atma vazifesi görmüş. Bakalım bu temelin üzerine daha kaç kat inşa edilecek. Olası bir üçüncü film başarısız bile olsa, özellikle ikinci filmin kendini izlettirmek konusunda sağladığı başarı göz ardı edilmeyecektir. Eğer filmi bir çok kriter açısından ele alırsanız elbette zaafları var. Ama bu filmin, kendi kulvarı içinde değerlendirdiğinde türün meraklısı olan sinemaseverlerin en azından ilgisini çekeceği muhakkak. İlk filmle anlam olarak hiçbir farkı olmamasına rağmen...

    Filmi eğer çok ciddiye alarak izlerseniz alacağınız keyfin bir bölümünden kendinizi mahrum edersiniz. Evet, ölüm çok ciddi bir iştir. Kaçınılmaz olandır ama bırakın biraz da dalga geçelim. Elbette dalga geçerken bile ürperticiliğinden ödün vermiyor. Ama açık olan şu ki, filmin girişindeki kaza sahnesi dışında ölümlerin hepsi klasik trajik anlamlarını bir kenara bırakırsak son derece eğlenceli aslında. Film zaten kendisini ciddiye almamanız için elinden geleni yapıyor. Bunu filmin final sahnesinde görebilirsiniz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top