Hesabım
    Beyaz Melek
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Beyaz Melek

    Popüler Sinemamıza Yakıştı!

    Yazar: Ali Ercivan

    Mahsun Kırmızıgül'ün ilk yönetmenlik denemesi Beyaz Melek, Teoman'ın Balans ve Manevra'sı gibi marjinal bir örnek değil. Doğrudan popüler sinemaya yönelik bir iş çıkarmış müzisyen.

    Tesadüfen bir huzurevine sığınan ve oranın müdavimlerinin sıcak tavırlarından etkilenen Doğulu bir adam ve iki oğlu, hikayenin merkezinde. Filmin ilk yarısı bu huzurevini anlatırken, ikinci yarıda önce bir yol filmine dönüşüyor Beyaz Melek, ardından da Arif Erkin tarafından başarıyla canlandırılan Mala Ahmet'in memleketi olan Diyarbakır'daki son kısımla tamamlanıyor.

    İlk gününde tamamen dolu salonlara oynayan ve birçok seyircisine gözyaşı döktüren Beyaz Melek, sezonun ilk popüler Türk filmi. Salon sahiplerinin nihayet yüzleri gülmüştür. Yeni bir Babam ve Oğlum vakasının yaşanması bekleniyor sanırım. Ama bence iki filmin koşulları yine de farklı. Çağan Irmak'ın filminin bir gözyaşı bombası etkisi yapacağı ilk vizyona çıktığında bilinmiyordu. Kısa sürede filmle ilgili seyirci tepkileri kulaktan kulağa yayıldı ve film bir fenomene dönüşüp uzun bir süreçte büyük gişe yaptı. O filmin gişede tam da böyle bir başarı elde edeceğini öngörüp yazmış biri olarak, Beyaz Melek'in aynı başarıyı tekrarlayabileceğinden şüphe duyduğumu söylemek istiyorum.

    Zira bu film, tamamen gözyaşı faktörüne oynayan aşırı dramatik fragmanlarından itibaren ne olduğunu seyirciye belli etti. Gözyaşı beklentisiyle bu filme gidecek olanlar zaten ilk andan salonları dolduruyor. Kimi gerçekten burnunu çeke çeke ağlıyor da. Ama bu film gişesinin büyük kısmını ilk birkaç haftasında yapacak, Babam ve Oğlum kadar uzun soluklu olamayacaktır. Yine de karşımızda seyirci potansiyeli yüksek olan bir yapım duruyor.

    Bir filmin iyi gişe yapması hiçbir zaman iyi bir film olduğu anlamına gelmiyor. Ama tam tersini düşünecek olursak, az seyirciye ulaşan film iyi filmdir, festival filmidir vs. gibi çıkarımlar yapmak da yanlış. Lafı daha fazla dolandırmadan ve Yumurta filmini henüz izleyememiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki, Beyaz Melek, şaşırtıcı şekilde, sezonun şimdilik en düzgün yerli filmi. Bunun temel sebebi, aslında tam da beklediğimiz gibi, büyük sanatsal yahut entelektüel hedefleri bulunmaması. Sadece seyirciye ulaşacak basit bir öykü anlatmaya odaklanıyor Kırmızıgül.

    Arka arkaya o kadar zayıf Türk filmleri izledik ki, aslında kendi içinde yine de çok problemli olan bu film bizi memnun ediyor. Nedir o problemler? Başta tabii filmin gerçekten duygu sömürüsü yapıyor olması. Huzurevinde geçen ilk kısımda, iyi insanlar ve kötü insanlar diye o kadar katı ayrımlar yapıyor ki, ister istemez karakterleri karikatürleştiriyor bu yaklaşım. Burada evlatları tarafından ölüme terk edilmiş insanlar zaten yeterince dramatik bir mevzu iken, film ilerleyen dakikalarında Türk halkının askerlik damarına basmaktan, din çatışmalarına ve 17 Ağustos depremine, duygusal olarak sömürebileceği her konuya el atıyor. Ve Çağan Irmak'tan farklı olarak, en duygu sömürüsüne müsait anları göstermemeyi seçmek gibi bir sinemacı inceliği de göstermiyor Kırmızıgül. Seyirciyi vuracağına inandığı her şeyi ama her şeyi en doğrudan haliyle kullanıyor.

    Filmin zaman zaman gerçekten dokunaklı anlar yakaladığı muhakkak. Ama bazen o denli zorluyor ki canınızı yakmak için, samimiyetine inanmakta zorlanıyorsunuz. Bir noktadan sonra bir Doğu tanıtım filmine dönüşmesi de cabası. Mahsun Kırmızıgül bize açık açık diyor ki, 'Batı kentlerimizde huzurevleri dolup taşıyor çünkü evlatlar çok vefasız. Herkes kendini para kazanmaya, batılı bir yaşam tarzına kaptırmış ve ebeveynlerini unutmuş. Biz Doğu'da böyle yapmayız. Biz vefalıyızdır. O yüzden bizde huzurevleri kapatılıyor. Çünkü bu evlere yerleştirilecek insan bulunamıyor. Biz bu huzurevi kelimesini bile tanımıyoruz.'

    Senaryonun bu işleri en basit haliyle bilen birinin elinden çıktığı her an hissediliyor. Filmin açılışında karakterleri tanıtmak için düşünülebilecek en kolay ve en az sinemasal yolun tercih edilmiş olması; diyalogların son derece basit, popüler sinema için bile fazla doğrudan olması; filmin hep önceden tahmin edilebilir şekilde ilerlemesi hep bundan.

    Ancak duygu sömürüsüne varan kısımlarına, fazla stilize edilmiş Diyarbakır sekansına, aceleye getirilmiş ve artık yeter dedirten sözde duygusal diyaloglarla örülü finaline, senaryonun kolaycılığına rağmen Beyaz Melek işliyor. Gerçekten duygusal ve gerçekten komik çok sayıda an yakalıyor. Oyunculuklar baştan sona çok başarılı. Gerek genç oyuncular, gerekse tiyatromuzun emektarları üstlerine düşeni en profesyonel şekilde yerine getiriyorlar. Film, teknik olarak da başarılı. Eyüp Boz'un görüntü çalışmasından dinamik kurgusuna, gayet temiz bir iş. Türk sinemasında alışık olmadığımız müzik orkestrasyonu da gayet etkili.

    Filmi izlerken iki sahne beni biraz huzursuz etti. İlki, huzurevinde düzenlenen düğün sırasında Emel Sayın'ın şarkı söylediği sahneydi. Böyle bir şarkıcı sekansına gerek var mıydı acaba? Ama korktuğum gibi filmin ortasına girmiş bir klip olmadı bu sahne. Arkada şarkı söylenirken hikaye de bir yandan ilerledi perdede ve tuzağa düşmekten çok rahatlıkla kurtuldu Kırmızıgül.

    Diğer sahne ise, Diyarbakır'daki köyde geçen cirit sahnesiydi. Yine öykünün arasına giren, bu kez turistik amaçlı bu sahne diğeri kadar kolaylıkla halledilememişti kanımca. Görünürde çok şık olsa ve yine arasına öykünün gelişimine dair ufak detaylar girse bile, oyunun kurallarına yabancı biri için ciridin nasıl bir spor olduğunu anlaşılır kılamıyordu bu sahne. Ve gerçekten turistik bir çeşni olmanın ya da Mahsun Kırmızıgül'ün kendi topraklarında çekim yaparken -prodüksiyon açısından- neleri oldurabildiğini göstermenin ötesinde hiçbir katkısı yoktu filme.

    Ne kadar oryantalist gözükse bile, şu yaşadığımız günlerde seyircimize pozitif bir Doğu portresi çizmesini yine de önemli görüyorum bu filmin. Ülkenin batı ucunda yaşayan insanımızın gözünde bu bölgenin son günlerde sadece terörle ve korkuyla ilişkilendirilmesi uzun vadede iç huzurumuz için riskli bir gelişme. Filmin kendi aralarında sık sık Kürtçe konuşan bu bölge insanlarını ötekileştirmiyor olması, ayrımlarımızdan ziyade paylaştığımız ortak hissiyata vurgu yapıyor olması çok sağlıklı bir yol. Mahsun Kırmızıgül'ün film boyunca seyircinin duygularıyla oynamak açısından samimiyetsiz görüleceği noktalar olabilir. Bu ticari bir yaklaşımdır öncelikle. Ama filmin kardeşlik, vefa, dostluk gibi kavramlara dair içten bir sinema ürünü olduğunu söylemek mümkün.

    Beyaz Melek, iyi ve kötü taraflarıyla, kalburüstü bir film. Popüler sinemamıza yakışan bir yapım. Türk Sineması'nın böyle filmlere ihtiyacı var. Hem salonları dolduracak hem de klasik sinemayı mümkün mertebe düzgün bir şekilde uygulayacak filmlere. Mahsun Kırmızıgül'ün çıkardığı işi, sözde "auteur" yönetmenlerimizin herhangi birine tercih ederim doğrusu.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top