Hesabım
    All Of Us Strangers
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    All Of Us Strangers

    Mistik Bir Yalnızlık

    Yazar: Tuğçe Madayanti Şen

    İngiliz yönetmen, senarist Andrew Haigh tarafından yönetilen, 2015 yapımı "45 Years" isimli filmi izleyeli dokuz sene olmasına rağmen, filmin duygusal etkisini hala gözlerimi kapattığımda hissedebiliyorum. Ve itiraf etmeliyim ki Andrew Haigh aynı yıkımı son filmi "All of Us Strangers" ile bir kez daha tattırıyor ve seneler geçse de bu filmin melodram yükünü hep hatırlayacağımı düşünüyorum. Başrollerini Andrew Scott ve Paul Mescal'ın paylaştığı, yeni keşfedilen aşkın ve travmatik geçmişin son derece kişisel portresini çizen film, izleyicilere toplumsal ve kişisel izolasyonun yıkımları hakkında derinlemesine bir düşünce deneyimi sunmakta. Film, Japon yazar Taichi Yamada'nın romanı Strangers'dan (1987) Haigh tarafından uyarlandı. Modern edebiyatının önemli eserlerinden biri olan bu roman, 1987'de yayımlandı. Bir halk hikayesi ile çağdaş korku unsurlarını ustalıkla harmanlayan, gizemli ve atmosferik bir roman olarak tanımlanan kitap, Tokyo'nun modern kent yaşamının içine gizemli ve esrarengiz bir havada geçmekte.

    .

    Eşcinsellik üzerinden modern toplumdaki yalnızlık temasını ele alan bir film olsa da, "All of Us Strangers" kendisini bu anlamda sınırlamayacak genişlikte, herkese hitap edebilecek bir yalnızlık hikayesi sunuyor aslında. Farklı yaş, cinsiyet, cinsel yönelim veya kültürel arka planlara sahip olan herkesin bir şeyler bulabileceği, bulamasa da ana karakterlerle zorlayıcı bir empati bağı geliştirebileceği bir film. Film bir yanıyla 1980’ler ve günümüz arasındaki heteronormatif beklentilerin kıyasına girerek aslında eşcinsel bireylerin iç dünyalarında yaşadıkları travmaların yol gösterici haritası gibi bir iz sürmekte. Bu yol haritasının sahibi olan Adam (Andrew Scott) karakterinin çocukluğuna yaptığı yolculuklar ve ailesiyle yaptığı sohbetler çok çarpıcıydı. Hayatına giren aşkı Harry (Paul Mescal) ile süregiden hayal ve gerçek arasındaki hikaye de keza öyleydi. Adam ve Harry’nin yalnızlıkları öylesine gerçekti ki kültürel değişimler, kentsel yaşam tarzı ve sosyal ilişkilerdeki değişiklikler gibi birçok unsurun, büyük şehirlerdeki anonimlik duygusunu nasıl da acımasızca beslediğini yürek yakıcı haliyle ortaya koymaktaydı.

    Hikayeye, senaryo yazmakla boğuşan senarist Adam'ı tanıyarak başlıyoruz. Kendini çocukluğunun müziğine kaptırmış bir halde gökyüzüne kayıtsızca bakarken dairesinin pencerelerinden yansıyan yüzünü gördüğümüzde, onun gibi bizler de dünyanın geri kalanından bağlantımız kesilmiş gibi hissediyoruz. Ardından Adam’ın, her şeyiyle yalnızlığı vurgulayan apartman dairesinin kapısı çalındığında kapıda binada yaşayan diğer insanlardan biri olan komşusu Harry ile arasında ilişki gelişmeye başladığını izliyoruz.

    .

    Çocukluğunun geçtiği Croydon banliyösündeki evine yaptığı araştırma ziyareti sırasında Adam, merhum anne babasıyla (Claire Foy ve Jamie Bell'in canlandırdığı) karşılaşıyor. 30 yıl önce Adam’ın çocukken ölmeden hemen önceki gibi yaşamakta olan ebeveynleriyle zaman geçirmeye başlıyor Adam. Annesi rolündeki Claire Foy’un başarılı oyunculuğunun, döngüsel zaman duygusunu ve geçmişe açılan pencerelerin en önemli ayağını oluşturduğunu söylemek zorundayım. Haigh'in sakin ve ölçülü yönetimi, hikayenin duygusal yoğunluğuna ve gerilimine odaklanmasına yardımcı olurken, senaryo da karakterlerin ve ilişkilerin karmaşıklığına odaklanarak izleyiciyi hiç zorlamadan sinsice içine çekmeyi başarmakta. Bazı izleyiciler, filmin yavaş tempolu olduğunu ve bazı sahnelerin gereğinden fazla uzadığını düşünebilir. Ancak yönetmenin tarzına aşina olan veya empati gücü kuvvetli olan izleyici filmin her saniyesinde keyif alacaktır.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top