Hesabım
    Dogman
    Ortalama puan
    3,0
    2 Puanlama
    Dogman hakkında görüşlerin ?

    2 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.910 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    24 Şubat 2024 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da kaleme alan ve bilindik ezberleri bozan tarzı nedeniyle de Academy Ödülü vermekten özenle kaçınılan sıra dışı sinemacı Luc Besson'un yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Dogman"; gizemini sonuna kadar sürdürürken...

    Nereden geldiği belli olmayan ama insanı gülümseten türdeki bir ilahi adaletin de, ardı ardına tecelli edeceği bir suç draması olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz, 31 Ağustos 2023 tarihindeki dünya prömiyeri; büyük ödül Altın Aslan için yarıştığı ve başrollerinde de, Emma Stone, Mark Ruffalo ve Willem Dafoe'nin oynadıkları "Poor Things" ile Yorgos Lanthimos'a kaybettiği Venedik Uluslararası Film Festivali'nde yapılan İngilizce dilindeki bu Fransız filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Film...

    Lamartine'in...

    "Nerede bir talihsizlik varsa, Tanrı bir köpek gönderir..."

    Biçimindeki veciz sözüyle başlar...

    ***

    Yağmurlu bir Newark, New Jersey akşamında...

    Şehrinin girişinde yapılmakta olan trafik çevirmesinde durdurulan kamyonun direksiyonunda; kafasındaki sarı peruka, suratındaki makyaj ve üstündeki pembe tuvalet yüzünden, polis memurunun (Pierre-Edouard Bellanca) kendisini kadın zannedip...

    "Hanımefendi" olarak hitap ettiği Douglas "Doug" Munrow (Caleb Landry Jones) oturmakta...

    Ve...

    Aynı kamyonun kasasında da, onlarca köpek bulunmaktayken...

    ***

    Gece saatin ikisini gösteriyor olmasına rağmen...

    Doug'ın götürüldüğü gözaltı merkezinden, derhal telefona sarılan görevliler...

    Uykusundan uyandırarak yatağından kaldırdıkları psikiyatır Dr. Evelyn Decker'ı (Jojo T. Gibbs) çağırmak mecburiyetinde kalırlar...

    ***

    Evelyn...

    Tutulmakta olduğu hücreye girdiğinde...

    Yüzü duvara dönük bir vaziyet de...

    Bir tekerlekli sandalyede oturmakta olan sırtı ve yüzü gözü yara bere içindeki yürüme engelli Doug...

    Elinden hiç düşürmediği sigaralardan birini daha tüttürmekte...

    ***

    Ve...

    Kendisiyle iletişim kurmaya çalışan Evelyn'e...

    "Kılık değiştirmeyi hep sevmişimdir... Giyinirsin, süslenirsin... Kendi geçmişini unutmak için..." derken...

    Köpeklerini de...

    Bebekleri olarak betimlemektedir...

    ***

    Zira...

    Hayatını, onların sevgisine borçlu olduğunu düşündüğü gibi insanları yakından tanımaya başladığında...

    Onlara olan bağlılığının, daha da arttığını belirtmektedir...

    ***

    Böyle olunca da...

    Sohbetin bir noktasında Evelyn...

    Köpekleri kast ederek...

    "Hangi niteliklere, insanların sahip olmadıkları bir şeye mi sahipler?" sorusunu yönelttiğinde...

    Aldığı yanıt...

    "Köpekler gösterişsiz bir güzelliğe sahiptir, küstahlık olmadan güç, cesurluk olmadan vahşilik ve insanların tüm erdemleri... Hem de hiçbir ahlaksızlık olmadan... Anladığım kadarıyla da, sadece bir kusurları var...

    O da, insanlara güvenmeleridir..." olur...

    ***

    Ardından da...

    Dokuz yaşındaki günlerine bir dönüş yapan Doug (Lincoln Powell)...

    Kendisinden bir türlü hazzetmeyen ağabeyi Richie (Alexander Settineri) ile sevgiden yoksun ve şiddet yanlısı olduğunu ifade ettiği...

    Köpek dövüşünden para kazanan babası Mike Munrow'dan (Clemens Schick) bahseder...

    ***

    Babasının...

    Sözünü ettiği şiddetine maruz kalmış olan Doug'ın (Gabriel Pepe) çocukluk günlerine dair en mutlu anıları...

    Mutfakta, plaktan dinlediği müziğin temposuna uyarak dans ederken...

    Kendilerine yemek pişiren annesine (Iris Bry) ilşkindir...

    ***

    Ki...

    O müzik ve dans da...

    Babasının eve adım attığı anlaşıldığı anda...

    Birden nihayetlenmekte ve eve yeniden ölüm sessizliği çökmektedir...

    ***

    Ancak...

    Doug'ın dokuz yaşında ve beden bütünlüğünün tastamam olduğu günlere ait en acı hatırası...

    Köpeklerin beslenilmesi, babası tarafından yasaklanmış olmasına karşın...

    Kendi öğünlerinden keserek biriktirdiği yiyecekleri...

    Kulübelerindeki köpeklere vermesi...

    ***

    Ve...

    Bunu fark eden ağabeyi Richie'nin şikayeti üzerine babasının...

    "Senin ailen artık onlar..." diyerek Doug'ı

    Uzunca bir süre birlikte kalacağı köpeklerin yanına kilitlemesidir...

    ***

    Bu durum...

    Annesinin evi terk etmesine yol açarken...

    Acımasızlıkta babasına çekmiş olan dini bütün ağabeyinin...

    Doug'ın da içinde olduğu köpek kulübesinin üstüne astığı "In the name of God / Tanrının adıyla" yazılı pankarttaki "God / Tanrı" kısmına...

    ***

    Doug'ın bulunduğu yerden...

    Yani tersten bakıldığında...

    Psikopat babası Mike ile ağabeyi Richie'nin fiziksel işkencesi altındaki Doug'ı dahi gülümsetebilecek...

    Müthiş bir ironiyle "Dog / Köpek" olarak da okunabilmekte...

    Ve...

    Aslında böylelikle de, analojinin dibine vurmaktadır Besson...

    ***

    Aynen "Doug" ile "Dog"un İngilizce telaffuzlarının da...

    Birebire yakın bir şekilde benziyor olmaları gibi...

    ***

    İşte...

    Yukarıda sıraladığımız sırf bu iki sebeple de...

    Muhtemelen inançlarından taviz vermeye yanaşmayan, muhafazakar olduklarını tahmin ettiğimiz eleştirmenlerin büyükçe bir çoğunluğunca...

    Luc Besson'ın bu seferde de...

    Gerçekte hak ettiği ilgiye ulaşmasının önüne geçilmeye uğraşılmaktadır...

    Dakika 23...

    ***

    Platonik bir aşkla bağlandığı Salma Bailey'in (Grace Palma) Doug'a sevdirdiği Shakespeare, tiyatro, müzik ve makyaj uygulamaları ile Newark'ın bir semtindeki esnafı haraca bağlayan El Verdugo (John Charles Aguilar) ve adamlarının (Nathanaël Beausivoir, Hedi Bouchenafa, Roméo De Lacour, Mael Fagla Medegan, Willy Cartier, Meledeen Yacoubi, Hatik) yanı sıra, Édith Piaf, Marlene Dietrich, aç gözlü uyanık sigortacı Ackerman (Christopher Denham) ve Marilyn Monreo karakterlerinin de devreye sokulacağı filmin geride kalanında...

    Siz değerli sinemasever dostlarımızı; Caleb Landry Jones ve eğitimli köpeklerin performansları ile kulakların pasını silen müziklerin sahne alacakları, 90 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

    25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    Aybüke Şahin
    Aybüke Şahin

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    25 Şubat 2024 tarihinde eklendi
    Muhteşem bir psikolojik filmdi. Bunu beğenmeyen bıraksın film izlemeyi açsın dövüş sahneleri izlesin sadece
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top