Hesabım
    Çaylak
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Çaylak

    Usta ve <b>Çaylak</b>

    Yazar: Anıl Ergin

    İtiraf etmek gerekir ki, Çaylak filmine giderken daha çok Al Pacino'yu izleme isteği vardı içimde. Sıradan bir filme bile oyunculuğu sayesinde bir karakter katmayı beceren bu büyük oyuncu, bu sezon Insomnia ile kalitesini bir kez daha hatırlatmıştı bize. Fakat, Al Pacino'yu izleyelim derken gözlerimiz bambaşka bir oyuncunun üzerinde odaklandı!

    Önce Joel Schumacher'in çok da başarılı olmayan Tigerland filminde dikkatimizi çeken Colin Farrell, Çaylak'ı sürükleyen esas oyuncu olmuş diyebiliriz. Hem yakışıklı hem de iyi bir oyuncu olmak gibi genellikle Hollywood'da bir arada olmayan iki özelliği kendi karakterinde birleştirmiş olan genç oyuncu, söz konusu filmde de Al Pacino karşısında hiç ezilmemiş. Şeytanın Avukatı filminde Pacino karşısında Keanu Reeves'in nasıl zayıf kaldığını düşünürsek gerçekten genç bir oyuncu için önemli bir nitelik olduğunu söyleyebiliriz bu durumun.

    Filme dönelim. Roger Donaldson'un yönettiği Çaylak ilk başta akıllara geçene sene gösterime giren Tony Scott imzalı Spy Game'ı getiriyor. Her iki filmde de yetişkin ve toy birer ajan karakteri var. Fakat Donaldson'un filmi biraz daha sıradan kalıyor açıkcası. Konusu kısaca şöyle: James Clayton genç bir bilgisayar programcısıdır. İşinde çok başarılıdır. Geliştirmiş olduğu Spartacus ismli program sektörde ses getirecek niteliktedir. CIA'nın genç yetenekleri bulmakla görevli ajanı Walter Burke ondaki cevheri keşfeder ve ajan olmasını teklif eder. Tabii bunun için once CIA'nın zorlu eğitim programından geçmesi gerekmektedir...

    Aslında çok da sıradışı bir öykü olmamakla beraber Çaylak'ın önemli bir özelliği var. Bugüne kadar onlarca filme konu olmuş CIA'nın perdeleri ilk defa bu filmde aralanıyor. Ne kadarı doğru ne kadarı hayal ürünü olduğu hakkında bir fikir yürütecek durumda değiliz tabii ama yine de biraz da olsa merak giderici noktalar söz konusu filmde. Ne gibi konular üzerine eğitim görüldüğüne tanık oluyoruz. Bir James Bond olmanın çok da kolay olmadığını anlıyoruz...

    Aslında oyunculuk performanslarını da hesaba katmazsak geriye pek bir şey kalmıyor filmden. İlk yarısı oldukça durağan gelişiyor. Bir CIA ajanı nasıl olur, onu izliyoruz bol bol. Film ikinci yarıda bir forma girmeye başlıyor. Küçük bir Görevimiz Tehlike gösterisi oluyor. Yine Roger Donaldson'ın yönettiği 1987 yapımı Çıkış Yok filmini de andırıyor hafif. Ama hatırlrsanız Çıkış Yok'da tempo hiç düşmüyordu Çaylak'ta ise zaman zaman filmi takip etmek bile zor oluyor. Filmin sürpriz olarak tasarlanmış sonu da dakikalar öncesinden haber veriyor "geliyorum ben" diye.

    Eğer Çaylak bir sinema filmi değil de bir televizyon dizisi olarak tasarlansaydı kült mertebesine erişebilirdi. Çünkü bütün olaylar televizyon dizisi tadında gelişiyor. Oysa polisiye dizilerden uyarlanan televizyon filmleri bile senaryoda farklılıklara giderler. Kırk dakikalık bir bölümde kullanılan öyküler sinema filmlerinde çok çıplak kalırlar. İki saat boyunca öyküyü aynı tempoda tutamadıkları için senaryo yazarları birkaç farklı öyküyü birleştirir, karakterlerin derinliğine iner. Çaylak ise bir televizyon dizisinin diğer bölümlerine gore daha uzun olan ilk bölümü gibi. Karakterleri tanıyoruz sonra ilk maceramızı yaşıyoruz beraber. Filmden çıkarken haftaya aynı gün James Clayton karakterinin başka bir serüvenini izleyecekmiş gibi hissediyoruz!..

    Yine Colin Farrell'e gelelim. Daha 27 yaşında olan bu genç oyuncu Amerikan sinemasındaki genç ve kaliteli oyuncu boşluğunu dolduracak gibi gözüküyor. Bir Robert De Niro veya Dustin Hoffman statüsüne ulaşır mı bilemiyoruz ama Tom Cruise, Brad Pitt gibi oyuncuları rahatlıkla aşabilir gibi gözüküyor.

    Al Pacino ise her zamanki gibi. O etkileyici sesiyle: bu adam haberleri okusa izlerim dedirten bir performans sergiliyor !

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top