Senaryosu, Ercan Mehmet Erdem tarafından yazılan "Kağıttan Yaşamlar", Can Ulkay'ın yönetmen koltuğunda oturduğu psikolojik bir drama...
Fırtınalarla dolu kendi dünyasında ciddi gelgitler yaşayan Mehmet karakterini canlandıran Çağatay Ulusoy'un performansının ana eksenini oluşturduğu bu filmin hikayesini, Decider'dan John Serba (12 Mart 2021) ve Movie Nation'dan Roger Moore (14 Mart 2021), Oliver Twist benzeri "neo - Dickensian" tarzda tanımlarlarken, aslında hiç de yanılmadıklarını düşünüyoruz...
Ancak "spoilerin" babasını oluşturacağı için bu mevzuya hiç dokunmadan, doğrudan filmin kronolojik kurgusuna odaklanmak istiyoruz...
Hadi gelin başlayalım...
Yağmurlu bir İstanbul akşamında, sokaklarda kağıt toplamaktan gelir gelmez fenalaşan Mehmet, Gonzales'in (Ersin Arıcı) yardımıyla hastaneye götürülür...
Zira Mehmet, uygun donör bulunur bulunmaz acil böbrek nakli ameliyatına alınmak üzere sırasını bekleyen insanlardan biridir...
Bir ara hastanede, sedye de yatmakta olan küçük bir çocuk ile o çocuğun çaresizce dövünen annesi ilişir Mehmet'in gözüne...
Lütfen o an için her hangi bir anlam veremediğimiz bu sahne, aklınızın bir köşesinde öylece dursun...
Derken, Tahsin Baba'da (Turgay Tanülkü) gelir ve birlikte, yine Can Ulkay'ca çekilen "Müslüm" (2018) filmine bir gönderme de yapılarak, otomobilin radyosundan süzülen, "İtirazım Var" şarkısının nağmelerine eşlik ederek evlerine geri döner bizim üçlü...
Ertesi sabah, kağıt ve sair hurda toplama işi yaptıkları mekanlarında yeniden bir araya gelen Mehmet ile Gonzales, Mehmet'in bir cep defterine not ettiği, "Ölmeden önce yapılacak işler" listesine şöyle bir göz atarlar...
Ki, bu listenin ilk sırasında, "Anneni Bul" ibaresi yer almaktadır...
Bu notu da aklınızın bir başka köşesine yerleştirin...
Neyse...
Her zamanki gibi iş bitimi sonrasında, çalışanların günlük yevmiyelerini dağıtmasının ardından, hasılatın kalanını da mekandaki gizli para zulasına ilave etmeye hazırlanan Mehmet, duyduğu tıkırtılar üzerine yalnız olmadığını fark eder ve kendisini, üvey babasından (Volkan Çalışkan) korumaya çalışan annesinin (Selen Öztürk), Gonzales'in hurda çuvalına gizlice yerleştirdiği küçük Ali (Emir Ali Doğrul) ile karşılaşır...
Her tarafı dayaktan mosmor olan Ali'nin amacı, para kazanarak annesini o zalim adamın elinden kurtarmaktır...
Bütün bunları Mehmet Ali'den, beraberce ketçaplı pilav kaşıklarken öğrenir...
Ve iki arada bir derede kalan Mehmet, ebeveynlerinin izni olmadığı halde, Ali'yi yanına alır...
Sırada, gün içinde aklanıp paklanılacak hamam sefası ile akşama teras da, gülünüp eğlenilecek bir doğum günü faslı bulunmaktadır...
Elbette Roman müziği eşliğindeki hüzün de atlanılmaz...
Dakika 48...
Hemen söyleyelim, şu ana kadar gördüklerimizin neredeyse tamamına yakını, filmin bütününe ilişkin fragmanlar toplamından çok da fazla bir şey değil...
Emin olun, sürpriz bir finale de sahip olmanın yanı sıra bir "Mücadele Çıkmazı"da debelenmekte olan Mehmet'in duygu yüklü hikayesi, tam da şimdi başlamaktadır...
Keyifli seyirler,