<b>Matrix Reloaded</b>: Sorular ve Yanıtlar
Yazar: Orkan ŞancıMatrix filmleri, sinema salonundan çıkan seyircinin kafasında tekrar tekrar oynatılmak isteyen, onlara sorular soran ve emek isteyen yapıtlar. "Gerçek nedir?", "Kader var mı?" gibi önemli ve benim çok sevdiğim soruları soran filmler.
Gezegenimizde Andy ve Larry Wachowski adlarıyla yaşayan üstün zekalı yaşam üniteleri, ilk Matrix filmi vizyona girmeden hemen önce aynen şunları söylemişti:
"Bu filmde, sordukları sorulara aldıkları yanıtlar karşısında şaşıran bir grubun başından geçenleri anlatıyoruz. Keşfettikleri şeyin bir son değil bir başlangıç olmasını istedik. Bizi asıl ilgilendiren, daha fazla şeyin farkına vardıklarında ne tepki gösterecekleriydi"
Matrix Reloaded (MR) bir devam filmi değil. Aynı hikayenin ikinci bölümü. Bazıları içi boş deyip aşağılasa, yeterince felsefi değil deyip ahkam kesse de şurası bir gerçek ki, Wachowski kardeşler herkesi şaşırtmayı başardı. Görsel efektlerden sözetmiyorum. Kabaca sanal sinematografi diye adlandırılan yeni teknoloji sayesinde filmde neyin gerçek olup neyin dijital olduğunu anlamak mümkün değil. Tıpkı, Matrix'te hapsolmuş insanların, gerçek diye sahte bir dünyayı yaşamaları gibi. O apayrı bir konu.
Morpheus-Neo-Trinity üçlüsünün bu filmde başka insanlarla etkileşmelerini ilk başta yadırgadım. Onlar ulaşılmazdı, başka kimse onlar gibi olamazdı. Ama filmi biraz izleyince, ilk filmde tanık olduklarımızın, Wachowski'lerin anlatmak istediklerinin çok ama çok az bir bölümü olduğunu anladım. İlk filmin herşeyi bilen adamı(!) Morpheus'un bile MR'da tıkanıp kaldığına tanık oluyoruz örneğin. Hani neredeyse seyirci ile film kahramanlarını, aynı çözülmemiş sorularla, aynı noktada bırakan bir yapıya sahip MR.
İlk filmin, nasıl olup da Oscar'la ödüllendirilmediğini bir türlü anlayamadığım eşsiz senaryosuyla, MR'ınkini yanyana koyunca anlıyoruz ki, Wachowski kardeşler ilk filmde son derece minimalist bir anlatım tutturmuşlar. Ancak bu sayede MR'ın ukala bilgi bankası Merovingian'a o kadar geniş bir bölüm bırakılmasını anlayabiliriz. Onun, evini özleyen(!) biricik karısı Mersephone'nin filme neden dahil edildiğini de. Finaldeki sistem mühendisi Mimar'ın niye lafı o kadar uzattığını da. İlk filmdeki çok önemli bir ayrıntıyı; Morpheus'un Neo'ya "Beden, düşünce olmadan yaşayamaz" demesiyle geçiştiriveren(!) Wachowskilerin ikinci filmde bazı sahneleri niye uzun tuttuğu iyi incelemek gerek.
İkinci filmde de, öykünün, farklı okumalara müsait yapısı korunmuş. Bir evrenin yaratılışından çöküşüne kadar yaşayan bir varlık düşünün. Tüm zamanı ve olayları yaşamış bir varlık. Zaman çizgisinin ortasına atılan bir insan, onun, evrenin en ulaşılmayacak dönemlerdeki sırlarını bildiğini görse, hiç kuşkusuz ona "kahin" derdi. Filmde kahin adı verilen eski bilgisayar yazılımı da, geleceği falan görmüyor, sistemin/evrenin içinde zaten herşey olup bitmiş olduğu için, yaşanmışları söylüyor. İlk filmde Morpheus'un ölecek olmasından, geçmiş zaman gibi sözetmesinin bu yüzden olduğunu öneriyorum. Tabii bu bir bakış açısı. Örnekten devam edersek, Neo Matrix'e anılarını/rüyalarını da getiriyor. Matrix, düşünce düzleminde yol alınan bir yer olduğuna göre buna şaşmamak gerek. Belki de Neo'nun Matrix'e getirdikleri, tıpkı diğerlerininkiler gibi Matrix İşletim Sistemi'nin temp klasöründe geçici bir bilgi olarak saklanıyordur. Herşey bir data olduğuna göre Kahin bu klasöre giriyor ve sistemin ön belleğinden düşünceleri yeniden yüklüyor olabilir.
Filmin de atıfta bulunduğu Alice Harikalar Diyarı masalında, kahraman, beyaz bir tavşanın uyandırdığı meraka dayanamaz ve hiç tahmin etmediği yerlere gider. MR da en az beyaz bir tavşan kadar çekici! Haydi, şu bilgisayar mantığını biraz daha sürdürelim.
Neo (ilk filmdekinden daha iyi bir Keanu Reeves), finalde Matrix'i tasarlayan Mimar'la sistem odasında/klasöründe karşılaşıyor. Beyaz giysili adam (tanınmamış tv filmleri oyuncusu Helmut Bakaitis), Matrix'i daha önce defalarca yeniden tasarladığını, Zion'u daha önce 5 kez yıktıklarını anlatıyor. Daha önce başka Neo'lar çıktığını da. Burada dikkat edilmesi gereken, Matrix'in yıkılmasıyla Zion'un yıkılması arasındaki ilişki. Mimar ikisinden de aynı türden yerlermiş gibi sözediyor. Matrix'i 5 kez yokettiklerini söylerken, bilgisayara 5 kez format atip temiz sistem kurduktan sonra yeniden aynı sorunla karşılaşan bir PC kullanıcısı kadar da dertli. Ama tabii Zion'u da daha önce 5 kez yokettiklerini söylemesi; Zion'u da Matrix'le aynı sistemin bir parçası kılıyor; ya da Zion'u Matrix'in bir parçası yapıyor.
Morpheus'un gemisi, adını, İncil'de rüyasını unutan Hükümdar Nebuchadnezzar'dan almış. Babil Kralı Nebuchadnezzar, yeşilliklerle dolu memleketini özleyen eşinin sıla hasretini bitirebilmek için kurak ovanın ortasına Babil'in asma bahçelerini inşa ettirmişti. Acaba, bu hükümdarla aynı adı taşıyan gemi de, sahibini, sahte bir gerçekliğe taşıyor olabilir mi? Acaba Morpheus'tan başka 250 bin insanın daha gerçek dünya zannettikleri yer de sahte olabilir mi? Hem Matrix, hem de insanların gerçek sandıkları yer bilgisayar kontrolünde ise, kontrol dışı bir yer yok mu? Geçmişte olmadı mı? Yeniden varolabilir mi? Neo acaba bu gerçeğin farkına varıp üçüncü ve bu kez gerçek bir platformu mu keşfedecek?
Kahin'in kehaneti beyaz sistem odasında sonlanıyor. Kahin daha ilerisini göremiyor. Çünkü zaman ve mekanın başlama noktası orası. O halde, bir sistemi çökertmek ve sonrasında hayatta kalabilmek için o sistemin dışında olmak gerekmez mi? Eğer Zion'un bulunduğu ortam da dijital ise sisteme hangi platformdan müdahale edilecek? Yoksa kahramanlarımız üçüncü filmin sonunda, orijinal Maymunlar Cehennemi'nin finali gibi bir sonla mı karşılaşacak? Yoksa her şey, filmin sürekli vurgulayıp durduğu bir "seçim"in sonucu mu? İnsanlarla yapay zekalar arasında yıllar önce yapılmış bir anlaşma mı var?
Ulusların mitolojilerini adeta "yutmuş" iki kafadarın filmde kullandıkları isimlerin rastgele olduğunu düşünmek saflık olur.
Reloaded'da Wachowskilerin Zion adını verdikleri son insan kentini görüyoruz mesela. Aslında son insan kentinden çok, insan türü için bir sığınak burası. Yerin dibinde dev bir mağara. Zion, Yahudi inanışında, siyonizmin önde gelenlerinin oturduğuna inanılan dağın adı aslında. Ancak Wachowskiler'in bu isimle ve filmde kullanilan diger özel isimlerle "bir şeyin" propagandasını yapmaya çalışmadığı, sistematiklerinin çok farklı olduğu ortada. İnsan sığınağına bu adı verirken kahramanlardan birine Rüyalarin Tanrısı Morpheus, bir diğerine Yeni anlamına gelen Neo, bir başkasına, kibirliliği yüzünden çocukları elinden alınan ve üzüntüden kayaya dönüşen Tanrıça Niobe ismini koyabiliyorlar örneğin. Bir yandan da Matrix'i tasarlayan adama Mimar, geleceği bilen kadına Kahin, gemideki operatöre, Matrix'e bağlantı sağladığı için Link ve Zion'un savunma sorumlusuna kilit anlamındaki Lock diyorlar. Özetle, Wachowskiler'i tekdüze değerlendirebilmek mümkün değil.
Neo ile ilgili Hz.İsa imaları MR'da iyice öne çıkmış. Neo, Trinity'yle birlikte asansörden inerken halkın ona bakışı, yardım dilemesi ve bu sırada kameranın bakış açısı, bu imayı ima olmaktan çıkarıp neredeyse açık hale getiriyor. Aynı planlar, ilk filmde Neo, Morpheus'un gemisini gezerken de kullanılmıştı. Morpheus, mürettebatını tanıştırırken kameraya/Neo'ya bakmış yani öznel kamera kullanılmıştı. Neo'nun duran kalpleri hayata döndürme, öldükten sonra yeniden dirilme özellikleri de onun bir tür İsa olduğunu gösteren diğer işaretler..
Keanu Reeves filmin ne anlatmaya çalıştığının sorulması üzerine bir keresinde şöyle demişti: "İlk film Doğumla, ikinci filmle yaşamla, üçüncü film ise ölümle ilgili.."
Yukarıda örnekler verdiğim okuma şeklinden devam edersek karamsar bir noktaya varacağız ki, bu da Reeves'in ima ettiği kötü sonu doğruluyor.
"Elindeki sürekli kaçmaya çalışıyorsa, elde tutmanın en iyi yolu, onu kaçmayı başardığına inandırmaktır" diye bir söz vardır. Acaba, Zion insanları, tuzağa düşmüş olabilir mi? İlk filmde sürekli kaderin önceden yazılıp yazılmadığını sorgulayan Wachowskiler, bu ikilemi, MR'da kadere-alınyazısına inanan Morpheus'un suratına tokat gibi çarpıyor görünüyorlar. Ama belki de Morpheus, üçlemenin sonunda haklı çıkar. Hem ne demiş bir filozof; "Kader, sen ancak ona inanırsan vardır". Morpheus bana hep bu deyişi hatırlatıyor.