Hesabım
    Kızım Gibi Kokuyorsun
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Kızım Gibi Kokuyorsun

    Bu savaşlar hiç biter mi?

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Türkiye’deki ilk gösterimini 7. Boğaziçi Film Festivali’nde gerçekleştiren, sonrasında Kayseri ve Malatya Film Festivali’nde Anadolu’daki sinema seyircisiyle buluşan “Kızım Gibi Kokuyorsun”,  yeni normalleşme kapsamında sinemaların açılması ile vizyona girecek ‘ilk yeni film’ aslında. Zira geçtiğimiz haftanın tek filmi Bayi Toplantısı, 21 Şubat’taki ilk gösteriminin ardından karantina döneminde pek çok açık hava gösteriminde ve etkinlikte seyirci ile buluştu ve 3 Temmuz günü ‘yeniden vizyon’ dedi. Global terörün kesiştirdiği hayatları ele alan ‘Kızım Gibi Kokuyorsun’ cesur bir hamle ile sinema salonlarının yeni normalinde seyirciye merhaba diyor…

    Fransa’nın (14 Temmuz 2016’da yaşanan İŞID saldırısı ile) terör mağduru olan Nice kentinden başlayan ve Hatay’ın Samandağ ilçesinden Gaziantep’in AFAD göçmen kamplarına uzanan yaralı öyküler var karşımızda. Bu anlamda fiziki olarak Gaziantep’te düzenlenmesi planlanan fakat sonrasında online olarak seyircilerle buluşan Uluslararası Göç Filmleri Festivali’nin seçkisinde de yer alan ‘Kızım Gibi Kokuyorsun’, her biri terörden ve göçten ayrı biçimlerde etkilenen 3 insanın Beatrice, Hevi ve İbrahim’in kesişen yolları ile dramatik omurgasını kuruyor.

    Nice’teki saldırıda ailesini kaybeden Fransız Beatrice (Clémence Verniau), babasının naaşını doğduğu topraklara (Antakya/Vakıflı Köyü) getirirken, IŞİD’in elinde esir düşen Yezidi kızı Hevi (Yılşen Özdemir), kendisini kurtaran askerlere dahi güvenemeden hayattaki tek yakını olan ablasını aramak için aynı topraklarda var gücüyle kaçıyor. Birbirlerinin dilini tek kelime dahi konuşmasalar da Beatrice, kaybettiği kızının acısını dindirmek için Hevi’nin koruyucu meleği oluyor adeta. Öte yandan, hikâyesi iki kadın kadar derinleşmese de, İbrahim (Çağlar Ertuğrul) bu öyküye lojistik destek kategorisinden dâhil olup, yolculukla birlikte değişim de geçiren, vicdan muhasebesi yapan Türk vatandaşı olarak karşımıza çıkıyor.

    Olgun Özdemir’in hem senaryoyu hem yönetmenliğini üstlendiği film, tek bir ortak ve büyük dertten, terörün -ve savaşın- darmadağın ettiği hayatlardan yola çıkarak, onlarca başka derdi de aynı potada eritmenin yöntemlerini arıyor. Örneğin İŞİD ile çarpışan Türk birliğindeki komutanların yan hikâyeleri maalesef oldukça havada kalıyor. Ya da İbrahim’in kendi ailesi içinde yaşadığı gerginlikler ve kayıplara yaklaşım oldukça yüzeysel geçiştiriliyor ve bu karakter iki kadının öne çıkan hikâyesi ile tam olarak eklemlenemiyor. Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın en eski halklarından olan Yezidi’lerin tarih boyunca maruz kaldıkları eziyet, tek bir cümle ile kendisine yer bulmaya çalışıyor. Bu kopukluklar maalesef diyaloglara da yansıyor.

    Tüm bu kurgu içinde oyuncularsa ellerinden gelen gayreti ortaya koymaya çalışıyorlar. Beatrice’i oryantalist bir süs bebekten sıyırmaya çalışan Clémence Verniau’nun yanı sıra, Yılşen Özdemir Hevi’nin gözlerine korkuyu ve umutsuzluğu sabitliyor adeta. İlk oyunculuk deneyimi açısından iyi bir performans. Kadronun yıldız cast’ı Çağlar Ertuğrul da karakterini kağıt üstünden çıkarıp, ete kemiğe büründürmeyi başarıyor.

    Öte yandan geçtiği coğrafyalara dair üst bir çerçeve çizen film, toplumsal sınıf farklılarına dair de ipuçlarını önümüze bırakıyor. Örneğin tüm film boyunca Anadolu’da gördüğümüz en büyük lüks Emine Hanım’ın (Şerif Sezer) moteli. Bu anlamda görüntü yönetmenliği, özellikle mülteci kamplarının iç çekimlerinde başlı başına bir anlatım diline dönüşüyor. Müziğin dramatik kullanımı da filmin geneline etkileyici biçimde yayılarak seyircinin duygularını diri tutuyor.

    Uzun lafın kısası karantina günlerini hızlıca geri bırakırken, yeni normalin ilk yeni vizyon filmi olarak karşımızda, özellikle tematik festivallerden eli boş dönmeyen dramatik bir film var. 9 yıldır süren Suriye iç savaşına, mülteciliğe, 1980’lerden beri mücadele etmek zorunda kaldığımız terör belasına insan hikayeleri üzerinden bakmayı tercih eden “Kızım Gibi Kokuyorsun”, en azından finaliyle umut vadeden bir yapım… Umarız ki uzun soluklu bir vizyon yolculuğu olur ve metropollerin yanı sıra daha çok yöre halkının seyretmesini mümkün olur… 

    Twitter.com/duygukocabayli

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top