Kapışın beyler!
Yazar: Banu Bozdemirİlk filmi olmasa da birçoğumuzun hayatına Snatch / Kapışma’yla girmiş olan Guy Ritchie, uzun zamandan sonra öz sularına dönüyor. En son Alaaddin filmini izleyip, kendisi için endişelendiğimiz yönetmen zekice kotarılmış mizahı, eğlenceli kurgusu ve kendine has karakterleriyle ben döndüm imzasını atıyor. Tabii eski tatta yeni bir mafya hikayesi olan Gentlemen biraz vintage bir hava barındırmıyor da değil!
Yine suç dünyasının sınır ve vicdan tanımayan dünyası içinde, herkes birbirine çelmeler takarak, tekmeler atarak yer alma ve ilerleme çabası içinde. Bu kez yönetmen senaryonun ayarlarını biraz daha sete göre ayarlamış hissiyle, filmin içinde bir dedektif olan ama kahramanca fikirlerini savunan Fletcher’in ağzıyla anlatıyor. Kapışma’da olduğu birbiriyle alakasız gibi duran kişi ve olaylar teker teker hikayeye yapışıyor ve hikaye kalınlaşarak yoluna devam ediyor.
Açılış sahnesinden itibaren seyircinin algılarını kurcalayan film tempolu kurgusuyla suç dünyasının içinde adeta hızlı ve keyifli bir tur vaat ediyor seyirciye… Suç imparatorluğunun sahibi Mickey Pearson yerin altında yarattığı ve artık devretmek istediği suç bahçesiyle diğer suç çetelerinin hedefi konumunda. Burada hikayenin özündeki yaşlanma arifesindeki erkeğin arınmacı ruh hali sendromunu da es geçmeyelim. Yani film biraz da yaş almanın etkisiyle kendisini savunmaya alan bir adamı anlatıyor. Ot öldürmez, doğallık vs.. gibi söylemlerle kendini sotede bir yerlere çekmeye çalışan bir adamın iyimser gelecek rüyası diyelim…
Ama her dünya ‘ot kafası’nda olmuyor. Dünyanın içindeki kaypaklıkları, dost görünüp arkadan düşmanlık edenleri, büyüklü küçüklü ortamdan pay kapmak isteyenleri bir bir kadrajımıza alıyor… Yönetmenin yabana atılmayacak kadrajlarıyla her sahne iyi bir bulmacaya dönüşüyor, kimin ne kadar tehlikeli hamleler yapacağını beklediğiniz filmde herkes bir şov içinde sırasını savıyor. Ritchie filmlerine pek kadın karakter koymayı sevmiyor Burada da Pearson’un eşi Rosalind, bir kadın dünyası kurarak bir oto tamirhanesi işletiyor. Kadını bile erkeksi kalıplarda filme dahil etme fikri biraz sakil duruyor nedense… Yoksa karı kaca arasında aşk, bağlılık ve tutku anlamında hiçbir problem göze çarpmıyor. Bir anlamda kadını da gözümüze çarpmıyor Ritchie…
Filmin dikkate değer bir diğer kahramanı da mahallede boks koçluğu yapan, ekose eşofmanıyla dikkat çeken Coach. Beklenmedik anda iyilik ve kötülüğün harmanına göre karşımıza çıkıyor, bir iyi bir kötü… Filmin özelliğinden biri de bu. Sert görünen ama aynı zamanda komik olabilen oyuncularla karşımıza çıkıyor. Bu da yönetmenin en iyi seçimlerinden biri…
Film genel hatlarıyla Mickey’nin işini çalmaya çalışan, çeşitli sosyal sınıflardan oluşan grupların çatışmasını anlatıyor. Profili bu kadar dağıtmasının altında muhtemelen İngiliz bakış açısı var. Filmin bu kadar ilgiyle beklenmesinin altında filmin enerjisi kadar iyi bir oyuncu kadrosunun etkisi de var!