Hesabım
    Bir Zamanlar... Hollywood'da
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Bir Zamanlar... Hollywood'da

    "Tarantino'nun kafası Hollywood partileri kadar dağınık"

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Quentin Tarantino markasına olan güvenle yazın en beklenen filmlerinden biri olan Bir Zamanlar Hollywood'da, gecikmiş bir şekilde de olsa nihayet ülkemizde gösterime giriyor. Filmi basın gösteriminden önce izlemiştim ve yakın arkadaş sohbetlerinde çaktırmadan "beklentinizi düşük tutun" çağrımı yineledim. Tarantino'nun son filminin onun başyapıtı olacağından neredeyse herkes emindi. Oyuncu kadrosunun da bunda etkisi var. Malum, Hollywood'da, Tarantino ile çalışmak için herkes can atıyor ancak ortaya çıkan sonuçtan Tarantino hariç kimsenin mutlu olmadığı ortada.

    Sinemanın geçmişine, yapımcı-yönetmen-oyuncu hikayelerine düşkün biri olarak filmi sevdim ama bu filmi sağlam sinema sohbetleri yaptığımız birkaç kişi hariç kimseye tavsiye edeceğimi düşünmüyorum; zira bu kadar dağınık bir yapıdaki 161 dakikalık seyir herkesin kaldıracağı türden bir şey değil. Zamanında sinema fuayelerinde ya da videocuların raflarında film afişlerine-kapaklarına dalıp giden çocuklar bu sandığı açtıklarında, içinden çıkardıkları parçalarla mutlu olacaklar ama bu sandıkta Bruce Lee'nin (Mike Moth), Rick Dalton'ın (Leonardo DiCaprio) dublörü Cliff Booth'tan (Brad Pitt) dayak yediği sekans gibi sıkı sinefillerin bile rahatsız olacağı şeyler de var. Filmin geneline yayılmış olan Tarantino raşizminin kendini gizlemekten vazgeçtiği sekans tam da bu!

    Kritiğimin büyük kısmını bu sekansı anlamak için harcayacak olsam da buna değer.

    47 Yıl Sonra Gelen İntikam...

    Bruce Lee'nin bana göre en iyi filmi olan The Way of the Dragon'ın finali muhteşem bir kapışma izlettiriyordu: Bruce Lee Vs. Chuck Norris yani Batı vs. Doğu…

    Bir üçüncü dünyalıya beyaz perdede verilmiş en büyük ödüldür bu kapışma… Batı uygarlığının simgesel merkezi Roma’nın yine simgesel değeri büyük Kolezyum'unda, eski çağ gladyatörlerinin sakin vahşiliği ile gerçekleşecek ve ufak tefek  Asyalının dev gibi bir batı savaşçsını evire çevire dövmesini, tadını çıkara çıkara göstererek, sarı tenlerin altında birikmiş acı dolu yüzyılların intikamını alan bir kapışma… Filmin tamamı bu sahneyi çekmeye adanmıştır. Lee bu kutsal savaşı yüceltmek adına filmin ilk 30 dakikasında hiç dövüşmemiştir ki bu o dönemde çekilen bir dövüş filmi için çok sıra dışı bir durumdur. Filmin tek kurbanı yani Lee’nin elinden filmde ölen tek kişi de yine Norris olacaktır. (Bu film ayrıca Norris’in oynayıp da sonunda öldüğü tek filmdir.)

    Önce Norris, Lee’yi hiç umursamadan savunma alır ve açığını yakaladığı anda bu küçük adamı yere yıkar. Yüzünde her daim alaycı bir gülümseme vardır. Bu gülüş aslında Çin merkezli Uzak Doğu’ya yüzyıllardır ticaret bahanesiyle gelen beyaz adamın sahtekarlığının ve zalimliğinin sembolüdür. Ama Lee kalkar ve beklenmedik darbeler indirir. Bir süre sonra gülüşün yerini şaşırma ve sonuna doğru çaresizlik almıştır. Milyarlarca Çinli için bu bir zaferdir. Sonunda batı diz çökmüş, doğunun savaşçısı onu batı uygarlığının tam ortasında öldürmüştür. Belki de ekonomik olarak giderek kalkınan ve tüm pazarları işgal ederek büyüyen Çin’e ait bir ön kehanettir bu...

    Kötü salonlarda ve video klüplerinden kiralanmış kasetlerde yüzlerce dövüş filmi izlemiş biri olarak bu sekansın büyük bir cüret olduğunu söyleyebilirim ve anlaşılan bazı batılı çocuklar o günden bu yana hınçla doluymuş. Lee'nin dersini yine beyaz perdede vermek gerekiyordu ve Tarantino onu ölümünden yıllar sonra diriltip kendini ispat etmek için çırpındığı Hollywood setlerinde yine aryan bir batılıdan sağlam bir dayak yediriyor. Sinema tarihinin en büyük sinsiliği nedir derseniz, Bir Zamanlar Hollywood'daki Lee ve Booth kapışmasıdır diyebilirim. Tarantino'nun bu sahneyi çok anlamlandırmayıp komik bir sekans çekme hevesiyle açıklaması inandırıcı değil.

    Gelelim yönetmenin filmin asıl başkarakteri olan Sharon Tate'i (Margot Robbie) konumlandırma şekline... Karakteri, hakkında yapılmış onlarca belgesele rağmen, trajik sonunu bilmeyen seyirciyi şoklayacak şekilde yerleştirmiş filme... Bunun bir sinefil için ödülden çok ceza olduğunu belirtmeliyim. Kurgu karakterler ve gerçek olanlar dahil herkes Tarantino'nun zihninde başkalaşım yaşayarak karşımıza çıkıyor. Bu numaraları onun elinden çıktığı zaman seviyoruz elbette ancak bir Tarantino filminin bu kadar Tarantino filmi olması yapısını yıkarak, gülünçleştirerek bir karikatüre dönüşmesine yol açıyor. Bir de kırtasiyeden alınmış ucuz bir tutkalla yapıştırılmış gibi duran ve kopan dramatik yapı buna eklenince...

    Quentin Tarantino'nun adeta "aklımın iplerini saldım" diyerek çektiği Bir Zamanlar Hollywood'da kimisi için dayanılmaz bir saçmalık kimisi için de orgazmik bir seyir deneyimi olacak. Hollywood'un parıltılı zamanlarının bitişine yakın tarihlenen macerada, efsanesine inandığımız hemen herkesi irili ufaklı sekanslarla yıkıyor. Acı içindeki eğlence düşkünü bir sürü karakter arasında en sağlam duran kişi bir dublör olan Cliff Booth. Tarantino bir kez daha "asıl kahramanlar bu adamlardı" demiş ama o tarafın defolarını göstermeyi de ihmal etmeden. Cliff'in köpeğine mama hazırladığı sekans adamın ruh halini özetliyor.

    Ben kimi kusurlarına rağmen filmi seven taraftayım. Çocukken Gölcük Garnizon sinemasında izlediğim ucuz Örümcek Adam filmlerinin kahramanı Nicholas Hammond'u bile gördüğüm bir filmi ne kadar kötüleyebilirim ki! Film, olağanüstü sanat yönetimi sebebiyle mutlaka sinemada görülmeyi hak ediyor, iyi seyirler...

    murattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    • xcalibur
      Film de yorum gibi anlaşılmaz diyorsunuz yani :) Sevgiler.
    • Can A.
      Eleştirinin altına imzamı atarım. Ortalama seyircinin, boş gidip izleyerek zevk alabileceği bir film değil. Uzun ve sıkıcı bir film. Eğer arkadaki hikayeleri bilmiyorsanız veya ilgilenmiyorsanız izlemeseniz de olur. Ben beğendim. En beğendiğim Tarantino filmi elbette değil ama oyunculuklar, dönemin atmosferi Bruce Lee'nin sahnesi vs. gibi detayları başarılı buldum. Son filmi demiş ama eleştiriyi yazan kişi, öyle değil. 10 film çekeceğim geyiğine inanmıyorum ama zaten bu 9. sanırım. Gerçi hangilerini sayıyor ondan da çok emin değilim, herhalde kendi yazdıklarından bahsediyordu onu derken.
    • You don't mess w
      Elçin sangu filmi olsa inanın çoktan 4 vermişti bu sitedekiler ama Murat Beyin bu film için eleştirisini ben beğendim. Aslinda eleştiri tarzı da o anlamda bu film gibi olmuş
    • xcalibur
      Filmi izlemedim. Beyazperde'deki yorumu okumak için geldim. Ancak yorum anlaşılır değil. Cümleler devrik. Anlatım ağdalı ve zor anlaşılır.
    • a
      Göndermeciler :).
    • Gooler
      Bu filmi Tarantino çekmeseydi? Cannes'da 6 dakika neyi alkışladılar? Uzun, bilmiş yorumlar yapmayacağım Brad Pitt ve Leonardo Di Caprio olmasaydı neyi izlerdik diye kendime soruyorum ve 2,5 saatime üzülmüyorum. Hepsi bu.
    • Cemile D
      Bence her karesi gönderme olan muhteşem bir filmdi. Filmde Polanski nin hayatına göndermeler ise intikam hissi barındırıyordu. Polanski nin annesinin nazi kampında 8 aylık hamileyken ölmesinin intikamını alev silahıyla ss subaylarını öldürmesi ile karısı Sharon Tate in öldüren ve bebeğini karnından keserek çıkaran katili oynayan karakteri yine aynı silahla öldürmesi intikam barindiriyordu. Ayrıca Cliff Booth karakterinin arabaya aldığı ,yaşını saklayan hippi kızın yaşının küçük oldugunu tahmin ederek sevişmeyi reddetmesi Polanski nin 13 yaşındaki kıza cinsel tacizden hüküm yemesine göndermeydi. Filmin sonunda şiddete karşıbiri olduğum halde katillerin feci şekilde yok edilmesinden hiç rahatsız olmadım. Ayrıca filmin sonunda Rick Dalton un Sharon Tate le tanışma sahnesi ve eve ziyareti çok trajikdi göz yaşlarımı tutamadım. Her gün yaşadığımız olayları nasıl iyi sonuçlanırdı diye onlarca kez kafamızda kurgularız muhtemelen Tarantino da öyle yapmış. Kısacası çok iyi filmdi.
    Back to Top