Gözüm anahtar deliğinde!
Yazar: Banu BozdemirPretoria'dan Kaçış /Escape from Pretoria’nın klasik bir hapishane filmi olmasını engelleyen başlıca şey düşünce suçu ve anahtarlar! Hatta anahtarlar burada fazlaca önem kazanıyor, filmin özgürlüğe ve idealizme ilişkin damarı burada akıyor. Film Tim Jenkin ve Stephen Lee’nin dışarıdan içeriye girmelerine sebep olan olayı hızlıca aktarıp, asıl hikaye içeride diyor. Irkçılığın ayyuka çıktığı, siyahilerin yaşam haklarının yok sayıldığı 1970’ler atmosferinde Jenkin ve Lee hapishanede de aktivist kimliklerine devam ediyorlar. İkiliyi dışarıda çok kısa görüyoruz. Bildiri dağıtma makinesi yapıp (kuşlama), yakalanıp içeriye konuluyorlar! Jenkin’in mühendis kafası ve özgürlük tutkuları sürekli hapishaneden kaçmanın yollarını arıyor!
Film gerçek bir yaşam öyküsü uyarlaması, az çok sonunu tahmin edebildiğimiz bir akışla ve heyecansız devam ediyor. Çünkü ikili her türlü gerilim unsurunu aşıp, yataklarına atıyorlar kendilerini… Çatışma unsuru, onları tehlikeye atacak her yol bir şekilde bertaraf ediliyor. Yani önlerindeki her kapı sorunsuzca açılıyor, bu da filmin tek hamlesini yok ediyor.
Oysa siyahilerin sorunlarını bu denli dert edinmiş, düşünce suçlusu olarak hapse atılmış ikilinin biraz daha dışarıdaki operasyonlarını görsek fena olmazdı, çünkü içeride biraz tekrarlı bir zaman geçiriyoruz, anahtarları kapıların üstünde kontrol edip duruyoruz. Yönetmen bize içerideki hassasiyeti, zaman geçişini ve işin ciddiyetini anlatmaya çabalıyor onu anlıyoruz ama bizim de biraz daha dışarıdan haberler duymaya ihtiyacımız var!
Mahkumlar dünyasına dönersek; Tim ve Stephen kaçma fikirlerini etrafındaki mahkumlara açtıklarında açıkçası heyecanla karşılanmıyorlar. Çünkü hapse ilk düşenin temennisi oradan kaçmaktır. Ama bu hayli uzun ve caydırıcı yollar içerebilir. Bizim bu iki kafadara tek inanan ve onlarla birlik olan Alex Moumbaris oluyor. Çünkü dışarıda elinden kaçan bir yaşamın farkında. Filmi izlerken mahkumların birbirlerini gammazlamaması da dikkat çekiyor. Neredeyse en ufak çatışma yok mahkumlar arasında. Sadece fikir ayrılıkları var o kadar. O yüzden üçlümüz yollarında emin adımlarla ilerliyorlar, bir iki ufak pürüz dışında her şey gayet kolay oluyor. Belki de bu filmin aldatmacası budur demekten kendimi alamadım izlerken!
Daniel Radcliffe ne kadar büyüse de gözümdeki Harry Potter imajı pek silinmiyor, onu hala büyüler yapan, yapmaya çalışan bir çocuk olarak izliyorum. Buradaki rolü de sihirli anahtarlar yapan bir mahkum zaten desem yanlış olmaz. Tabii oynadığı karakter gerçekten de müthiş. Birkaç kere gördüğü anahtarlardan üretim yapması takdire şayan doğrusu. Filmin tek övünç avuntusu da bu olsa gerek. Onun dışında her şey klasik bir hapishane filmi havasında geçiyor. Film Tim Jenkin’in kaçış öykülerini kaleme aldığı Inside Out: Escape from Pretoria adlı kitabından uyarlama.