Hesabım
    Parazit
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Parazit

    Müthiş bir senaryo ve kurgu başarısı!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Bong Joon-ho, yedinci filmi Parasite / Parazit'te yarattığı iki aile tablosu üzerinden öncelikle müthiş bir senaryo ve kurgu detayı ortaya koyuyor. İki ailenin tezatlıklarından ilham alan film, aile olma kavramının detaylarını da çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Parazit, kelime anlamıyla bir canlıya bağımlı olarak yaşayabilen ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar da verebilen organizmalara deniyor. Fakirlikle sınanan Kim ailesi yaşadıkları mahalle, ev ve evin dışında gelişen olaylar nedeniyle parazit sınırlarına dahil edilebilir. Park ailesi ise yaşadıkları doğal zenginlikle birilerini sırtlarında taşıyan insanlar olarak görülebilir. Ama onların da sırtına yapıştıkları bir sistem var. Ve hatta sistemin de sömürge haline getirdiği bir takım olgular. Yani bu böyle gider! Birisi yüzleşmeye açık, diğeri ise sıradan kalıplar içinde tartışmaya kapalı gibi görünüyor. Ancak iki aile etkileşime girdikçe her iki taraftan da sevimsiz kokular geleceğine dair vurgu yapılıyor.

    Kim ve Park ailesi, ülkedeki eşit olmayan gelir dağılımının temsili iki aile modeli. Kim ailesi fakir olmalarına rağmen çocuklarına zengin evlerinde ders verdirtecek kadar bir eğitim payına dahil edebilmiş. Yani eğitim seviyesiyle gelir düzlemi arasında organik bir bağ yok. Önce oğulları, sonra kızları Park ailesinin çocuklarına ders veriyor ve zekalarıyla işin içine anne ve babalarını da dahil ederek adeta evi ele geçiriyorlar diyebiliriz. Film ilk bölümdeki olağan ve yayılmacı akışa karşı ikinci bölümde yarattığı öfkenin acısını çıkartıyor. Bu da aynı hayatı yaşayamayan insanların birbirlerine karşı yükselttikleri bir öfke patlamasına yol açıyor! Kim ailesi camlarına işeyen sarhoşlardan sonra Park ailesinin salonlarından yemyeşil ve yağmurlu bir geceye uzanan bir değişimi iyice sorgular hale geliyorlar. Evde tuvaletin tepesine tüneyip bağlandıkları internetin aslında evin her yerinde çekiyor olması da onlar için kafalarını aydınlatan başka bir gelişme! Tabii Kim ailesinin kendilerine açtıkları yolu diğer emekçiler için kapamaları da ayrı bir sosyal ve etik sorun! Sonuçta aile arasında kopmayacak bir bağ var ve bu her anlamda işlerini kolaylaştırıyor. Batmışlık ve kokmuşluk halinde bile yaşamsal durumlarından taviz vermiyorlar. Gerekirse taşan klozetin kapağını kapatıp orada, o kokuşmuşluk içinde yaşamaya devam ediyorlar ve bu tarzı ve tavrı başka bir mekana, ortama sızdırmaktan da zerrece gocunmuyorlar!

    Bir de tüm bunların karşısında pırıl pırıl olduklarını sandığımız Park ailesi var ki, onların bağları daha kopuk duruyor. Birbirleri için yarattıkları özgürlük alanlarını çoğu zaman görmezden gelerek yaratıyorlar. Bir arada gördüğümüz tek bir sahneleri yok neredeyse. Evin büyüklüğünden dolayı evin sırlarına vakıf olma şansları da yok. Küçük çocuğun gece gördüğü şeyin hayalet olduğunu düşünmek istiyorlar. Çünkü öylesi onlar için daha kolay geliyor. Karı koca arasındaki kopukluk da taa ki kanepede, sıkıştırılmış bir alanda yalnız kalıncaya kadar devam ediyor. Biraz daha kendi konforlarından çıkıp, bahçede çadır içinde uyuyan oğullarına bakarken rahatlıyorlar, özlerine dönüyorlar. Ama evde dönen dolapların yine de farkında olmayacak kadar kapalılar dış dünyanın kurnazlığına…

    Tabii film bunların dışında, dibinde dibi var kafasını da devreye sokuyor. Evin emektar hizmetlisi Moon-Gwang’in kocasının evin mahzeninde yıllardır yaşadığını, küçük çocuğun gece gördüğü kişinin de koca yani Geun Sae olduğunu anlıyoruz. İşten ayrılmak zorunda kalan kadın, Kim ailesini kocasının varlığıyla tanıştırmak zorunda kalınca farklı bir sosyal zincirin ağlarını da devreye sokmuş oldu. Bir nevi kader döngüsü gibi aslında. Biten ve yeri doldurulan hayatlar ve onları sıkı sıkıya saklayan dehlizler! Ve o dehlizlerden hayata ara sıra sızan pis kokular…

    Film 72. Cannes Film Festivali’nde oy birliğiyle Altın Palmiye ödülünü kazandı. Ve jürinin ne kadar da isabetli bir karara imza attığını filmi izleyince anlıyorsunuz. Filmin zekasını, ince ince filmin içine yaymasını zevkle izliyorsunuz. Olacakları az çok tahmin etseniz de, gerilimi olağan bir şekilde içinizde hissediyorsunuz. Mutlu bir anın ardından yaşanan trajediyi izlerken yönetmen Bong Joon-ho’yu bir kez daha tebrik ediyorsunuz. Yönetmenlik başarısını ince ince bizimle paylaşıyor zira. Her yönetmenin senaryo ve kurgu açısından inceleme altına alması gereken bir yapım Parazit!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top