Nedir bu Doktor Dolittle beyazperde çıkmazı?
Yazar: Duygu KocabaylıoğluHollywood’un başarılı bir roman ya da hikaye serisini ele alıp, tekrar tekrar uyarlamasını, yeniden çevrimini yapıp her seferinde boşa kürek çektiği nadir görülür. Hikayesi 1920’lere, yani tam bir asır geriye giden Doktor Dolittle’ın uzun metraj sinema uyarlamalarının ayağı bir şekilde hep kayıyor, hep ağır aksak mı ne gidiyor. Üstelik bu yeni filmde başrol Robert Downey Jr. iken ve CG destekli ‘live action’ tekniğinin geldiği son noktada olmamıza rağmen. Yine enseyi hemen karartmadan yeni sürüm Doktor Dolittle’dan keyif almak da mümkün.
175 milyon dolar bütçeli filmin amiral koltuğu, daha önce Syriana (2005) ve Altın (2016) gibi ödüllü yapımlarla ortalamanın üstünde bir filmografiye sahip olan, senaryo yazarlığı ile de Traffic filmiyle 2001’de Oscar alan Stephen Gaghan’a emanet edilmiş. Bu sağlam referansla filmin senarist ekibinde de yer alan Gaghan, şaşırtıcı biçimde sanki sipariş bir iş için yönetmen koltuğuna geçmiş de kendisinden pek bir şey katmak istememiş gibi; karşısında kanlı canlı başat oyuncu Robert Downey Jr. olunca, filmin tüm dinamiğini süper star oyuncuya yükleyip, arkasına yaslanmayı tercih etmiş gibi bir izlenim veriyor.
Doktor Dolittle karakterine ve öykülerine aşina olmayan genç seyirciler için hikayeyi biraz başa saralım. Dr. Dolitte’ın yaratıcısı Hugh John Lofting, 19.yy’ın sonlarında doğan ve çağdaşları gibi sarsıcı bir çağ dönüşümüne tanıklık eden bir İngiliz; mühendislik eğitimi alan Lofting 1914-1918 arası I. Dünya Savaşı’na katılır ve Doktor Dolittle karakterlerini yaratması da ilk kez kendi çocuklarına yazdığı mektuplarda ortaya çıkar. Savaşın acı yüzünü yansıtmak yerine çocuklarına eğlenceli, hayali hikayeler anlatmak isteyen Lofting, 1920’lerin bakış açısıyla hayvanlarla konuşan bir doktoru yaşanan acılara ve kıyımlara merhem olarak görür. Viktoryan Dönemi kendisine merkez alan Doktor Dolittle serisinin 1920-1957 arasında yayınlanan 15 kitabı olduğunu ve yapılan uyarlamaların ağırlıklı olarak 1922 The Voyages of Doctor Dolittle kitabı çevresinde şekillendiğini ekleyelim.
Bu ansiklopedi verileri ışığında 2020 yapımı Dr. Dolittle’ımıza dönersek, uyarlama hikayemizin en azından dönemsel olarak orijinal yapıtı temel aldığını söyleyebiliriz. 1998 tarihli ve Eddie Murphy’li Doctor Dolittle’dan farklı olarak günümüzde geçmese de, senaryonun matematiği ve iyi-kötü kodları alıştığımız düzlemde ilerliyor. Yaşadığı trajediden sonra kendisini insanlardan soyutlayarak, hayvan dostlarıyla masalsı bir dünyada yaşayan Dr. John Dolittle’ın toz pembe evreni, Kraliçe Viktorya’nın hastalanmasıyla sarsılır. Kraliçe’ye şifa olacak yegane meyveyi aramak için denizaşırı bir maceraya, hayvan dostlarından oluşan mürettebat ile atılan Dr. Dolittle’ın bu serüvende yardımcısı genç Tommy (Harry Collett), düşmanı ise Kraliçe’nin doktoru Dr. Blair Müdfly (Michael Sheen) olur.
Filmin hemen hemen her sahnesinde yer alan yegane canlı Robert Downey Jr., Dr. John Dolittle’ı yine kendi absürt üslubuyla, hatta Iron Man’den ödünç aldığı kibirle, canlandırıyor. Neredeyse bir anti-kahraman olarak başlayıp, finalde gönüllerin doktoru olarak tabii ki zirvede bitiriyor. Fakat çerçeve öykü ve devamında gelen deniz serüveni o kadar alışılmış bir çizgide ilerliyor ki, bir süre sonra ancak, bilgisayar marifetiyle seyrettiğimiz hayvanların komik hallerine ve bir-iki de doktorla ile olan atışmalarına gülüyorsunuz.
Filmin hitap ettiği kitle olarak ‘aile sinemasına’ odaklandığını biliyoruz ama yine de genç neslin beslendiği popüler kültüre yakın –bro harici- bir dil tutturulabilseydi keşke.
Ayrıca, filmin kısa bir bölümünde de olsa ‘kötü adamlar’ olarak yine doğulu karakterlerin ve arka planın seçilmiş olması “100 sene sonra hala mı oryantalizm?” diye isyan ettiriyor insana (bu tutumu yakın zamanda son Jumanji filminde de gördük). Antonio Banderas’ı her haliyle, her rolüyle seyretmek ayrı keyif, ama neden yani?
Ez cümle, ağırlıklı olarak okul çağındaki genç seyirci kitlesi için kurgulanmış ve hakkını yemeyelim tekniğinde herhangi bir kusur olmayan, 110 dakikalık bir eğlencelik var karşımızda. Tam da yarıyıl tatili başlarken vizyona girmesiyle, boş yerli komedilere iyi bir alternatif. 2020 model Dr. Dolittle, genç seyircileri hayvanlarla ilgili bir uzmanlık alanına, belki veteriner olmaya teşvik eder mi bilinmez ama ipad’li-tiktok’lu şehir çocuklarına kedi-köpek harici hayvanların varlığına ve sevgisine dair fikir vereceği muhtemel. Filmin ülkemizde dublajlı versiyonuyla da gösterime girdiğini hatırlatalım.