Öyle ya da Böyle: Bir Tebessüm Filmi!
Yazar: Su BahadırEğlence sektörünün kan kusup kızılcık şerbeti demek gibi bir kuralı vardır, bu yüzden kameralar arkasında yaşanan çekişmeler çok nadiren bizler tarafından duyulur. Ancak bu sektör acımasız bir camiadır, bunu sahne tozunu yutmuş usta tiyatrocuların ve sevilen sinema yıldızlarının sektörden uzak kaldıkları birkaç yılda acımasızca terk edilişlerinden olduğu kadar bu konuya dikkat çeken eylemlerden de biliyoruz. Ancak sektörün acımasızlığı sadece ışıklar altındaki insanlara değil, kamera arkasındakilere de aynı... Emeklerin çalınması, senaryoların sızdırılması, özgün projelerin entegre edilen dayatmalarla orijinalinden çıkıp tüketime yönelik projelere dönüştürülmesi sanat ve eğlence sektöründeki isimlerin en büyük sıkıntılarını özetliyor. İşte yönetmen koltuğunda Alper Kaya'nın oturduğu eğlenceli yerli komedi Öyle ya da Böyle filmi bu konulara dair eleştirel bir perspektif sunuyor.
Erdal Tosun, Selim Erdoğan, Deniz Özerman ve Reha Özcan gibi başarılı isimleri bir araya getiren yapım Ferit Kaya ve Osman Karagöz tarafından canlandırılan idealist senaristler Hakan ve Mehmet'i temel alıyor. Yapmak istedikleri kalitedeki işler için didinip duran ikilinin iki dizisinin birebir çalınması ve 3 sezonluk diziye dönüşmesi boyunlarını bükmüşken, senaristlerimiz bir de yeni projelerinin tehlikeye girmesiyle yıkılıyor. Türkiye'nin büyük yazarlarından birinin eserini bitirme tezi olarak işleyen Hakan, tam eseri senaryolaştırıp yapımcıya sunmuşken ünlü yazarın yeni bir roman yazacağı tutuyor! Sektörün acımasızlığı da işte tam burada devreye giriyor; eğer yazar yeni bir kitap yazıp da ölürse en önemli kitap sonuncu kitabı olur! Karamsarlığa düşen ikili yardımı hiç ummadıkları bir yerde, eskicide buluyor. Erdal Tosun'un canlandırdığı altın kalpli eskici Apo ve Selim Erdoğan'ın hayat verdiği eski dolandırıcı-yeni taksici 'uğursuz' Halis senaristlerimize yardım etmek için maceraya dahil oluyor. Ancak bu süreçte ikili en büyük yardımı Reha Özcan tarafından canlandırılan babacan ev sahipleri Sadık'tan görüyor. Deniz Özerman'ın canlandırdığı dırdırcı eşi Yasemin'in tatile gitmesiyle birlikte maceraya balıklama atlayan Sadık, dükkanını satılmaktan kurtarmaya çalışan Apo ve sıkıntıdaki senaristlerimiz Halis'in sinsi planları ile ne pahasına olursa olsun yeni kitabın yazılmasını engellemeyi kafalarına koyuyor. Tabii bu süreçte Hakan'ın büyük aşkı Peri ve 'ölmesi gereken yazar'ın karmaşık aile hayatı da hikayeye tuz biber oluyor.
Filmi kahkahalara boğulmak umuduyla izleyen seyirciler salonu hayal kırıklığı ile terk edebilirler, çünkü senarist Emrah Aktürk'ün de belirttiği gibi, bu bir komedi filmi değil. Bu bir tebessüm filmi, insan ruhunun, beklentilerin, umutların, çaresizliğin, aşk acısının ve umudun trajikomik bir şekilde beyazperdede hayat bulması... Yeşilçam ruhunu beyazperdeye yansıtmayı başaran yapımın mizahi göndermeleri ve duygusal altyapısı birbirini dengeler nitelikte. Oyunculuklar konusunda ise Erdal Tosun, Selim Erdoğan, Deniz Özerman ve Reha Özcan'ın usta oyunculukları filmin en temel yapı taşı oluyor.
Filmin altyapısında dikkat çeken önemli bir nokta da filmin maddiyatla insan karakterlerini nasıl birbirine bağlamış olduğu. Filmin zenginleri burnu havada ve dünyadan bir haber yaşayan kırılgan burjuvalar olarak öne çıkarken, filmin maddi sıkıntı çeken kahramanları ise altın kalpleriyle göz dolduruyor. Yeşilçam'a özgü "para değil gurur" kuralına sadık kalan yapım senaristleri paranın değil kişisel başarının peşinden koşturarak günümüz değerlerine de eleştirel bir bakış atıyor. Zira filmin zenginlerinin ana dörtlümüze oranla çok daha sığ ve çıkarcı ilişkilerle birbirlerine tutunmuş olduklarını görüyoruz. Her karakterin kendine ait kurulan derinlikli yapıları da seyircinin filmle bağ kurabilmesini kolaylaştırır nitelikte. Huysuz ve tatlı kadın Yasemin bir yandan kocasına dünyayı dar ederken bir yandan da onu olabilecek her tehlikeye karşı korumayı kendine görev ediniyor. Senaristlerimiz filmlerini uygulamaya koyabilmek için her yolu deneyecek kadar çaresizken kirli parayı reddederken bir dakika bile şüphe etmiyor. Karısının baskısından bunalmış Sadık karakteri bütün film boyunca çocuklara yardım edebilmek için koştururken önemli olanın 6 aydır alamadığı kiralar değil dostluk olduğunu asla unutturmuyor. Eskici Apo ise sattığı antikaları sevmediği müşterilere asla vermiyor, kaç paraya olursa olsun... Yasemin ve büyük yazarın kızı Elif karakterlerinin birbirine taban tabana zıt oluşu, statünün yarattığı değişimlerle karakterlerini geliştirmiş olan 2 ayrı kadını ortaya çıkarıyor. Bu durumdan elbette ki Elif başarısız bir evlilikle zararlı çıkarken, Yasemin parasız ancak güç ve cesaretle donanmış olarak seyircilerin beğenisini topluyor. Bunda Deniz Özerman'ın sempatikliği de büyük bir etki.
Filmin müzikleri yapımın en vurucu etkisi diyebiliriz. Parça seçimleri ve effektlerin doğru kullanılışı senaryoyu bir hayli güçlendirmiş. Kurgu konusunda bazı teknik kusurlar göze çarpsa da, yapımın geneli bu hataları telafi edebilecek nitelikte.
İnsanın değerini parasıyla ölçen ve "İstanbul dışında yapım mı olurmuş" diyen yapımcıların pek de haz etmeyeceği yapım, Ankara'da komedi, daha doğrusu 'tebessüm' filmini hayata geçirerek sektörün dayatmalarına karşı anarşist bir tavırla dimdik duruyor.