Hesabım
    Kötü Kedi Şerafettin
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Kötü Kedi Şerafettin

    Sen iflah olmazsın Kötü Kedi Şero!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Dönemin karikatürlerinden, mizah dergilerinden hem politik hem de sosyal olarak beslenen bizler için Kötü Kedi Şerafettin'in yeri çok farklı. Karikatürist Bülent Üstün'ün 1996 yılında kendi kedisinden ilham alarak yarattığı karakterin doğum dergisi L-Manyak'tır. Daha sonra Lombak'ta çizmeye başlayan Üstün bu yarı insan yarı kedi, ağzı bozuk Cihangir kedisinin bu kadar ünlü olacağını hiç tahmin etmese de kötü kedi yolunu bir şekilde buldu. Çizgi romanda hatırladığım kadarıyla elinden şarabı, birası eksik olmayan, en az sahibi kadar azılı olan Şero burada daha çok rakı balık kafasına geçmiş gibi.

    Filmi izlerken Recep İvedik hissiyatını sıkça veren bu insan kılıklı hayvanlar alemi özellikle başarılı animasyon çalışması ile göz dolduruyor. Özelikle mekan çalışmalarını çok özenli ve neredeyse birebir yapan ekip, bu anlamda bile takdiri hak ediyor. Hikaye ise karikatüre hayat veren karakterlerin toplu geçit töreni gibi. Hiçbir karakter sırıtmıyor, hatta hikayeye nokta atışı dalışlar yapıyor. 1996 İstanbul'uyla 2016 İstanbulu arasında elbette fark var ama hikaye zaman mevhumuna takılmadan yoluna devam ediyor. Sadece bugüne dair yakaladığım tek göndermesi içki içmenin azaldığına dair vurgusu oluyor filmin. Filmin dikkatinin bu yönde olması çok normal, çünkü Şero sıkı bir içici! Sürekli çilingir sofrası arayışında olan kafadarların muhabbetiyle başlayan film, çizerinin kendisini hikayeye gayet fantastik bir şekilde dahil etmesiyle farklı bir aksiyon kazanıyor diyebiliriz. Zaman zaman kendisi gibi fenomen olmuş Garfield ile karşılaştırılan, hatta Garfield’ı boğazladığı kapaklarla gündemimize oturan bu azgın kedinin maceraları daha çok sahibi Tonguç ve oğlu Tacettin arasında geçiyor. En yakın rakibi bir çizgi kahraman olan Heathcliff ama o bile Şeronun eline su dökemiyor, dökemez! Bu anlamda Garfield gayet gerilerde kalıyor!

    Şero iflah olmaz bir anti kahraman ve bu onu daha da ilgi çekici yapıyor. Üzerinde bir atlet ve çizgili pijamaları eksik olan Şero, kendi dünyasının kanunlarını yaratma konusunda yine taviz vermiyor. Mart ayında geçen, bizi İstanbul’un çatılarında fazlaca soluklatan film içerik ve biçim çalışmasını layıkıyla ortaya koymuş bir iş. Anima İstanbul’un yetenekli ellerinde, hiçbir detayın atlanmadığı film, gerçekten de emek verilmiş, izlemesi keyifli bir animasyon olmuş. Filmin argo dilinden hiç bahsetmiyorum çünkü Şero’yu Şero yapan bu zıpır haller atlansaydı, film bir şeye benzemezdi! Ufacık da olsa dilde yumuşatmalar göze çarpmıyor değil ama Şerafettin’in hikayesi tam gaz devam ediyor. Modern insanın içinde gizli kalmış şiddeti ya da hanzoluğu ayan beyan ortaya döken bu karakter o yüzden bu kadar sevildi, tıpkı aynı yolda ilerleyen Recep İvedik gibi. Ama Şero bir kedi, konuşan, içen, sigara tüttüren, kafa göz yarmayı seven, dişi kedi görünce yerinde duramayan bir karma. Duygusal olarak insan – hayvan karışımı olan Şero’yu gerçekten de özlemişiz, delikanlılığın kitabını yazan bu kediyle tekrar bir Cihangir silüetinde karşılaşmak iyi geldi. Tabii torbacı martı Rıfkı ve fare Rıza’yla da.

    Özellikle Şero’nun çatıdan atlayıp çarşafa tırnakları geçirip aşağıya inme sahnesi, dergiyi çok hatırlatan türden olmuş. Sevenleri eleştirmeden, seslendirme kadrosuna takılmadan Kötü Kedi Şerafettin’in macerasına takılsın. Memnun kalacağınıza eminim! Zaten hikayede Bülent Üstün ve Levent Kazak’ın imzası var. Yani hikaye emin ellerde, animasyon da!

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top