Çocuklarım için!
Yazar: Ali Ulvi UyanıkNamus nedir? Ya da, namus kavramını, hücrelerine nüfuz etmiş ikiyüzlülükten temizlediğimizde asıl
ve dürüst tanıma mı ulaşmış oluruz? Neden, özellikle az gelişmiş ülkelerde başkalarının haklarına tecavüz ederek zengin olanlar toplum içinde muteber kişilerdir de, seks işçiliği yapan kadınlar kendilerini saklamak zorunda kalırlar?
Elmas (Narges Rashidi), şiddetin, özellikle kadınlar üzerinden tanımlanan namusla meşrulaştırıldığı bir
toplumun üyesi. Bir şansı Almanya'da yaşıyor olması. Burada yasal seks işçiliği yapıyor. Çünkü ergenlik
çağına girmiş 16 yaşındaki oğlu Can (Jascha Baum) ile ondan daha küçük kızı Sevgi'ye (Marlene Metternich) iyi bir gelecek sağlamak istiyor. Zamanında belli ki sözünü dinlemediği babasıyla (Vedat Erincin) ise, annesinin mezar ziyaretinde tesadüfen karşılaşması dışında bir ilişkisi yok!
Film, Can'ın bir sürpriz sonucu annesinin mesleğini öğrenmesinden sonraki gelişmeleri öykülüyor. İster istemez tutucu kodlarla dünyaya gelmiş Can'ın, tam da cinsel hayatının başlangıcında annesinin
sırrını 'görerek' öğrenmesi, kimyasını bozar... Kardeşini de alarak dedesinin yanına sığınır, annesiyle
irade savaşına girer. Ama bu savaşın galibi olmayacaktır. Can, önce ret, sonra anlamaya çalışma ve durumu yıllar önce kabullenmek zorunda kalmış dedenin etkisiyle yumuşama sürecinde, seyircinin
odağına oturuyor. Siz olsaydınız hangi duygularla çalkalanırdınız?
Ancak, kızına, kendi hikayelerinin paralelinde, bir koyun ile iki kuzusunun zorlu hayatlarını okuyan
Elmas'ın, oğluyla olan meselesi, etkili bir psikolojik filme dönüşemiyor. Kafamızda Elmas'ın geçmişiyle
ilgili bir dizi soru varken, bir noktadan sonra sıradanlığa teslim olan hikaye, 'suça bulaşıyor',
renklenmeye ve heyecan kazanmaya çalışıyor. Yani, "Mutlu Kuzular" (Von glücklichen Schafen)
Elmas'ın geçmişini yazmayı ne denli seyirciye bıraksa da ipucu konusunda cimri davranıyor; bir de
gereksizce yönünü değiştiriyor. Mesela merak ettim, namazında niyazında bir kadın, yalnız kaldıktan
sonra, eğitimini tamamlayamamış olsa da, ilk iş olarak seks işçiliğine mi başladı? Yoksa başka
aşamalardan geçerek yıprandı mı?
Yönetmen- yazar Kadir Sözen, belki bilhassa bu denli ipuçsuz bırakarak kendi şartlanmışlıklarımızla da yüzleşmemizi istemiştir, kim bilir? Film doğru bir çıkış noktasından hareket etse de, seyrettikten sonra kimi seyircilerin bazı boşluklar ve tatminsizlik hissedebileceğini söyleyebilirim.