Hesabım
    Casuslar Köprüsü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Casuslar Köprüsü

    Tom Hanks geride kimseyi bırakmaz.

    Yazar: Fırat Ataç

    Aylardan Kasım, yönetmen Steven Spielberg, başrol Tom Hanks, mevzu bahis soğuk savaş, film 141 dakika. Akademi Ödülleri'nin gelip çattığını kafanıza vura vura hatırlatan bir birleşim bu. Her daim övgüye değer Spielberg'in tıpkı bir önceki filmi Lincoln gibi kendine geri plana attığı, başrol oyuncusunu sahaya sürüp diyalog üzerine ilerlediği yeni filmi Casuslar Köprüsü, yönetmene karşı duyduğumuz heyecanı biraz daha örselememiz gerektiğinin görsel karşılığı.

    Brooklynli avukat James Donovan (Tom Hanks), Amerika'da casusların bile hakkaniyetle yargılanabileceğini gözler önüne serecek 'ulusal bir görev'e getiriliyor. Rus casus Rudolph Abel (Mark Rylance)'in avukatlığı sadece göstermelik bir durum aslında. Suçlu bulunması gerektiği yargıç tarafından kesin çizgilerle belirtilmiş. Donovan buna rağmen mesleğinin etiklerine saygıda kusur etmeden işini olabildiğine ciddiye alıyor, üzerindeki güçlerle 'en azından' idam kararını ortadan kaldırmak için savaşıyor. Bunu yaparken toplumun da nefretini kazanması uzun sürmüyor.

    Filmin paralel izleyen bir diğer hikayesinde ise SSCB üzerinde uçuş yaparak görüntü toplamaları salık verilen Amerikan askerlerini izliyoruz. Başarısız görev, SSCB'nin de eline bir casus düşmesiyle sona eriyor. Bridge of Spies, ilk yarısındaki mahkeme filmi hüviyetini burada bırakıp iki casusun takas sürecine yoğunlaşacağımız siyasi gerilime yelken açıyor. İşlerin kolay olmayacağını Berlin duvarının inşa edilişi esnasında Almanların eline düşen başka bir Amerikan vatandaşının sürece dahil olmasıyla anlıyoruz. Avukatlık becerilerinin yanı sıra insan ilişkilerinde de 'bir Amerikan markası' olan Donovan'ın sırtına yüklenen pazarlık aşaması, devletler penceresinden bire karşı bir, avukatımız penceresinden bire kaşı ikiye evriliyor. Kısacası filmin yarı yoldan itibaren misafir olduğumuz yeni mekanı Doğu Almanya'dan iki vatandaşı almadan ölmek var, dönmek yok.

    Bridge of Spies, kesinlikle kötü bir film değil. Yeterli olmanın tanımını yapıyor. El attığı her türde olduğu gibi period dramalarında da usta sıfatını hakeden Spielberg'ten beklentimiz bu mu peki? Yeterli olmak yeterli mi?

    İdeallerine bağlı ana karakterini yüceltirken yarattığı sıcaklığı, casus filmi formatındaki alışılageldik soğuklukla birleştiren Spielberg, bir yandan etik ve hümanizm dersi verirken öte yandan düşman iki ülkenin de birbirinden farkı olmadığını üzerine basa basa vurguluyor. Amerikan tarafının yargıyı manipüle etmesi ile Sovyet tarafının esiri misafir etme biçimi arasında 'birbirinin karşılığı' bağlantısı çekiyor. 10 yıl önce çekilmesi halinde çok daha vatansever olabilecek film, kahramanlaştırma sevdasından vazgeçmese de propaganda açısından bir tık aşağıda seyrediyor. Eski usül Amerikan demokrasisi alttan alta, bireyler vasıtasıyla el üstünde tutuluyor.

    Donovan kadar olmasa da Rus casus Abel'e de 'kendi vatanının kahramanı' profilini yükleyen Spielberg, bu sayede durumu eşitliyor. Mark Rylance'nin enfes oyunuyla değer kazanan Abel'in Donovan'la olan kimyası Bridge of Spies'ın en kuvvetli eli. Coen'ler tarafından yeniden elden geçirilen senaryonun en keyifli ve Coen eli değmiş anları da bu ikilinin sohbetlerinde saklı. Ne yazık ki daha önce de belirttiğim 'yarı yolda tür değiştirme' probleminin en çok sekte vurduğu şey bu kimya.

    60'ların Amerika ve Almanya'sını kusursuz biçimde yeniden inşa eden Spielberg'in Doğu Almanya'ya ilk ziyaretimizde yaşadığımız gerginlik dışında yaşatabildiği her hangi bir duygu durum değişikliği olduğunu söyleyemeyiz. Er Ryan'ı Kurtarmak'ı örnek olarak gösterebileceğimiz 'geride kimseyi bırakmama' hedefinin gerçeğe dönüşünü izlerken, merak ve coşku kefeleri terazide denk düşmüyor. Spielberg'in aslını inkar edip duyguları beklemeye aldığı, kendini ofis ve barlarda geçen karşılıklı istişarelere mahkum ettiği her an, 'geciktirilmiş bir epik sona' yürüdüğümüzü bilmek, heyecanımızı biraz örseliyor. Durum böyle olunca kendinden nefret eden toplumun bakış açısında dibi ve zirveyi gören bir karakterin 'baştan bildiğimiz sonunu' yönetmenin heyecanıyla paralel karşılayamıyoruz.

    Bridge of Spies, bu haliyle vasatın üstüne çıkan, Spielberg'in matematiği yerinde orta karar sularda seyreden filmlerinden biri olarak seyircinin zihininde yer ediniyor.

    firatatac.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top