Hesabım
    Senin Hikayen
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Senin Hikayen

    Aşk, evlilik, çocuk, aile değerleri...

    Yazar: Melis Zararsız

    Tolga Örnek Amerika’da aldığı sinema eğitiminden sonra ilk filmlerini belgesel türde çekti. 90’lı yıllarda çekmeye başladığı belgesellerden iki tanesi vizyon fırsatı da buldu. Belgesel toplumumuzda popüler bir tür olmamasına rağmen, filmlerin sinemasal başarısı ve konuların önemi nedeniyle, özellikle Gelibolu zamanı, film de yönetmen de ismen tanınmaya, bilinmeye başladı. Bu iki belgeselden sonra ise Devrim Arabaları geldi. Aslında çok tutarlı bir geçişti bu sanki kurmaca filme, zira Devrim Arabaları gerçek bir olaya dayanan, dolayısıyla “belge”sel bir yönü de olan kurmaca bir dram filmiydi. 60’lı yılların Türkiye’sinde meydana gelen bir “devrim” fikrini sevilen oyuncularla ve akıcı senaryosuyla beyazperdeye aktararak, hem popüler sinemaya hizmet etmiş, hem de ciddiye alınan bir iş çıkarmıştı nihayetinde, bu filmi izleyip de sevmediğini söyleyen, takdirle karşılamayan kimseye rastlamadım.

    Özellike Türkiye’de popüler sinema yapıp kimi “entelektüel” kesim tarafından ciddiye alınmak, başarılı bulunmak zordur. Bazen sinemamızdaki bazı örnekler çok keskin çizgilerle ayrıştırılır birbirinden ne yazık ki. Popüler filmler, gişe odaklı yani para kazanmak hedefli, içi boş bir ürün, bir “proje” olan, izleyicinin zekasını çok da harekete geçirmeyen, hafif filmler olarak değerlendirilirken (ki böyle örnekler de gerçekten az değil), diğer yandan sanatsal, büyük dertleri olan, gişe yapması çok önemsenmeyen hatta beklenmeyen, temposu düşük, belirli bir “ağırlığı” olan filmler aşırı derecede saygı uyandırmakta fakat bunların bir kısmı da maalesef  izleyiciyi kendine çekememekte. Halbuki bu iki tür arasında o kadar çok olası renk var ki… Bana göre Tolga Örnek tam da bu orta renklerde gezebilen bir yönetmen; para kazanma odaklı “proje” işlerin peşinde olmasa da popüler konuları ele alabilen, herkesin kendinden birşeyler bulabileceği, kaliteli, derli toplu, “sinema gibi sinema” yapabilen ve farklı türler denemekten çekinmeyen nadir yönetmenlerden.

    Gelelim bu Cuma vizyonda seyirciyle buluşacak olan son filmi Senin Hikayen’e. Tolga Örnek röportajlarında da anlattığı üzere, kendi yaşadığı bir süreçten çok etkilenerek bu hikayeyi yazıyor ve sinemaya aktarıyor. O da, birkaç yıl önce eşinin hamile kalması ve bir çift olarak anne-baba olmaya hazırlandıkları dönem…  Filmde Timuçin Esen ve Selma Ergeç’i  başrolde izliyoruz Tolga Örnek’in her filminde dikkat çeken bir başarısı varsa o da oyuncu seçimleridir. Bu filmde bu ikilinin arasındaki aşka, bağlılığa inanmamak imkansız. Müthiş bir uyum yakalanmış. Esra ve Hakan, kentli, mutlu bir çift ama henüz bir çocuk isteyip istemediklerinden emin değiller, hayatta yapmak istedikleri başka şeyler de var. Fakat bir yandan aşk dolu bir çift oldukları için Esra bilinçsizce hamile kalıyor ve ikisi de büyük bir şaşkınlık yaşıyorlar. Çok da hazır değiller anne-baba olmaya, hala tam olgunlaşamamış, acemi halleri var bu çiftin, özellikle de Hakan’ın. Bu süreçte bu çocuğu hayata getirmek isteyip istemedikleri konusunda ciddi ciddi düşünüyorlar. Burada aslında Tolga Örnek’in satır aralarında da olsa,  ülkemizde ciddi anlamda tartışma konusu olan “benim bedenim benim kararım”  meselesine bir gönderme yaptığını farkediyoruz.  Çift, “aa çocuğumuz olacak, eh ne yapalım, kader”, gibi yaklaşmıyorlar meseleye. Buna hazır olup olmadıklarını ciddi ciddi masaya yatırıyorlar. Gerçi bu karar aşaması çok da uzun sürmüyor, muayenede bebeğin kalp atışlarını duydukları anda anneden bile önce emin olan Hakan oluyor, o bu bebeği istiyor, ve tabii Esra da.

    Hikayede belirgin bir anlatıcı yok, uzaktan olan biteni gözlemliyoruz ama aslında kadın odaklı bir film. Esra’yı daha çok takip ediyoruz izleyici olarak,ona daha çok empati kuruyoruz, gel-gitlerini anlıyoruz. Timuçin Esen’in başarıyla canlandırdığı Hakan ise daha çok acemilikleri, şaşkınlıkları, saflıklarıyla dikkatimizi çekiyor ve bizi epey güldürüyor ama onun da en önemli özelliği evine, ailesine olan bağlılığı.

    Mizah duygusu güçlü bu filmde izlemeyi çok özlemiş olduğumuz değerli bir oyuncu var: Nevra Serezli. O, babaanne olmadan bu dünyadan göçmek istemeyen, sevgi dolu bir anneyi canlandırıyor. Kocasıyla çok mutlu bir hayatı olmuş, tek istediği oğlunun da bir aile babası olduğunu görebilmek. Bu konuda hafif baskıcı, fazlasıyla ilgili ve yardımsever bir kayınvalide Esra için.

    Senin Hikayen, “kentli” bir film. Tolga Örnek belli ki çok kişisel ama bir o kadar da evrensel olan bir hikayeye yakın plan odaklanmayı hedeflemiş fakat yine de burada beni rahatsız eden bu hikayede sadece maksimum 4 kişinin yer alması oldu. Filmde sürekli Hakan ve Esra’yı izliyoruz, aralarına giren tatlı/zor babaanne ve fazla işlevi olmayan bir dede var. Filmin kurgusu ve kamerası çoğu yerde Hakan ve Esra’yı yeni jenerasyondan, babaanne ve dedeyi ise eski jenerasyondan “ideal çiftler” olarak örnekliyor bize. Bir de Hakan ve Esra’nın etrafını çevreleyen arkadaşlar var fakat onlar sadece bir resmi tamamlamak için oradalar adeta. Evet, bu ikilinin çocuk yapma meselesine paralel babaannenin bir çatışma unsuru var hikayede ama bence yine de bu anlamda bir eksiklik hissediliyor. Mesela Esra’nın ailesi nerede? Özellikle genç ve yeni evli bir kadın olarak hamileliğini, çocuk yapma kararını paylaşacağı bir yakını neden yok arkadaşları ve Hakan’ın ailesi dışında? Başka bir şehirdeyseler bile bir telefon konuşmaları yok mu? Bir kardeşi, abisi ablası? Esra aslında içi çok doldurulmuş, inandırıcı ve doğal bir karakter olsa da bu tarafıyla eksik kalmış ne yazık ki, sanki o da sadece Hakan ve ailesinin hayatında bir figür…

    Senin Hikayen, sinematografisi çok temiz, pırıl pırıl görüntüleri, açıları olan bir yapım… Kurgusu da çok sağlam, özellikle babaannenin ihtiyaç anında koşarak eve gelişinin kurgusuna bayılacaksınız! Filmin müziklerini de es geçmemek lazım, bu dünyadan olmadığını düşündüğüm Cem Adrian çok yakışmış filmin duygusal dokusuna.

    Rahatlıkla takip edilen, ailelerine düşkün kentli çiftlerin yaşadıkları çok doğal süreçleri keyifli bir durum komedisine dönüştürebilen, mizah tarafı çok güçlü, sonlara doğru ise duygusal damarımıza basmaktan kaçınmayan, kahkahalar sonrası gözleri doldurarak salonu terketmenizi sağlayacak, sıcak bir aile filmi var karşımızda. Aile filmi demişken, çiftin tensel uyumları çok sağlam, birbirlerine çok aşık bir çift olup, hamileyken dahi “uslu durmadıklarını” ve tatlı tatlı oynaştıklarını da söylemiş olalım, rahatsız edici ya da “cesur” diyebileceğimiz bir sahne yok fakat öpüşme koklaşma yerinde diyebiliriz, bu da filmi doğal yapan unsurlardan biri daha. İzlemeye değer bir yapım.

    twitter.com/blossomel

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top