Sev beni, seveyim seni...
Yazar: Alper Turgut“Sev Beni”, kanaatimce hayli arabesk ve moda tabirle ‘ezik’ bir söylemdir, ilgi için yalvarmanın, sevgi dilenmenin emir kipi olsa ne olur? Affedersiniz bir cacık olmaz. Tek tarafla sevi öyküsü, haliyle acıklıdır, iki kişi birbirlerine aşık olmuşsa, zaten sev beni, seveyim seni demezler, yaşarlar işte, seni seviyorum’u resmiyete dökerek… Filme dönecek olursak, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal yarışmasında boy gösteren ve sıfır çeken bir yapım var karşımızda, seks turizmine katılıp, ‘Nataşa’ yerine, ‘Sasha’ya aşık olan bir evlilik çağı delikanlısının, klişe ve çok bildik hikayesi bu, özetle.
Filmin yönetmenleri, Kara Köpekler Havlarken’den üç yıl sonra tekrar uzun metraj kurmaca çeken Maryna Er Gorbach ve Mehmet Bahadır Er ikilisi… Sev Beni, Altın Portakal’dan hemen sonra üstelik haftanın en çok kopyasıyla (54) gösterime giriyor. Kara Köpekler Havlarken ise İstanbul Film Festivali’nde gösterildikten tam bir yıl sonra vizyon şansı yakalayabilmişti. Memlekette çekilen ve festival festival dolaşan pek çok film bu şansı yakalayamıyor, kuşkusuz sanattan çok gişeye yakın durması elini sağlamlaştırıyor, ancak yine de bu açıdan çok talihli bir film; Sev Beni…
Kara Köpekler Havlarken hakkında yazdığım yazıda “Sınıf atlamayı kafasına koyan delifişek gençleri anlatan ve şiddet nöbetleriyle çerçeveyi tutturmaya çabalayan varoş öyküleri, giderek artıyor ve çoğu amatör birer denemeden öteye geçemiyor. Benim bu bereketli kategoride aklıma gelen ilk örnekler, unutulmaz “Protesto-La Haine” ve çarpıcı “Tanrı Kent-Cidade de Deus”tur, hiç şüphesiz” demiştim. Yazının devamı ise şöyleydi; “Genç yönetmenler Mehmet Bahadır Er ile Ukraynalı Maryna Gorbach’ın ortaklaşa çektikleri filmin önemli rollerinde Cemal Toktaş, Volga Sorgu ve Erkan Can var. Tutunamayan (belki de ayakları yere basmadığı içindir) insanlar, mafya yöntemleri ve çalakalem tipler. Alışveriş merkezini mesken eyleyen bu film, finale doğru bocalayanlardan... Üstelik bir tutam aksiyon ve yetenekli oyuncuların varlığı da bu kötü gidişatı değiştiremiyor.”
Sev Beni’yi, Kara Köpekler Havlarken’den daha çok sevdim, bunu belirteyim, Er-Gorbach ikilisinin sinema yolculuklarındaki gelecek durakları merak etmekteyim. Ancak klişelerden ve ‘maço’ dilden kurtulmaları gerekiyor, ikilinin şu ana dek baskın olan tarafı Mehmet Bahadır Er idi, umarım Maryna Gorbach, üçüncü filmlerinde, kadının fendi mevzusunu hayata geçirir. Sev Beni’nin belli başlı rollerinde Viktoria Spesivtzeva, Ushan Çakır, Güven Kıraç, Yavuz Bingöl, Murat Şeker, Mehmet Bahadır Er, Sergey Puskipalis, Elena Stefanskaya, Margarita Koşeleva ile beyaz bir cip ve bembeyaz bir kürk var. Ushan Çakır harbiden iyi oynamış, ancak karakterden daha çok tiplemeye dönüşmüş bir rol, onun en büyük handikabı bu, yoksa en iyi erkek oyuncu ödülünü alır gelirdi Antalya’dan… Diğer rollerden, bizim yönetmen arkadaşımız Murat Şeker, bence gerçekten komik, onun olduğu sahneler filme enerji getirmiş. Yavuz Bingöl ve Güven Kıraç, sırıtmıyorlar, Ukrayna ekibi de idare ediyor. Lakin beyaz cip ve kürk, bence rollerini iyi sırtlamışlar, ne kadar doğallar! Şakası bir yana, filmin problemi, oyunculuktan öte, senaryosunda… Sinema tutkunları, Slav kızlarına aşık olan yurdum delikanlılarının öykülerinden bıktı, nereden mi biliyorum, film çıkışında insanların konuşmalarına kulak kabarttım. Filmin en çok beğendiğim yeri ise finali oldu. Çoğu zaman iyi başlıyoruz, sonunu getiremiyoruz. Sev Beni, güzel bitirmiş.
“Gözümün Nuru” gibi Adana Altın Koza’dan büyük ödül alan ve vasatı aşan bir seyirlik varken, “Buraya Kadar” ve “Onur Savaşı” gibi güzelim iki yabancı film aynı hafta gösterime giriyorken, Sev Beni’nin yukarıda söylediğim talihi, diğerleri yüzünden talihsizliğe dönüşüyor. Ancak yerli filmlere destek olmak, memleket sinemasının yanında durmak için bu filmi seyredin derim.