Öküzün altında buzağı aramak...
Yazar: Melis ZararsızÜlke gündemini takip etmekte zorlandığımız, oldukça trajikomik olaylar yaşadığımız bu dönemde, tam da yıldönümünde 28 Şubat dönemini hicvetmek isteyen bir Türk komedi filmiyle karşı karşıyayız bu hafta. Sürgün İnek, gerçek bir hikayeden yola çıkmış bir yapım. Muğla'nın bir köyünde bir karı kocanın çocuğu olmadığı için kesmeyip/satmayıp çocukları gibi bağırlarına bastıkları bir inekleri vardır. İnek bir gün kuyruğuyla okulun bahçesindeki Atatürk büstünü kırar ve olaylar gelişir…
Politik hicvin en kuvvetli silahlarından biri mizah hiç kuşkusuz... Bu karikatürde de, müzikte de, sinemada da, başka sanat dallarında da örneklerine rastlayabileceğimiz bir durum. Politik hicivin mizahta yer bulmasının ve başarılı olmasının bir sebebi insanoğlunun bazı durumlar ile direkt ve fazla gerçekçi şekilde karşı karşıya kaldığında o durumu objektif olarak değerlendirmekte zorlanması ve olumsuz tepki vermesi ise, bir sebebi de ürün mizah olunca eleştirilen tarafın bu şekilde daha az zarar görmesi, eleştirinin karşı tarafın gözüne sokulmuyor, ona hükmetmiyor olması bana kalırsa… Burada tabii kullanılan hicivin kıvamı da işleri değiştirebilir. Mizah yoluyla da birilerinin canını acıtabilir, birilerini rahatsız edebilirsiniz, bu konuda nice davalar da açılmıştır bugüne kadar, haklı ya da haksız yere… Özellikle karikatürde çok yaşanmıştır bu tarz olaylar.
Filmi okumak gerekirse Sürgün İnek, elbette ki 28 Şubat kararlarını –az kıvamlı şekilde- eleştiriyor. Askeri darbe demek yerine post-modern darbe diye anılan 28 Şubat olaylarında alınan kararlar sonucu neler olmuştu; fişlenenler, yok yere hapis yatanlar, türlü türlü şekilde mağdur olanlar... Din ile yönetilmeye karşı koyup laikliğe leke sürdürmeyelim kisvesi altında çok kişinin canı yandı. Filmde bu denli acı mağduriyetlere yer verilmemiş. Hicvedilen daha çok abartılan Atatürkçülük ve bunu kullanarak insanların birbirlerine yaranma yarışları, yani içi boş bir Atatürk sevgisi, ve Atatürk gibi doğru değerlendirilmesi gereken önemli bir şahsiyetin, maalesef tabulaştırılması, yenisinin anında dikilebileceği kırık bir Atatürk büstü yüzünden neredeyse tüm ülkenin karışması, askerin gelip müdahale etmesi, inek kırdığı halde arkasında başka dolaplar olduğu paranoyası… Yani hafif, kimsenin canını yakmayacak, ince bir hiciv, her kesimden insanı güldürecek bir durum komedisi. Üstelik tarihimize çok fazla hakim olmayan, belki daha genç bir izleyici kolaylıkla, “ genel anlamda Atatürkçülüğü eleştiren, dini görevlerimizi yerine getirmemizin engellendiğini söyleyen bir film” olarak da okuyabilir izlediklerini, ki bu çok yanlış bir okuma olur. Halbuki Sürgün İnek, toplumumuzun gerçekten içinden geçtiği bir “ yakın dönemi” işaret ediyor ve aslında filmi incelerken günümüzde bunun tam tersiymiş gibi görünmesine karşın aynı şeylerin tekrar ettiğini de rahatlıkla görebiliriz; bugün ise devletle işi olanın kendisini dinine daha bağlı gibi gösterdiği, Atatürk’ü seven, milletini seven vatandaşların ise bunu ifade etmekte zorluk çektikleri, yine bir çok konuda öküzün altında buzağı aradığımız, paranoyalarla dolu bir dönemden geçiyoruz ve halimiz tam komedi!
İşin politik kısmını bir tarafa bırakırsak, aksamayan ve eğlendiren bir senaryo, müthiş oyunculuklar (Şebnem Sönmez ve Hasan Kaçan favorilerim!), harika kadrajlar, sıcak renkler, eğlenceli müzikler, küfürsüz bir dil, anlaşılır bir lehçe, yani bu anlamda ailece gidilesi, izlenesi, eğlenesi…
twitter.com/blossomel