Hesabım
    Cennet
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Cennet

    Bir yüzyıl biterken...

    Yazar: Ali Ulvi Uyanık

    20. yüzyılın son on yılındaki gençlik, 1968 ya da 78 kuşaklarından farklı olarak yorgundu. Gençlerin yorgun olma hali, ebeveynden genler yoluyla aktarılan bilgilerden mi, yoksa iki büyük savaş ve sayısız kargaşa yaşamış yüzyılın tüm ağırlığının üzerlerine çökmesinden mi kaynaklanıyordu, bilemiyorum. Bir savaşın ilk kez naklen yayımı 1990'ların başında Ortadoğu'da Körfez Bölgesinde gerçekleşti...Ve Doğu Bloğu dağılıyor, dünya siyasal-sosyal-ekonomik anlamda yeniden şekilleniyordu... İnternet devriminin eşiğinde, özellikle büyük kentlerdeki gençler yorgundu. Türkiye de dahil 1980 sonrası ilk nesil liberalizmle tanışıyor, rekabetin saldırgan arenasına yollanıyorlardı... Artık okumak, iş bulmak, para kazanmak daha zorlaşmıştı. Bir geçiş dönemiydi sanki 90'lar. Bu dönemde, gelecek hayalleri ve mutluluk arayışları, gecenin karanlığında, dans kulüplerinin/barların loş ışıkları içinde kaybolarak kuruluyordu. Elektronik müzik, Avrupa'da ve ABD'de onlarca türüyle yükselişe geçmişti; aynı anda coşkuyu ve hüznü hissettiren tuhaf bir büyüsü vardı...'Drug' ile birleştiğinde tamamıyla her şeyden soyutlanmanızı sağlıyordu.

    İşte, bu yıllarda tam da karakterlerinin yaşında olan, 1981 doğumlu Fransız gazeteci-yönetmen Mia Hansen-Løve (Olivier Assayas ile hayat arkadaşıdır), kardeşi Sven'in yaşamından esinlenerek, dönemin ruhunu aktaran "Cennet (Eden)"i çekmiş. Sven Løve, arkadaşı Greg Gauthier ile 1994'te Cheers'i kurarak özellikle 'garage house' türünde etkin olmuş. Filmdeki karakterin adı ise, Paul Vallée (Félix de Givry).

    Paul, arkadaşlarıyla dünyayı farklı biçimlerde anlamaya çalışan ve DJ'lik yaparak sistemin çizdiği rotaya girmemeye çalışan gençlerden biri. Doğaldır ki sevgilileriyle de bir gelecek kurabilme durumda değil... Film, Paul'ü merkezine alarak, seyirciyi yirmi yıllık bir sürecin akışına davet ediyor: Fransa'daki, ABD'deki DJ'lerin atılımları, giderek artan elektronik müzik hayranlarına koşut biçimde Paris, New York, Londra gibi büyük merkezlerde çoğalan radyolar, mekanlar, parti organizasyonları, ortak çalışmalar... Paul'ün tam olarak profesyonelleşemeden akıp giden yıllardaki hataları, yitirdikleri, pişmanlıkları, daima genç kalma illüzyonu içinde kaybolması...

    "Cennet", kalıpları kullanan bir hikaye anlatmıyor; Paul'ün içinden geçtiği yılların ruhsal akışı içinde sürüklenmeyi tercih ediyor. Bir gün dönüp arkanıza baktığınızda, beylik deyimle, yılların 'film şeridi' gibi gözlerinizin önünden geçmesini bir film boyunca sağlıyor. "Cennet", 90'lar gençliğine, çiçek çocukları gibi, sadece, abartısız, yaratıcı ve mutlu bir hayat isteyen gençlere adanmış sanki. Bir de elektronik tınıların hücrelere iyi gelen, iyileştirici etkileri var ki, Løve mükemmel parçaları toparlayabilmek için bir kaç yıl uğraşmış (efsanevi Daft Punk'ın sürprizi var).

    90'ları 'içeriden' yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki, "Cennet", görsel/dramatik tonları, oyuncuların başarıları ve ritmiyle, kusursuz bir yakın tarih filmi. Løve, ailesini çok seven zor durumdaki bir film yapımcısının hikayesini anlattığı filmi Çocuklarımın Babası (Le père de mes enfants) ve bir ilk aşkın yıllar içindeki yansımalarını incelediği Elveda İlk Aşk (Un amour de jeunesse)  denli akılda kalıcı, hatta arşivlik "Cennet" için alkışları hak ediyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top