Durduk yere ağlatmayan, derinlik aratmayan filmlere de ihtiyaç var...
Yazar: Alper Turgut“Bu İşte Bir Yalnızlık Var”, aşkla müziği kaynaştırmaya çabalayan, bu uğurda kâh çuvallayan, kâh vasatı aşan ve her şeye rağmen romantik-komedi formatında görece başarıya ulaşan, yerli işi bir seyirlik. Yazar Tuna Kiremitçi, 2009’da “Adını Sen Koy” isimli bir film çekmişti, ne kadar zorlasam da filme dair iyi ve güzel laflar edecek bir şey bulamamış ve "bari adını koysaydınız" demiştim. Neyse ki bu kez sadece eser (roman) ona ait, filmin senaristliğini üstlenmemiş, yönetmenlik koltuğuna da oturmamış...
Evet, arkadaşımız Burak Göral’ın senaryosunu yazdığı, “Romantik Komedi” filmiyle hatırladığımız Hakan “Ketche” Kırvavaç’ın çektiği Bu İşte Bir Yalnızlık Var’ın başrollerinde Özgü Namal ve Engin Altan Düzyatan, yan rollerde de Emin Gürsoy, Gaye Gürsel, Atiye, Turgut Berkes, Wilma Elles ve Polat Bilgin gibi isimler var. Film romantizm klişelerine yaslanıyor diyerek, klasik bir giriş yapacak değilim, maruzatım bambaşka… Öncelikle filmin süresi 122 dakika, misal bunu 90 dakikaya indirseler ne güzel olacakmış. Sonra, bir filmde reklam olur elbette, hani göze fazla batmadan, akışı bozmadan, ancak gelin görün, bir GSM operatörü, reklam manyağı yapmış resmen filmi, tamam, yapım daha ucuza gelsin, maddi sorunlar aşılsın, bunlar önemli, lakin bunun da bir ayarı olmalı, film içindeki reklam kabul ama reklam içindeki film, işte bu olmaz, olmamalı…
Gelelim gerçekliği bozan, doğallıktan uzak oyunculuklara; Engin Altan Düzyatan’dan eski rocker olmaz, yenisi hiç olmaz. Tipi, hali, duruşu, şekli şemali inandırmıyor, daha çok Nişantaşı, Bağdat Caddesi tiplerine benziyor, Özgü Namal ise yine bildik oyunculuğuyla, ikisi de sanki kendilerini oynuyor, her filmde, her dizide aynı olabilir mi oyuncu, dönüşmez mi hiç karakterine, aklım almıyor. Üstelik aralarında ne fizik ne de kimya uyumu var, özetle ben bu aşka inanmadım, belki sizler inanırsınız, belli mi olur? Filmde Atiye diye bir şarkıcı var, ben onu karakter sanıyordum, gerçekten şarkıcı imiş, oyuncu olmadığı zaten malum idi, çünkü hiçbir oyuncu bu denli kötü olamaz. Ötesinde; rocker felsefesinden dem vurulup, lüks cipe binilmesi, temizlikçi kadına verecek parası olmadığını söyleyen elemanımızın Galata’da dev bir dairede yaşaması, hayattan kopuk karikatürize tiplerin bol kepçe kullanılması, filme dair diğer olumsuzluklar... Bunlar senaristi ve yönetmeni aşan şeyler, kitabın yüzeysel olma hali, ve bu, tüketim odaklı, gişe amaçlı bir film için mazur görülebilir, ancak bu türe dair projelere bayılan ABD’liler, bazen daha katmanlı işler kotarabiliyorlar, gişeyi sanatla harmanlayabiliyorlar. Neyse…
“Düğün Dernek” gişede resmen uçmuşken, tutkunu bol Hobbit ikinci bölümüyle vizyona çıkmışken, hâlihazırda gösterimde salt gişe odaklı yerli işi yapımlar varken, Bu İşte Bir Yalnızlık Var filmi haliyle zorlanacak, lakin hoşça vakit geçirmek isteyen eşler, çiftler, sevgililer için yine de en sağlam seçenek, bunu da belirtelim. Sulugöz sevi öyküleri, ağlak romantik işler, mendil sever filmler artık baydı, bunun dışında, yer yer gülümseten, hicrana bağlatmayan, durduk yere ağlatmayan, zırlatmayan, derinlik aratmayan filmlere de ihtiyaç var, seyretmek gerek.