'Keşke'lerin sularında boğulmayın...
Yazar: Hilal Çetinder‘Scrubs’ ile tanınan Zach Braff, ilk filmi ‘Garden State’in ardından, yeni bir yüzleşme öyküsüyle geliyor. ‘Keşke Burada Olsam(Wish I Was Here) ’ın bir anlamda öncülü olan ‘Eve Dönüş’, çocuk yaşta evinden uzaklaşan ve yıllar sonra annesinin ölümüyle evine dönen karakterinin keşif sürecini anlatıyordu. Geçen on yılın ardından, yine kendisinin yazıp (kardeşi Adam Braff’la birlikte) – yönettiği ve aynı zamanda başrolünü üstlendiği ‘Keşke Burada Olsam’, evli ve çocuklu bir adamın yetişkin sorunlarına odaklanıyor.
Karı-koca, iki çocuk (Joey King, Pierce Gagnon) ve büyükbaba ile münzevi erkek kardeşten (Josh Gad) oluşan, çekirdekten hallice bir aile var karşımızda. Ama tahmin edilebileceği gibi ailevi rolleri standart ölçülerde sembolize eden bir hikaye değil bu. Kariyerini aktör olma yönünde planlayan ve fakat başarılı olamayan Aidan (Zach Braff), -sadece- hayallerinin peşinde koşadursun, geri kalanların keyfi pek de yerinde değil; ne evi geçindirmeye çalışan eşi Sarah’nın (Kate Hudson), ne de özel olduğu kadar muhafazakar bir Yahudi okulu olması koşuluyla torunlarının eğitim giderlerini üstlenen babası Gabe’in (Mandy Patinkin). Nev-i şahsına münhasır kardeşten söz etmiyorum bile...
Zaten yolunda gitmeyen işleyişle iş başa düşünce yüzleşen Aidan’ın, hayalleriyle hayatın(ın) gerçekleri arasındaki bocalama sürecinin, tıpkı ‘Eve Dönüş’te olduğu gibi tuhaf bir çekiciliği var. Sarah ve Aidan’ın ‘eskimiş’ evliliğinin de... ‘Eve Dönüş’ün Andrew’ı ‘aynı hayal dünyasında yaşayan bir grup insan’ olarak tanımlamıştı aileyi. Sözünü ettiğimiz çekicilik de burada yatıyor aslında. Aksine, aynı hayalin peşinden koşmuyor hiçbiri, ki bu pek de mümkün değil zaten, ama –kendilerince- aile olabilmeyi hayal ediyor her biri. Çocuklarla çıkılan ‘yaratıcı’ keşif süreciyle de temeller atılıyor. Braff’ın merkeze koyduğu karakterin en büyük destekçisi yine bir kadın. Sorumluluklarının farkında olmayan kocasının hayallerini görmezden gelmeyen Sarah’nın, eşine ve topyekun bir ailenin yakınlaşmasına verdiği katkıyı izlerken, hep bir adım geride duran Kate Hudson’a ilgisiz kalabilmek ne mümkün.
Dine, toplumsal denge ve rollere iştahla değinen, karakter çeşitliliğinde cömert davranan ve haliyle sağa sola da savrulan hikaye, elbette klişelerden ve öngörülen esprilerden de besleniyor. Gerçeklerle yüzleşmenin tahrip edici tarafını yumuşatansa kaliteli mizahı oluyor. Doğa, bilimkurgu referansları, havuz problemi, hayal kırıklığı, pişmanlık ve elbette çocukluk, ‘Eve Dönüş’ün bıraktığı kırıntıları takip ediyor... Dikkat dağıtan sahneler de (kendini kahraman savaşçı olarak hayal ettiği) var. Bir komedi filmi olarak malzemesi fazla, süresi uzun. Bu yüzden de hayli kalabalık. Ama bütününde, eğlenceli ve dokunaklı.
Braff, yeni bir on yılın sonunda, Andrew ve Aidan gibi arayışını sürdüren bir başka ‘A....’ karakteriyle mi devam eder hikayesine, bilinmez... Ama şimdilik, yolun aynı tarafında yürüdüğünü söyleyebiliriz rahatlıkla. Haftanın az sayıdaki filmleri arasında ışıl ışıl parlamayan, en kendi halindeki filmi ‘Keşke Burada Olsam’, kişisel olduğu kadar hayatın içinden de geçen öyküsüyle ‘keşke’yle yetinmeden ‘buradayım!’ demek isteyenler için ideal bir seçim olabilir.
Twitter.com/hilalcetinder